Hülya Avşar gündemi belirleyen, magazini çok iyi kullanan hatta parmağında oynatan bir isim. Bu becerisini yeni şarkısı ‘Yapma Aşkım’ın klibinde de gösterdi. Umursamaz bir tavırla çiklet çiğneyip, şişirip sonra da ağzından çıkarıp göğsüne yapıştırması sosyal medyayı alt üst etti. Yakıştıramayanlar olduğu gibi benim nenem de böyle yapardı diyenler oldu. Neresinden bakarsanız bakın çiklet çiğnemek bizim kültürümüzde pek hoş karşılanan bir şey değil. Kadınların üzerindeki birçok yafta gibi bu da hafiflikle bağdaştırılan bir imaj. Avşar bunu o kadar iyi biliyor ki! Gerçekten şapka çıkartıyorum. Kimin aklına gelir bu kadar basit bir şeyi kullanıp kendine gündem yaratmak. Valla bravo!
TEKNO ORTAMLAR
2000’lerin başında İstanbul’daki elektronik müzik ortamları canavardı. Dünyanın en popüler DJ’leri tüm hafta sonu süren festivallerde arka arkaya çalardı. Kışın beş bin kişilik kapalı mekanlarda yazın ise açık alanlarda müthiş organizasyonlar yapılırdı. Arabalara, otobüslere atlayıp dağ kır bayır demeden, Kilyos’a kadar üşenmeden giderdik. O ruh hala devam ediyor. Tekno ortamların en önemli isimlerinden Alman DJ Ben Klock, RX İstanbul’un sunumu ve Dharma Event’in iş birliği ile 28 Ağustos’ta İstanbul’da. Maslak’taki Klein Phönix’te çalacak olan Klock’un öncesinde ise Procombo, Onur ve Kemal Vatansever ortamı ısıtacak.
ÇEŞME’DE DANS
Ben Klock haberi sizi heyecanlandırdıysa ve şu an Çeşme’deyseniz bu akşam gideceğiniz yer belli. Alaçatı’da Koster X Suma Beach’te 2017 yazından beri dans pistlerinin ve listelerinin vazgeçilmezlerinden biri haline gelen İngiliz ikili CamelPhat çalıyor! Ayrıca Avangart Tabldot, Atakan Uysal, Zoe Dona ve Alex Macris de pikapların başında olacak. Haydi dansa!
Damla’nın patileri
Örnek bir hayvansever olan 16 yaşındaki Damla Özkaya hafta içi İstanbul’daki okuluna gidiyor. Hafta sonları ise ailesiyle yaşadığı Kırklareli’nin Küçükyayla köyüne koşuyor. Bu köyün özelliği küçük olmasına rağmen 50’den fazla terk edilmiş köpeğin bulunması. Damla bir yıldır bu köpekleri besliyor, hasta olduklarında tedavileriyle uğraşıyor. Melekler Şehri Sokak Hayvanlarını Koruma Derneği’nin de destekleriyle köpekleri yalnız bırakmayan Damla’nın annesi de başından ayrılmıyor. Takipçilerinin de yardımlarıyla köpekleri besleyen Damla’yı ‘damlaninpatileri’ Instagram hesabından takip edebilirsiniz.
TEBRİKLER
Bu yaz ne Çeşme ne Bodrum mekanları beklentilerini karşılayabildi. Havalar bir türlü ısınmadı. Isınınca da yüksek fiyatlar yüzünden büyük bir kalabalık buralara akın edemedi. Ama herkesin gözlemlediği üzere isim yapmış otellerde yer bulunamadı, kendini ispat etmiş restoran ve kulüpler hep doluydu. Yani az sayıdaki turist risk almadan, bildiği yerleri tercih etti. Alaçatı’da ise daha sezon açılmadan bile, Çeşme bomboşken her akşam masaları dolduran mekanların başında Cabbar geliyordu.
Açıldıktan sonra ise yer bulmak mümkün olmadı. Kendi deneyimlerime dayanarak söylüyorum, Cabbar konforlu bir ortam sunduğu, iyi yemek verdiği ve kaliteli bir eğlenceyle konuklarını mutlu ettiği için güzel bir sezon geçiriyor. Buna o müthiş manzarayı ve ruhunuza çok iyi gelen esintisini de ekleyince bu başarı çok şaşırtmıyor. Ayrıca hem İstanbul hem de Alaçatı şubelerindeki ekiplerin ustalığı, konuk ilişkileri hakimiyeti, bir kez gelenin müdavim olmasını sağlıyor. Örnek alınacak bir işletme. Tebrikler Cabbar...
HER GÜN EĞLENCE
Bodrum’dan gelen haberlere bakılırsa ağustos diğer aylara göre daha iyi geçiyor. Uçaklarda yer bulunmuyor, özellikle bazı oteller yüzde yüz dolmuş durumda. Gündoğan’daki Mivara Luxury Bodrum da ortamını her gün düzenlenen DJ ve canlı müzik performanslarıyla hareketlendiriyor. Mivara’nın Amanni Bar & Beach’teki programında Sinan Sarıoğlu, DJ performansı ile her gün ziyaretçilere keyifli anlar yaşatırken Pınar Seli, cuma ve pazar günleri Bodrum manzarası eşliğinde canlı müzik ziyafeti sunuyor.
İSTANBUL GECELERİ
Son on gündür İstanbul’dayım. Bu yaz ilk kez üç günden daha uzun bir süre evde kalınca, her akşam bir yere çıkayım dedim. Bakın İstanbul gecelerinde neler oluyor, neler yeniyor, nerelerde coşuluyor...
BOĞAZ’IN YENİ İNCİSİ
Taksim’deki Ginza ile geceleri hakimiyetini alan Tayfun Topal geçen hafta Rumelihisarı’ndaki Arşipel Balıkçısı’nı açtı. Ağaçların altında, Boğaz manzaralı mekana girince etkileniyorsunuz. Topal’ın en iyi bildiği şey zaten konsept yaratmak.
Masa, sandalyesinden lambalarına kadar her detayıyla aylarca uğraşılan Arşipel, nostaljik bir hava yaratmayı başarmış. Bir yandan da yerden ısıtma gibi modern teknoloji nimetlerinden yararlanmış. Yani burası kışın da sıcak sıcak hizmet verecek. Mutfakta da teknik anlamda büyük yatırım var. Her gün yapılan taze mezeler, Boğaz’dan çıkan günlük balıklar, müşterinin seçtiği malzemeyle anında yapılan salatalarla Şef Asım Yıldız yine menüye çok çalışmış.
Herkesin favorisi ise ıstakozlu makarna. Arşipel’in ferahlığı, genişliği saatlerce oturup kalkmadan sohbet etmek isteyenler için şahane bir ortam. Mekanın yukarı tarafında ise özel toplantılar için 50’şer kişilik dev masalar bulunuyor. Burada yapılacak şirket yemeklerini şimdiden gözümde canlandırabiliyorum.
YAZ BİTMEDEN...
Galataport’taki Vandal, terasını Vandal Signature adıyla, sürpriz bir konseptle açmıştı. Biraz Tulum biraz Ege esintileri taşıyan Signature, deniz manzarası ve serin ortamıyla ilk günden konukların kalbinde yer etmişti. Konsept güzel, bar ekibi sağlam, yemekler şahane. Doğal olarak Vandal Signature kısa sürede sevilen bir mekan haline geldi.
Markanın kurucusu Ömür Olcay “Yaz ambiyansını sonuna kadar yaşatan çekici bir konsept. Alaçatı’yı İstanbul’a getirdik” diyor. İşletme yılların tecrübeli ismi Ersin Süzer’de. Mutfak ise genç ama deneyimli şef İsmail Muhacır’a emanet. Yemeklerdeki yaratıcı dokunuşlardan, ortaya çıkan lezzetlerden doğrusu çok etkilendim.
Hayatım boyunca yediğim en iyi midye tavayı yapmış İsmail Şef. Mutlaka deneyin. Dereotlu suşi ilginç bir tat. Keçi peynirli pancar, semizotu salatası, ızgara enginar kalbi ve deniz börülcesinden oluşan tabak efsane. Espressolu krem karamel ise ikincisini istemenize neden olabilir. Yaz bitmeden Vandal Signature’a mutlaka gidin ve tatlı bir akşam geçirin.
BAHÇE KEYFİ
Swissotel’in bahçesindeki Chalet, kışın fondü yapılan, soğuk günlerin mekanı gibi gelmiştir bana hep. Oysa yazın bahçesinde neler oluyormuş neler! Pandemide masanızı izole eden şeffaf şadırvanlarıyla popüler olan Chalet, bunları kaldırmamış. Etrafı artık açık olsa da hoş bir ambiyans yaratıyorlar. Piknik masalarını andıran masalarda yemek ise keyifli. Yıldızların altında, ağaçların korumasında huzurlu bir ortam söz konusu.
Yemeğe değil de canlı müziğe gelenler için bez şezlonglar, sahne önünde istasyon masalar var. Bistro menüsüne sahip Chalet’de zevkinize uygun bir yemeği mutlaka buluyorsunuz. Kokteylleri ise mükemmel. Biz gittiğimiz akşam sahnede Müjde Kızılkan vardı. Nasıl güzel bir enerji, nasıl kaliteli bir repertuvar anlatamam. Yemek saatinde İngilizce klasiklerden girdi, sonrasında hem yerli hem yabancı popüler şarkıları söyledi. Gerçekten güzel bir geceydi
KLEIN’DA YEMEK
Klein, İstanbul gece hayatına son dönemde vurulmuş en belirgin marka. Harbiye’de her şeyin başladığı Klein, Maslak’taki Klein Phönix, Çeşme’deki Klein Sommer ve benim en sevdiğim, Tepebaşı’ndaki Klein Garten. Klein Garten bana rahatlığıyla yazlık diskoları hatırlatırken, müziğiyle de zihnen de olsa kumsallara götürüyor. Bir de güzel bir kalabalığın içindesiniz daima. Klein Garten’da bu sezon Meine Kleine konseptiyle mutfak da var.
Klein’da yemek olur mu demeyin. Çok da güzel oluyor. Localarda takılıp dans eden gruplar için tüketmesi kolay atıştırmalıklar olduğu gibi, ciddi tabaklar da var. Mesela deniz taraklı risotto ve bonfile çok iyi seçim. Ama benden tavsiye, müzik 01.00’de bittiği için Klein Garten’da eğlence de erken başlıyor. O yüzden yemeğe geç gitmeyin. Bir an önce bitireyim de kalkıp dans edeyim diye acele etmek zorunda kalıyorsunuz!
BÜYÜKÇEKMECE’YE UZANIYORUZ
Bu kez biraz uzağa, Büyükçekmece’ye uzanıyoruz. Büyükçekmece sahilinde denize sıfır konumdaki Mio’s, Bodrum’un o kumsallara yayılan popüler restoranlarını hatırlatıyor. O keyfi İstanbul’da da yaşamak iyi fikir. Bu eşsiz manzaraya karşı yemek, sohbet etmek, gün batımını izlemek size çok iyi gelecek. Mehmet Aziz Saral’ın işletmeciliğini yaptığı Mio’s İstanbul, her damak tadına hitap eden zengin menüsü ile o kadar yolu gitmeye değecek bir restoran.
ANADOLU’DAN NİŞANTAŞI’NA
Teşvikiye’deki The Bono’yu her fırsatta yazıyorum çünkü her gittiğimde yeni bir şey deneyip, bundan herkesin haberi olsun diyorum. The Bono, City’s AVM’yi geçtikten sonra soldaki ilk sokağın aşağılarında, sağda. Hoş bir ortamı, tatlı bir bahçesi var. Kokteylleri çok özenli, yemekleri ise Anadolu’dan ilham alıyor.
Bu gittiğimde her zamanki gibi gelin sarması ve etli yaprak sarmasını şahane süzme yoğurt eşliğinde yedim hemen. Sakatat seviyorsanız beyin söğüşü mutlaka tatmalısınız. Avokadolu ahtapotu her öğün yiyebilirim. İzmir tulumlu patates ve süper orijinal bir sosisliyle yemeği bitirdim. Her malzemesi yöresinden gelen The Bono’da fiyatlar ise son derece makul. Bu devirde böylesi çok zor.