Artık iyi bir dünya için çalışanlara, dünya da iyi davranıyor. İnsan canını ve doğayı önemseyenleri, vatandaş da tüketici de daha çok sahipleniyor. Ona oy veriyor, onun malını satın alıyor. Önemsemeyen kurumları gitgide sistem dışına itiyor.
YENİ MARKA LİGLERİ
Bir şirket; gelir dağılımı, çocuk işçi, sağlık, eğitim, çevre gibi insanı birebir etkileyen yaşamsal konularda duyarsız oldukça, bunun onun için bedeli de oluyor. Mesela çevre kirlendikçe enerji maliyetleri artıyor. Ayrıca bu duyarsızlığı onu prestij olarak aşağı çekiyor. Bununla birlikte; bu konularda duyarlı olan bir kurumun finans ilişkileri de artık daha sağlıklı oluyor, daha rahat kredi buluyor. Ki çok yakında Avrupa Birliği’nin uygulamaya başladığı Yeşil Anlaşma nedeniyle çevreyle uyumlu olmayan ürünler başka ülkelerin sınırlarından içeriye bile giremeyecek. Bir diğer deyişle, uyum sağlamayan şirketler dünyadan dışlanacak. Tüketiciler de artık bir markanın dünyaya zarar verip vermediğiyle yakından ilgileniyor. Mesela çocuk işçi çalıştıran ya da hayvanlara işkence ederek üretim yapan bir markayı sevmiyor. Onu cezalandırıyor, satın almıyor. Aksine, duyarlı olanları ödüllendiriyor. Kısacası yeni “marka ligleri” oluşuyor. Tüketiciyi önemseyen kuruluşlar yeni dönemin yükselenleri olurken, bu duyarlılığa sahip olmayan ve insan canını, çevreyi hor kullanan kurumlar cezalandırılıyor. Alt lige itiliyor.
BU ÇAĞ FAYDA ÇAĞI
Ülkemizde üst ligde yer alan markaların başlarında da Akbank geliyor. Banka; insanı merkeze alarak eğitim, sağlık, girişimcilik ve gönüllülük konularında istikrarla uzun yıllardır hizmet ediyor. “Çevre, iklim gibi konulardan sanki bizden uzakta meselelermiş gibi bahsediyoruz. Oysaki yaşadığımız yaşamsal krizlerin merkezinde hep insan var. Bu sorunların sebebi de çözümü de insan. Tam da bu yüzden 2012’den beri sosyal anlamda insanlarda farkındalık yaratmaya çalışıyoruz. Kurumların bugün en önemli görevinin insanların çözüm aradığı konularda sorumluluk almak ve atılımlarıyla topluma güven vermek olduğuna inanıyoruz. Bu çağ artık fayda çağı; sözün değeri kalmadı. Eylem önemli” diyor Akbank Marka ve İletişim Başkanı Beril Alakoç. 9 yıldır yürüttükleri ‘Şehrin İyi Hali’ projesinin de gençlerin gönüllülüğüne odaklandığını söylüyor. “Şu an Z kuşağı dediğimiz 18 yaş üstü gençlerde gönüllülük oranı yüzde 6! Bu kadar düşük olmasının asıl sebebi de ‘Ben nereden gönüllü olarak hizmet etmeye başlayacağım?’ diye sormaları” diyor Beril Hanım. Tam da bu yüzden Akbank asıl olarak gençleri ilgi alanlarına göre farklı sivil toplum kuruluşlarıyla (STK) buluşturuyor. Bir süredir de ‘Şehrin İyi Hali turnesi’ kapsamında İstanbul, İzmir, Eskişehir’de öğrencilerle müzisyen Harun Tekin, karikatürist Erdil Yaşaroğlu, oyuncu Begüm Kütük Yaşaroğlu gibi gönüllü sanatçıları buluşturup gönüllülüğe dair sohbetler düzenliyorlar.
GÖNÜLLÜ MÜSÜN?
Şimdiye dek 22 bini aşkın üniversiteden öğrenciler farklı projelere yönlendirilmiş. Mesela doğaya ilgisi olanlar TURMEPA ile kıyı temizliğine ya da AKUT ile doğa etkinliklerine katılmışlar. Dezavantajlı gruplarla çalışmayı seçen gençler DEM Derneği ile işitme engelli bireylerin ‘Türk İşaret Dili’ farkındalığını geliştirmeleri için çalışmalara katılmış. Bazıları down sendromlu gençlerle atölyeler gerçekleştirmiş. Kimisi Çorbada Tuzun Olsun Derneği ile evsizlere yemek dağıtmış veya Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği’nin liderliğinde engelli bireylerin hayatta karşılaştıkları fiziki zorlukları deneyimlemiş.
NEDEN ÖNEMLİ?
Peki gönüllülük neden önemli? Her şeyden önce; neye gönüllü olmak istediğini, gönlünün neye aktığını sorgulamak bireysel uyanış açısından yaşamsal önemde. Bir gencin yaşadığı topraklara bir şeyler katması, orayla bağ kurması açısından da çok mühim. Toplumsal sorunlara çözüm bulurken empatisinin gelişmesi, daha kapsayıcı düşünmeye başlaması, insan tanıması, liderlik becerilerinin gelişmesi, sorumluluk alması gibi sayısız faydası da var. “Gönüllülük; karşılık beklemeden zamanını, bilgini, deneyimini, heyecanını paylaştığında, yani ‘bir olma halinde’ olabildiğinde etkili ve kalıcı olur. Bu ‘bir olma hali’ ile ne kadar erken tanışırsanız, içselleştirmeniz o kadar kolay ve hızlı olur. Etrafınıza ‘Ben çözümün neresinde olabilirim?’ diye bakmaya başladığınızda, zor zamanlarda bile umudu kaybetmezsiniz. Anlamlı bir hayat yaşadığınızı hissedersiniz. Karşılıksız vermek, insanı büyütür, geliştirir” diyerek soruna değil çözüme, karanlığa değil aydınlığa bakmayı seçerek gerçekten değişim yaratabileceğimizi söylüyor Projenin Danışmanı Prof. Dr. Itır Erhart.