Verda ÖzerArtık zehirlenmeden giyinmek mümkün

HABERİ PAYLAŞ

Artık zehirlenmeden giyinmek mümkün

Biliyor musunuz ki, tekstil sektörü demir-çelikten sonra en çok enerji israf eden, yani doğalgaz-su harcayan sektör. Birleşmiş Milletler’in (BM) 2018 raporuna göre; moda endüstrisi, küresel karbon emisyonlarının yüzde 10’unu ve küresel atık suyun yüzde 20’sini oluşturuyor. Tabii ki tişört, kazak vs. hiçbir şey almayalım demiyorum. Ama ne giydiğimizin-satın aldığımızın farkına varalım ve farkına vararak seçelim. Mesela artık üretimde çok daha az su-elektrik harcayan teknolojileri kullanan markalar var. ‘Susuz boyama’ ve ‘susuz finish’ (son bitim işlemi) dediğimiz yöntemlerde yeni teknolojiler kullanıldığında, bir ayda 4 kişilik bir ailenin tam 43 yıllık su ihtiyacı kadar su tasarruf ediliyor. Aynı zamanda yüzde 80 daha az kimyasal kullanıldığı için, yüzde 72 daha az buhar harcanıyor. Bu da 1 ayda yine 4 kişilik bir ailenin 3 yıllık elektrik ihtiyacı ve 43 yıllık doğalgaz ihtiyacı kadar tasarruf demek.

Haberin Devamı

ZARAR GİYERKEN DEVAM EDİYOR

Ama sıkıntı sadece bir kumaşın üretim sürecinde değil. Siz onu giyerken de çevreye ve kendinize ciddi zarar verebilirsiniz. Mesela petrol türevi olan sentetik malzemeler ucuz oldukları için tercih ediliyor ancak fosil yakıtlardan yapıldıkları için sadece çevreye zararlı değiller. Bu sentetik kumaşlar teninize de zarar vermekle kalmıyor, çamaşır makinesinde yıkanırken büyük miktarda mikro-plastik açığa çıkarıyorlar. Bu yolla suya yani derelere-denizlere ve dolayısıyla canlılara karışan bu mikro-plastikleri biz de suyla ve balıklarla birlikte içimize alıyoruz. Yani hem tabiata hem kendimize muazzam ziyanları var.

GERİ DÖNÜŞÜMÜ KOLAY KUMAŞ

O giysiyi siz elden çıkardıktan sonrası ise başka bir muamma. Bazı kumaşlar doğada kolaylıkla çözülürken, çoğunluğu çok uzun süre kaybolmuyor. Tam da bu yüzden tekstil/moda sektörünün dünyaya en az zararı vermesinin en kolay yollarından biri geri dönüşüm. Bizlerin geri dönüşümü kolay olan kumaşları tercih etmesi gerekirken (hatta giyilen kıyafetlerin tekrar geri dönüştürülerek üretilmesi dünyada artık çok yaygın bir yöntem), markaların da üretimde verdikleri fireleri geri dönüşüme dâhil etmesi gerekir.

Haberin Devamı

Artık zehirlenmeden giyinmek mümkün

TEMİZ TEKSTİL

Kısacası “sürdürülebilir” yani “temiz tekstil” kumaşın üretildiği malzemeden başlayıp, o kumaşın sonradan doğada parçalanmasına kadar giden bir süreci kapsıyor. Çok şükür ki bugün dünyada tüm bu süreci layıkıyla uygulayan markalar var. Bunların başında da Avusturya menşeli Lenzing geliyor. 85 yıllık geçmişi olan, Türkiye’de de 2017’den beri faaliyet gösteren marka, yenilenebilir ağaç ham maddesinden elyaflar üretiyor ve çok katı bir ağaç alım-kullanım politikası uyguluyor. Sadece sertifikalanmış ağaçları, yani kendini çok kısa zamanda yenileyen ağaçları veya kesilen miktar kadar ağaç dikilen alanları / ormanları kaynak olarak kullanıyor.

Lenzing’in üretim tesisleri de (FSC) sertifikalı. Dolayısıyla üretim süreçleri tamamen temiz / sürdürülebilir. “Kontrollü veya sertifikalı ağaçlardan elde ettiğimiz TENCEL markalı elyaflarımız, hem doğaya duyarlı üretim süreçlerinden geçiyor hem de iyi hissettiriyor. Kullanımları sona erdikten sonra da tabiatta parçalanabilir ve kompostlanabilirler. Diğer ana markamız olan ECOVERO da viskon üretiminde çevreye duyarlı bir teknolojiyle üretiliyor. Jenerik viskona kıyasla en az yüzde 50 daha az karbon emisyonu ve su tüketimi sağlıyor” diyor Lenzing Türkiye İş Geliştirme Bölüm Müdürü İlkşen Dedeoğlu Demiray. ECOVERO Black ürünü ise daha da gelişmiş: Diğer kumaşlara göre yüzde 50 daha az enerji ve su harcıyor, yüzde 60 daha az karbon salınımına sebep oluyor. Kullanım sonrasında da tekstil atıklarından yüzde 20’ye kadar geri dönüştürülmüş hammadde içeriğine sahip. Bu oranın ilerleyen yıllarda daha da artması hedefleniyor.

Haberin Devamı

ARTIK İZLENİYOR

Bana kalırsa en önemlisi, tüm bu temiz tekstil sürecinin en başından en sonuna kadar artık izlenebilir olması. Lenzig markalı viskon elyaflar tedarik zinciri boyunca tamamen şeffaf bir şekilde takip edilebiliyor. Üretimin her aşamasını tanımlayabilen sistem, şeffaflık sağlayarak tüketiciye güven veriyor.

“Ayrıca yeni geliştirdiğimiz Blockchain teknolojisi sayesinde ortaklarımızla elyaflarımızın nerdeyse yüzde 100’ünde fiziksel izlenebilirlik elde ettik. Perakendecileri, STK’ları ve akademik kurumları bir araya getiren Sürdürülebilir Giyim Koalisyonu (SAC) ile de onların geliştirdiği, ürünlerin çevresel etkilerini ölçen Higg Endeksi sayesinde su kullanımı, karbon emisyonları, çalışma koşulları gibi kriterleri inceleyerek markaların kullanabileceği derin bir veri kaynağı sağlıyoruz” diyor İlkşen Dedeoğlu Demiray. Bu markalar arasında H&M, Bestseller, Levis, Calzedonia, Allsaints gibi dünya devleri yer alıyor. Türkiye’de ise Mavi, Penti, Oxxo, Madame Coco, Jimmy Key gibi markaların yanında Muun, Lando Studio gibi butik markalar da bulunuyor.

Kısacası giydiğimiz şey toprağa-havayasuya- canlılara ne kadar zarar veriyorsa, bizi de aynı ölçüde olumsuz etkiliyor. Bu döngüde bizler ne kadar farkında olarak seçim yaparsak, dünya da o kadar zarardan kurtuluyor. Ve teknolojiyi doğru kullanan markalar sayesinde bu artık mümkün!

Sıradaki haber yükleniyor...
holder