Nedense insana, dünyaya zarar vermemek için mevcut düzeni ortadan kaldırmamız gerektiğini sanıyoruz. Oysaki şu anki düzeni koruyarak ama onu değiştirerek çevre dostu olabiliriz. Üstelik böylece bu düzen daha bile güçlenir, dünyaya zarar vermeyenler daha bile zenginleşir. Bunu söyleyen ben değilim, rakamlar. PwC’nin gerçekleştirdiği “Küresel Tüketicinin Sesi Araştırması” tam da bunu ortaya koyuyor: Dünya üzerinde tüketicilerin yüzde 80’i, sürdürülebilir şekilde üretilen veya tedarik edilen ürünler için yüzde 10 daha fazla harcama yapmaya istekliler. Neredeyse yarısı da, çevre üzerindeki kendi bireysel etkilerini azaltmak için daha sürdürülebilir ürünleri tercih ettiğini söylüyor. Dünya genelinde 31 ülkede 20 binden fazla kişinin görüşü alınarak hazırlanan araştırmaya göre tüketicilerin tercihleri şu şekilde: Yüzde 40, üretim yöntemleri ve geri dönüşüm konusunda; yüzde 38 çevre dostu paketleme, yüzde 34 doğa ve suyun korunmasında olumlu etki yaratma konusunda duyarlı. Yüzde 43 ise genel tüketimlerini azaltmak için daha dikkatli alışveriş yaptığını söylüyor. Bu rakamlar da bize şunu gösteriyor: Artık markaların tüketicinin bu duyarlılığını esas alması gerekiyor.
İYİ DAVRANANLAR
Ki sanıldığı gibi, şirketlerin daha çevre dostu olması onları zarara uğratmıyor. Sanılanın aksine, dünyaya zarar vermemeyi ve insana çevreye yararlı olmayı hedef alan şirketler daha bile fazla kazanıyor. Zira her şeyden önce, gördüğünüz gibi tüketiciler artık bir markanın dünyaya zarar verip vermediğiyle yakından ilgileniyor. Mesela çocuk işçi çalıştıran ya da hayvanlara işkence ederek üretim yapan bir markayı sevmiyor. Bu tip, yani sadece ticari hedefleri olan ve kısa vadeye odaklanan kurumlardan uzaklaşıyor, onları cezalandırıyor, satın almıyor. Aksine, duyarlı olanları ödüllendiriyor. 2’ncisi; bu değerleri olan kurumlarda çalışanlar çok daha verimli oluyor. Mesela cinsiyet ayrımı yapmayan bir firmada çalışanların katkısı, dolayısıyla ortaya çıkan ürünlerin kalitesi çok daha artıyor. “İyi bir Dünya için çalışan bir şirkete Dünya da iyi davranıyor” diyor, telefonda konuştuğum eski TÜSİAD Genel Sekreteri Dr. Bahadır Kaleağası.
NE EKERSEN ONU BİÇİYORSUN
Bir ayağı Paris, bir ayağı İstanbul’da bulunan Bosphorus Enstitüsü’nün Başkanı olan Bahadır Bey’in bundan kastı şu: Bir şirket gelir dağılımı, iklim, çevre konularında duyarsız oldukça, bunun onun için bedeli de oluyor. Mesela çevre kirlendikçe enerji maliyetleri artıyor, bu duyarsızlığı onu prestij olarak aşağı çekiyor vs... Bununla birlikte, bu konularda duyarlı olan bir kurumun örneğin finans ilişkileri daha sağlıklı oluyor, daha rahat kredi buluyor. Kısacası, bir şirket içinde bulunduğu eko-sisteme nasıl davranırsa, o da ona öyle davranıyor.
DEĞİŞEN TERCİHLER
Bunun en iyi örneği herhalde dünyanın en büyük süpermarket zinciri olan Walmart. Dev şirketin başına 2013’te gelen yeni CEO Guilherme Loureiro, ilk iş marketteki her ürünün üzerine ne kadar karbon salımına sebep olduğunun yazılmasına karar verdikten sonra, firmanın satışlarında muazzam bir sıçrama olmuş. Bu başarı asıl olarak, tüketicilerin kendi sağlıklarıyla ilgilenilmesinin yarattığı algıya bağlanıyor. Benzer şekilde, elektrikli araç üreten Tesla’nın pandemi döneminde hisselerinin değerinin iki kattan fazla yükselmesi ve dünyanın en değerli 2’nci otomobil üreticisi haline gelmesi de aynı trende delalet. Kısacası, “Yeni Marka Ligleri” oluşuyor. Tüketiciyi önemseyen kuruluşlar yeni dönemin yükselenleri olurken, bu duyarlılığa sahip olmayan ve insan canını, çevreyi hor kullanan kurumlar cezalandırılıyor. Alt lige itiliyor.
KÜRESEL DEĞER
Hep yazıyorum: Yeni bir “küresel değerler ağı” ortaya çıkıyor. Çevre, iklim, gelir dağılımı, çocuk işçiler, cinsiyet eşitliği, sağlık, eğitim gibi konulara, yani insana ve dünyaya değer veren şirketler ve ülkeler yakınlaşıyor. Coğrafi konumdan bağımsız, bu değerlerden oluşan yeni bir medeniyet doğuyor. Bu trend son yıllarda zaten ortaya çıkmıştı. Ama pandemiyle birlikte muazzam bir hız kazandı. Temiz hava solumanın ve açık havanın değerini anlayan geniş kitleler, bir anda kendi sağlıklarını ve çevrenin/havanın temizliğini en ön plana koymaya başladılar. Bu da insanların tercihlerine bire bir yansımaya başladı. Sadece iş dünyasında değil, siyasette de...
YENİ DALGA
İşte bu yeni küresel ağ para ya da mal üzerine değil, değerler üzerine kurulu. Bu nedenle de bir ülkenin coğrafi konumundan tamamen bağımsız. Tüm dünyaya yayılan bir önceki küresel dalga olan “küreselleşme”nin nasıl kazananları ve kaybedenleri olduysa... Bu yeni dalganın da üzerinde yükselenler ve altında kalanlar olacak. Çok açık.