Çöpünü yöneten, ülkeyi yönetir. Bu kadar basit. Bugünün dünyasında ‘medeniyet, gelişmişlik’ düzeyi, çöpünü ne kadar yönettiğinle ölçülüyor. Bir ülke insanın ve doğanın sağlığına ne kadar önem veriyorsa, o kadar gelişmiş sayılıyor. Zaten tam da bu yüzden Batı’da liderler birbiriyle en çok çevreci olmakla yarışıyor. Çevreye ve insana en duyarlı olanlar kazanıyor. İş dünyasında da öyle. Doğaya en az zararı vermeye çalışan, sürdürülebilirlik konusunda en hassas olan kurumlar artık bayrağı taşıyor.
TÜM ATIKLARIN YÜZDE 23’Ü DÖNÜŞTÜ
Türkiye de 2017’den beri ülke çapında ‘Sıfır Atık’ hareketiyle birlikte bir ‘geri dönüşüm devrimi’ başlattı diyebiliriz. O zamandan bu yana tüm atıkların yüzde 23’ü geri dönüştürülmüş. ‘Plastik poşet yasası’ da buna dahil. Son 3 yılda 17 milyon ton kağıt-karton, 4 milyon ton plastik, 1.7 milyon ton cam, toplamda tam 24 milyon ton atık geri dönüştürülmüş. Yani doğaya atılmamış ve yeniden kullanılmak üzere geri kazanılmış. Böylelikle tam 265 milyon ağaç kurtarmışız. 438 milyon metre küp su tasarruf edip, havaya 3 milyon ton daha az sera gazı salmışız.
SIRADA İÇECEK AMBALAJLARI VAR
İşte şimdi bu hareket çok daha güçleniyor ve hızlanıyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı altında 2020’de kurulan ‘Çevre Ajansı’nın zorunlu olarak getirdiği ‘depozito sistemi’ sayesinde bir yıl sonra içecek ambalajlarının hepsi doğrudan geri dönüşüme gitmeye başlayacak. Dahası; yıl sonuna kadar bütün belediyeler mecburi olarak atık toplama merkezleri kuracak ve atık konteynırlarının sayısını arttıracak. Son müjde ise şu: Sokak toplayıcıları için önümüzdeki hafta bir genelge çıkacak ve böylelikle bundan böyle çöp toplamaları kayıt altında ve çok daha medeni olacak. Bu sayede atıkların büyük çoğunluğu da geri dönüşüme tabi olacak.
ZORUNLU DEPOZİTO
Asıl olarak atık yönetimi için kurulan Çevre Ajansı, en çok da ‘zorunlu depozito sistemine’ önem veriyor. Zira Türkiye’de yılda tam 20 milyar adet içecek ambalajı atık olarak atılıyor ve bunlar ülkedeki tüm atıkların 4’te birini oluşturuyor. İşte şimdi bu sistem sayesinde bu ambalajların yüzde 90’ı geri dönüştürülecek. Yeniden hammadde olarak kullanılabilir hale getirilecek. Dolayısıyla çok yakında doğaya en az yüzde 25 daha az atık atılacak. Üreticiler zorunlu olarak kayıt yaptırıp izin yetki belgesi almak zorunda kalacakları için, her bir içecek ambalajı takip ediliyor olacak. Tüketiciler de cep telefonlarına indirecekleri ‘e-cüzdan mobil uygulaması’ ile marketlere geri getirdikleri her içecek ambalajı için puan kazanacak. Dilerlerse bu puan IBAN’larına para olarak yüklenecek. Ya da kazandıkları puanlarla market alışverişinde ve sanal alışverişlerde indirim uygulanacak. İsteyen bir vakfa, derneğe bağış da yapabilecek.
TÜM PLASTİKLERİ KAPSASIN
Aslında plastik kullanımını Avrupa’da birçok ülkede olduğu gibi tamamen yasaklamaya kadar gitmek lazım. Zira plastiği geri dönüştürmek mümkün değil. Bu yüzden Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin çoğu en çok kullanılan 10 adet plastiği (şişe, pipet, tabak, çatal bıçak vs.) yasakladı. Hatta Fransa’da çoğu meyve-sebzenin ambalajlanması da yasak. İlla plastik kullanılacaksa da bio-plastik denilen, bitkisel kökenli plastikleri kullanmak gerek. Mesela ‘beyaz köpük’ denilen straforlar, mantar köklerinden üretilebiliyor. Kullanıldıktan sonra da bunlar evde kompost yapılabiliyor.
KONTEYNIRLAR ARTIYOR
Emine Erdoğan’ın himayesindeki Sıfır Atık hareketi kapsamında bu yıl devreye sokulan ikinci radikal gelişme de atık konteynırları ve toplama merkezleriyle ilgili. Zira hep yazıp çiziyoruz: Konteynırların sayısı az olduğu için, vatandaş çöplerini ayrıştırarak kutulara atmıyor. Çöplerin büyük çoğunluğu normal çöp kutusuna atılıyor ve geri dönüşüme tabi olamıyor. İşte tam da bu yüzden Çevre Bakanlığı’nın getirdiği düzenlemeyle; bu yılın sonuna kadar tüm belediyeler zorunlu olarak 2’li toplama sistemine (yani geri dönüştürülebilir ve geri dönüştürülemez çöpleri ayrıştırma) geçecek. Böylelikle tüm Türkiye’de çöpler daha en baştan bu ayrışmaya tabi olacak. Bu sisteme geçilebilmesi için de 1’incisi, belediyeler her 200 kişiye 1 konteynır düşecek şekilde mahallelere atık konteynırı yerleştirecek. Bunlarda çöpler geri dönüştürülebilirgeri dönüştürülemez olarak ayrılacak. Çöp kamyonları da bu iki konteynırdan çöpleri ayrı ayrı toplayacak. Böylelikle çöplerin en sonda toplandığı atık deposunda bu iki grup birbirine karışmayacak. 2’ncisi de belediyeler her 10 bin kişiye bir ‘mobil atık getirme merkezi’ kuracak. Bunlarda atıklar en az 7 gruba ayrılıyor olacak. Son olarak; her belediyenin bir ‘atık getirme merkezi’ yani atık deposu olacak. Burada atıklar 14 gruba ayrılarak, sonra geri dönüşüm tesisine yollanacak.
SOKAK TOPLAYICILARI İÇİN YASA ÇIKIYOR
Türkiye’de atıkların geri dönüşümünün yüzde 50’sinden fazlasını sağlayan sokak toplayıcıları için de bir yasa çok yakında devreye giriyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum bu müjdeyi ilk kez geçtiğimiz ay vermişti. Dün Bakanlık ile yaptığım görüşmede, genelgenin önümüzdeki hafta çıkacağı müjdesini aldım. Bu sayede hem bu isimsiz kahramanlar artık hak ettikleri koşullara kavuşacaklar. Çöpleri elektrikli arabalarla taşıyacak, üniforma-maaş ve sosyal haklara sahip olacaklar. Hem de çöpler çok daha büyük oranda ve düzenli, sistematik, kayıt altında toplanacak.