21 Ekim akşamı bir arkadaşımla yemeğe çıkmıştım. Kendimi halsiz hissediyordum, erken kalktık. Ertesi sabah ise tam bir grip hastası olarak uyandım. Halsizlik ve ağırlık vardı üzerimde. Önemsemedim çünkü her kış en az bir kez yakalanırım, 3-4 günde geçer. Soğuk algınlığı ilacı alıp işimin başına oturdum. Çalışabilecek kadar dinçtim.
Sonraki dört gün de böyle geçti. Bu arada tabii vitamin, portakal, ilik suyu, çinko ne bulduysam yuttum. İlk beş günden sonra ilaç kullanmayı bıraktım. İyileşmiş hissediyordum. Ama sonraki beş gün ise çabuk yoruldum ve kırıklıkla geçti. Tam 10 gün sonra yani 1 Kasım’da tamamen iyileşip eski halime dönmüştüm.
Hastalığın başında tabii ki koronadan şüphelendim ama tat ve koku kaybı, baş ağrısı ve öksürük gibi korona belirtilerinden hiçbiri yoktu. Doktor arkadaşımı aradığımda “Değil gibi ama birçok kişi de semptomsuz geçiriyor” yanıtını aldım. Tam emin olacaktım ki korona atlatan bir arkadaşım, “Ben de aynı şekilde geçirdim” dedi. Meraktan, iyileşmemin üzerinden dört hafta geçtikten sonra antikor testi yaptırdım.
Ve gümbür gümbür pozitif çıktı. Böyle diyorum çünkü antikor seviyesi ortalamanın çok üzerindeydi. Yani şu an aşılı gibi bir şeyim. Bu antikorlar iki ile altı ay arası kalıyormuş. Umarım uzun sürer. Tabii hemen takvimimi açtım. Zaten hasta olduktan sonra iki hafta kimseyle görüşmemiştim ama öncesinde programım doluydu. Önceki bir hafta boyunca görüştüğüm kimse o günlerde hasta olmamıştı. Yani kimseye bulaştırmamıştım. İçim rahatladı.
Ben koronayı o kadar hafif atlattım ki o dönem grip sandım ama herkes benim kadar şanslı değil. Bu nedenle sosyal mesafeye, sürekli maske takmaya devam. Alınan önlemlere uyarak bu virüsü hep birlikte daha çabuk yenebiliriz.
ŞAŞIRTMAYI SEVERİM
Gece hayatının ve yeme içme sektörünün tanınmış ismi Serdar Kömbe, ülkenin en iyi sommelier (şarap uzmanı) ve mekan danışmanlarından biridir. 2010’da Türkiye’nin en iyi sommeler’i seçilen ‘Kömbe’ uluslararası yarışmalarda da ülkemizi temsil etti. Zuma ve Frankie gibi önemli restoranlarda yöneticilik yaptı. Bir senedir de kurduğu ‘Paşa Dedem’ adlı şirketle lüks lokanta ve otellere, şarap koleksiyonerlerine danışmanlık yapıyor.
Pandemiyle birlikte herkes çalışma şeklini değiştirirken o da kişilere özel danışmanlık hizmeti vermeye başladı. Karantinanın içki tüketimindeki eğilimleri de değiştirdiğini söylüyor Kömbe. Kemerler sıkılmaya başlayınca lüks tüketim azalmış ve her şeyde olduğu gibi özellikle şarapta müşteriler fiyat/kalite dengesini daha fazla arar olmuş.
Kendisine danışanları nasıl yönlendirdiğini ise şöyle anlatıyor “Önce özel bir kutlama mı var onu öğreniyorum. Bazen sırf birini etkileme amaçlı bana danışıyorlar. Ben de ona göre seçenekleri sunuyorum. Bazen onları maceraya sürüklediğim de olur. Önyargıları kırmayı, şaşırtmayı severim.”
Serdar Kömbe’yi tanıyanlar özellikle yemek eşleştirmeleri konusunda çok başarılı olduğunu da bilir. Kömbe “Yemekteki protein, karbonhidrat ve asidite dengesi ile uyumlu seçimleri yapmak benim işim” diyor. Kendisi hangi içkinin hangi bardakla içilmesi gerektiğine kadar müşterilerine anlatıyor. Sonuçta gazoz içmenin bile bir adabı var değil mi?
Serdar Kömbe’nin Instagram hesabından (@honjozukuri) da tavsiyelerde bulunuyor.
SANAL STAT KONSERİ
Edis, 24 Aralık'ta Vodafone Park'ta Freezone için stadyum konseri verecek. Normal şartlarda bu haber çılgınca bir coşku yaratabilirdi ama ne yazık ki stadyumda seyirci olmayacak. Yine de dev bir sahne kurulacak ve Edis o sahneye yakışır bir şov hazırlıyor.
Peki online olarak üç milyon kişinin izlemesi beklenilen konserde, seyircili etkinliklerin coşkusu sağlanabilecek mi? Vodafone'un cevabı "Evet". Smart TV, bilgisayar, tablet ve telefonlardan 20.30'da başlayacak konseri izleyenlerden, daha önce seçilecek 120 kişi stattaki dev ekranlara bağlanacak. Drone çekimleriyle ekrandan gerçek konserleri aratmayacak görüntüler akacak.
Düzenlenen basın toplantısında Edis, stada izleyicilerin alkış seslerinin de verileceğini söyledi. Bu da konseri izleyenlerin yolladığı emojilerle gerçekleşecek. Yani sanal dünyadan bir gerçeklik yaratmaya çalışılacak o gece. Açıkçası nasıl bir gecenin bizi beklediğini çok merak ediyorum. 24 Aralık’ta bilgisayarımın başında olacağım.
KENAN’LA KODLAMA
Dünyanın geleceği belli ki bilgisayarlar üzerine kurulu olacak. Onların dilinden anlamak için de ‘kodlama’ bilmek gerekiyor. Gelişmiş ülkeler kodlama eğitimine büyük yatırım yapıyor. Çocuklara kodlamayı keyifli bir şekilde öğretmek amacıyla kurulan uluslararası platform Code.Org, düzenlediği global etkinliklerle öğrencileri eğlenerek öğrenmeye davet ediyor.
Platformun Türkiye’deki sorumlusu ise eğitimde fırsat eşitliği yaratabilmek hedefiyle bir sosyal girişim olarak kurulan RobinCode. Code.Org’un dijital partilerinde bugüne dek Madonna, Katy Perry, David Guetta, Bono, Shakira, Bruno Mars gibi isimler yer aldı. Bu yıl ilk kez ülkemizden bir isim bu partiye katılıyor! Kenan Doğulu’nun ‘İlk Adımı Sen At’ parçası, 186 ülkede düzenlenen dijital etkinlikte tüm dünya ile paylaşılacak. Ve dünya çocukları bu şarkı eşliğinde kodlama yapacak.
DONUT AŞKINA
Amerikan filmlerinde polisler ne yer? Donut yerler. Doughnot sözcüğünün kısası bu. Dough hamur, nut da çerez demek. Ne alaka demeyin, eskiden bu yuvarlak şekilli hamurların ortası pişmesin diye fındık fıstık koyarlarmış. İsim oradan geliyor. Donut’ın ya da doughnut’ın telaffuzu da ‘doğnat’ şeklindedir ‘danıt’ falan diyenlere kanmayın lütfen. Efendim bu ‘doğnatı’ Hollandalılar 18. yüzyılda Amerika’ya getirdiklerinde bildiğimiz lokmaymış. Tatlı hamuru yağda pişirirlermiş.
Bu lezzet gelişip değişerek, 19. yüzyılın ortasında üzeri şekerlemeli, çikolatalı versiyonlarıyla bildiğimiz hale gelmiş ve tam anlamıyla bir Amerikan tatlısı olarak dünyada tanınmış. Biliyorsunuz, bizde pizzayı İtalyanlardan iyi yapan yerler olduğu iddiası var. Ben de donut’ı Amerikalılardan iyi yapan bir yer buldum: Beşiktaş’taki Donut’s Love.
İki yetenekli genç girişimci Serhan Kuyumcu ve Onur Deniz, katkı maddesi içermeyen rengarenk donut’lar yapıyor. Çikolatalı, çilekli, muzlu, karamelli ve renkli şekerli donut çeşitleri tatlı sevenlerin aklını başından alabilir. Bir de güzel süslüyorlar ki sormayın. Tam Instagram’lık.
Markanın adından da anlayacağınız gibi bu ikili işlerini aşkla yapıyor. Sonuç da ortada. Bugünlerde her işletme gibi onlar da paket servisteler. Kendilerini önce sosyal medyada keşfedip, o postlardaki tatlıların güzelliğine kapılabilirsiniz. Son bir kez daha hatırlatalım, okunuşu ‘doğnat’.