Sezen sahneye döner mi?

Herkesin şu hayatta uzaklara dalıp gittiği, dinlerken mutluluğu, acıyı, aşkı, ayrılığı hissettiği bir Sezen Aksu şarkısı vardır. Çünkü içimizde yaşadığımız her mevsimin adıdır Sezen Aksu. En son konserine ne zaman gittim, unuttum. O kadar uzun zaman oldu ki. Konser vermemeye yeminli. Kimler ne teklifler götürdü, yine de kabul etmedi. Allahtan arada yeni şarkılar çıkarıyor da az da olsa özlemimize merhem oluyor. Geçen Twitter’da Sezen Aksu’yu TT görünce yüreğim azıma geldi.

Twitter şu sıralar kötü haber tellalı gibi. Meğer ‘Belki de Aşk Lazım Değildir’ diye yeni bir şarkı çıkarmış. Bir anda gündemin ilk sıralarında yerini almış. Yine iliklerimize kadar işleyen bir Sezen Aksu şarkısı... O “Aşk için ölmeli aşk o zaman aşk” diyen kadın gitmiş yerine “Belki de aşk lazım değil” diyen Sezen gelmiş. Kimse itiraz etmesin. Sezen Aksu diyorsa vardır bir bildiği. Bu arada duyduğuma göre pandemiden dolayı çok az kişiyle görüşüyormuş. Zamanının çoğunu da stüdyosunda geçiriyormuş. Bu süreçte birçok şarkı yapmış. Kulağıma bunları fısıldayan “Daha ne şarkılar var çıkmak için sırasını bekleyen” dedi. Bunca şarkıya keşke bir sürpriz yapsa, uzun bir aradan sonra sahneye çıksa. Ne güzel olurdu.

ACILARIN KADINI

Zerrin Özer’in girip de bir türlü çıkamadığı depresyonlardan sıkılan sadece ben miyim? Türkiye’nin en büyük seslerinden biri. Yeri doldurulamayacak bir isim. İşinden çok yıllardır bir türlü çıkamadığı depresyonları ile gündemde. Sanki acıların kadını. Bu kadar duygusal olarak diplerde yaşayan başka bir sanatçı oldu mu bilmiyorum. Acıdan bu kadar beslenmek niye?

Millet uzayda yaşam alanı buldu, Zerrin Özer şu hayatta kendine huzurlu bir alan bulamadı. Önceki akşam fenalaşarak hastaneye kaldırıldı. Rahatsızlanması bile ‘İntihar’ olarak yorumlandı. Çünkü hakkındaki algı sürekli böyle. İstese rahatlamanın bin bir şekli var. Temiz havada uzun yürüyüşler yaparsın, nefes egzersizlerine başlarsın, olmadı psikiyatriste gidersin, o da olmadı yoga denersin... Yani ruhuna iyi gelecek şeyleri keşfedersin.

HAYRAN KALDIM

Usta oyuncu Zerrin Tekindor’un tek kişilik oyunu ‘TOZ’u Zorlu’da izledim önceki akşam. Hani bazıları sanatçı olmak için doğar derler ya işte Zerrin Tekindor da onlardan biri...

Murat Mahmutyazıcıoğlu’nun sihirli kalemi, oğlu Hira Tekindor’un yönetmenliğiyle sahnede tek kişilik koca bir ordu gibiydi. 1 saatlik performansıyla adeta izleyen herkesi kendine hayran bıraktı. 4-5 karaktere tek başına hayat verdi. Oynarken, yaşadı, o duyguyu hepimize yaşattı. Ve en önemlisi yaşadığımız hayatı sevdiklerimize verdiğimiz değeri sorgulattı. Kah güldük, kah üzüldük, kah ağladık. Oyunun sonunda usta oyuncuyu dakikalarca ayakta alkışladık. Oyun sezon boyunca devam edecek. İnternette oyun tarihleri var. Keyif alarak, kendi hayatınızdan da bir şeyler bulanarak ayrılacağınız kesin.

ALKIŞLAR HAZAL VE AİLESİNE

Hazal Kaya’nın katıldığı ‘İbrahim Selim ile Bu Gece’ epeydir izlediğim en keyifli programdı. Evinde yakın arkadaşıyla sohbet eder gibi hem kendi eğleniyordu hem de izleyenleri eğlendiriyordu Hazal Kaya. Uzun zamandır bir kadının kendini bu kadar güzel ifade etmesi, kimi zaman da dalga geçerek anlatmasına hayran kaldım. Hele eşi Ali Atay’a olan duygularından bahsederken samimiyeti ve içtenliği görülmeye değerdi.

Oysa kadınlara çocukluk döneminden itibaren öğretilen; karşı cinse hep mesafeli davranmak, ilk adımı atmamak, sevdiğini pek göstermemek, fikrini çok söylememek olarak alışılmış kalıplar olunca Kaya, tüm kalıpları resmen yıktı geçti. Bağıra bağıra “Ben kocam köylüyümdür. Çok aşığım. Ve biraz içtikten sonra Ali’ye ne kadar aşık olduğumu herkese anlatırım. Ali böyle şeylerden çok utanır” diye de ekledi sözlerine. Sevginin, aşkın, samimiyetin bile sahte olduğu şu dönemde Hazal Kaya’nın açıklamaları içimi ısıttı. Sevmek ve sevilmek bir kadına ancak bu kadar yakışırdı. Asıl bu özgüvenin altında yatan ise demokratik bir ailenin içinde büyümüş olmasıydı. Onu da zaten “Küçükken bile fikirlerime saygı duyulur, karar alınırken sorulurdu” diye özetledi.