Giriş
Nişantaşı’nda açılan İtalyan lokantası ‘Galvin’, 20’ye yakın markası bulunan Jüpiter Group’un patronu Tayfun Topal’ın “Ustalık eserim” dediği yeni mekanı. Burası için 16 milyon lira harcandığı, sadece gümüşlerine 290 bin Euro gittiği, 300 kiloluk 12 avizesi, yurt dışından getirilen 80 zeytin ağacı olduğu yazıldı çizildi. Girer girmez kendinizi üst sınıf bir yerde hissediyorsunuz. Ama burayı lüks yapan en önemli şey içeride kendinizi ‘Galvin’e ait hissetmeniz, rahat hissetmeniz. Neden? Çünkü tüm bu anlatılan şatafat bir o kadar da sade. Mekan üzerinize gelmiyor. Önünüze geçmiyor. Üstelik tüm servis ekibi Avrupa saraylarında eğitim görmüşçesine saygılı ve işinin ehli. Mutfağı ise şehrin en iyilerinden biri. Taze imal edilmiş makarnalar, incecik hamurlu pizzalar ve her tabağın o mutfaktan özenilerek çıktığını hissettiğiniz lezzetler... ‘Galvin’, hem ambiyans hem de yemek anlamında son dönemde beni en çok mutlu eden yerlerden biri oldu. Gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim.
Deli deli küpeli
Geçen hafta modern meyhaneleri ve 90’lar Türk Popu’nu yazmıştım. Bu akıma kapılıp giden, masaları dolduran bir yer daha keşfettim. Kabataş Setüstü’ndeki ‘Deli’. Adına bakmayın, efendi efendi yiyorsunuz mezenizi. Ama tabii bir duble, iki duble derken er ya da geç burada da çıkıyorsunuz masanın, sandalyenin üzerine... Atraksiyon olarak elinize mikrofon veriyorlar. Allah’tan sesini kısıyorlar da rezil olma düzeyiniz biraz daha azalıyor. Duvardaki ‘Raporsuz deli’, ‘Beni siz delirttiniz’ gibi yazılar da tam Instagram’lık.
EKMEK GÜNÜ
16 Ekim Dünya Ekmek Günü’ydü. Belçika’nın 77 yıllık ekmekçisi ‘La Lorraine’in bu nedenle düzenlediği bir mutfak çalışmasına katıldım. Şef Merve Akbulut’un ekmekli yemeklerine hayran kaldım. Markanın Manisa’daki dev fabrikasında yüzde 80 oranında pişirilen ekmekler donmuş halde satış noktalarına geliyormuş. İhtiyaç kadarı pişirilip satışa sunuluyormuş. Yani israf yok! Bu arada Belçika’nın geleneksel ekmeği kaplan desenli ‘tiger bread’, kabak çekirdekli ekmek derken hepsini mideye indirdik!
