Yeme içme sektöründe herkes pandemi nedeniyle diken üstünde. Mekanların geçen bahar olduğu gibi tekrar toptan kapatılması riski herkesi korkutuyor. Sektör çalışanları gerçekten zor günler geçiriyor.
Dileğimiz hem aşının hem de daha etkili tedavilerin bir an önce yaygınlaşması ve az da olsa normale dönebilmek. Bu arada gerçekten kendimizi çok ama çok korumamız gereken bir noktaya geldik. Karşı komşuda 3 kişi pozitif. Sağlık Bakanlığı’ndan astronot kıyafetli görevliler gelip ilaç bırakıyor.
Dahası benzer bakanlık ambulanslarını mahallede birçok evin önünde görüyorum. Neredeyse her apartmanda vaka var. Zaten bir vaka demek en iyi ihtimalle aynı evde yaşayanlarla 3-4 Covid pozitif kişi demek. HES uygulamasındaki, haritayı açıp bakarsanız İstanbul’un tamamı kırmızı. Yani pozitif hasta dolu her yer. Ben mekan ziyaretlerini çok azalttım. Gittiğim yerlere de sosyal mesafe gibi tüm önlemler alınmışsa giriyorum.
Tek başıma yaşadığım için de virüsü kapsam bile başkasına geçirme olasılığım zayıf diye kendimi avutuyorum. Yani dışarı çıkıp çıkmamak, evde kalıp kalmamak arasında gelgitli bir ruha hali yaşıyorum. Konuştuğum birçok kişi de böyle. Bu korona illetinden kurtulsak bile ruh durumumuz galiba uzun süre değişmeyecek.
Sipariş müşteri
Mekanların içeriyi dolu göstermek için özellikle ölü saatlerde birtakım ajanslarla çalıştığını biliyordum. 100 TL gibi bir ücret karşılığı üniversite öğrencileri barlara erken saatlerde gidip içeri dolana dek 2 saat otururdu. Bu işin bir sınıf üstü için bir app çıkmış: Beauty Pass.
Mekan sahibiyseniz buraya üye oluyorsunuz. Aylık 3 bin 500 TL bir ücreti var. Karşılığında alınan hizmet ise ilginç. Bu uygulamayı kuran ajansın portföyünde dünya güzeli manken kızlar var. Siz uygulama üzerinden saat ve kişi sayısını seçiyorsunuz. O şahane kızlar o saatlerde restoranınıza gelip yemek yiyorlar. Sosyal medyada bol bol paylaşım yapıyorlar. Hem hesap ödemiyorlar hem de para kazanıyorlar.
Bu arada çok ama çok ünlü birkaç restoran var, onlar da bu uygulamayı kullanıyor! Son derece mantıklı bir iş çünkü güzel insanların olduğu yerin müşterisi de çok olur. Bir mekana çoğu zaman kendimizi iyi hissettiğimiz için gideriz. Ortalıkta güzel kızlar görünce herkes kendini iyi hisseder, değil mi? Şahane taktik.
Kibar bir canavar
Dijital platform dizisi ‘Bir Başkadır’ haklı sebeplerle çok sevildi. Bir grup da sürüden olmadıklarını ispat etmek isteyen bir kibirle tuhaf eleştirilere kalkıştı. Tuhaf diyorum çünkü yanlış yansıtıldığını iddia ettikleri insanlarla ilgili esas bu eleştiri sahiplerinin hiçbir fikri yok.
Olup biteni de hiç anlamamışlar. Kaldı ki bu kadar insan kendinden bir şey bulup izliyorsa, diziyi gerçekçi buluyorsa bu eleştirilerin zaten önemi yoktur. ‘Bir Başkadır’ ekibini bize böyle bir şey izlettikleri için gönülden tebrik ederim.
Riff'ten mesaj var
Simge’nin ‘Miş Miş’ şarkısının yazarı Riff Kohen İsrailli bir müzisyen. Paris’te yaşayan bu tatlı kız müziğinde bizim de dahil olduğumuz bir coğrafyanın esintilerini kullandığından olsa gerek buralarda da çok popüler. Bu yüzden yeni albümü ‘Quelle Heure Est-II’ bizde de çok konuşuluyor.
Daha önce İstanbul’a konser için geldiğinde karşılaştığı sevgi selini unutamayan Riff demiş ki “Türkiye’de gördüğüm ilgi benim için büyük bir hediye. Bu bir yabancıya sarılmak gibi bir şey. Ama bu yabancı kişi benim ailem oldu. Orada ilk konserimi verdiğimden beri Türkiye’yle aramda bir bağ oluştuğunu hissediyorum. Bunun bir tesadüf olmadığını ve özellikle ‘doğu ile batının kesiştiği nokta’ olmamızla ilgili çok ortak noktamız olduğunu düşünüyorum”. Biz de kendisini aynı duygularla kucaklıyoruz.