Hakikaten bir şeyler kökten değişiyor. Hepiniz ‘Kara Cuma’yı duymuşsunuzdur. Hani tüm dünyada satış/tüketim rekorları kırılan, insanların mağazaların önlerinde kuyruklar oluşturduğu, devasa indirimler nedeniyle alışveriş çılgınlığı yaşanan o günden bahsediyorum.
‘BİZ ARTIK YOKUZ’
ABD’de Şükran Günü’nden sonra gelen ilk cuma olan bu günün Türkçesi, bir aralar çok tartışılmıştı hatırlarsanız. Müslümanlar için kutsal sayılan cumaya ‘kara’ denmesi yerine; ‘Efsane Cuma’, ‘Süper Cuma’, ‘Beklenen Cuma’ gibi farklı isimler takılmıştı hatta. İşte bugüne kadar ilk kez geçtiğimiz cuma, bu alışveriş günü büyük tepki çekti tüm dünyada. Sebep olduğu olağanüstü tüketime karşı birçok marka ‘biz artık yokuz’ dedi. Ya o gün hiç satış yapmadı ya hiç indirim yapmadan normal fiyatlarla devam ederek kervana katılmadı ya da ‘online takas’ gibi farklı yöntemler geliştirdi.
TÜKETİCİ ÇEKİMSER
Tüketiciler de bu yıl eskiye nazaran çok daha çekimserdi. Bunu ekonomik darboğaza bağlamayın sakın. Öyle olsa satıcılar da aksine çok daha fazla satış yapmak için yine geçmişteki gibi büyük indirimler ve kampanyalar yapardı o gün. Ama birçoğu yapmadı.
DÖNGÜSEL EKONOMİ
Pandemi zaten bir uyanışa yavaş yavaş sebep olmaya başlamıştı. Üzerine ekonomik sıkıntılar gelince, insanlar tüketim alışkanlıklarını iyice irdelemeye başladı. ‘Gerçekten buna ihtiyacım var mı? Sakın ihtiyacım olandan fazlasını istiyor olmayayım?’ diyerek bakmaya başladık bize sunulanlara. Işte buna da yani ‘al-kullan-at’ mantığından çıkıp kaynakları insaflı kullanmaya da ‘döngüsel ekonomi’ deniyor.
BİLİNÇLİ TÜKETİM
Düşünün; sadece bir adet tişörtün üretiminde 2 bin 400 litre su harcanıyor. Kullandığınız cep telefonlarının bir tanesi tam 1 milyon 800 bin litre suya mal oluyor. İyi de telefon kullanmayalım mı? Hayır, tabii ki zamanın ruhuna göre yaşıyoruz ve yaşayacağız. Burada üreticiye ve tüketiciye düşen birer görev var. Tüketici olan bizler ihtiyacımızdan fazlasını almayı, tüketmeyi bırakmalıyız. Yani ihtiyacımızdan çok kıyafet almaktan, bozulan bir şeyi tamir etmek yerine hemen atmaktan vazgeçmeliyiz. Kullanmadıklarımızı da geri dönüşüme vermeli ya da ihtiyacı olanlarla paylaşmalıyız.
ÜRETİCİNİN GÖREVİ
Üreticiye düşen görev de hem kaynakları (mesela suyu) doğru kullanmak hem de ürünlerin üzerine ne kadar enerji tüketimine sebep olduğunu belirten etiket yapıştırmak. Ki böylelikle alan kişi ne kadar su kaybına sebep olduğunu bilsin, tercihini ona göre yapsın. Tabii devletin de etiketli/sertifikalı ürünleri mecbur kılması gerekiyor. Hakeza tüketici bilinçlendikçe de üretici firma üzerinde baskı oluşturacak, o da mecburen bu standartlara uyacak.
İLGİNİN ETKİSİ
Bunun en iyi örneği herhalde dünyanın en büyük süpermarket zinciri olan Walmart. Dev şirketin başına 2013’te gelen yeni Üst Yönetici (CEO) Guilherme Loureiro, ilk iş marketteki her ürünün üzerine ne kadar karbon salınımına sebep olduğunu yazdırmaya başladı. Dahası, sonrasında firmanın satışlarında muazzam bir sıçrama oldu. Bu başarı asıl olarak, tüketicilerin kendi sağlıklarıyla ilgilenmesinin yarattığı algıya bağlanıyor.
STRATEJİ GELİŞTİRİLDİ
Bu yılki Süper Cuma’da dediğim gibi birçok büyük marka tüketimi kontrol altına alacak yeni stratejiler geliştirdi. Bazıları online takas sistemini öne çıkardı. Mesela alışveriş sitesinde bir kullanıcı eski çantasını, başka birinin aynı markadan başka bir çantasıyla değiştirebiliyor. İsveç asıllı Asket markası, normalde her ürününün doğaya ne kadar zarar verdiğini etiketlere yazıyor ve müşterilerinden kullanmadıkları eski ürünleri geri göndermelerini istiyor. Böylelikle onları üretimde kullanıyor. Marka, Süper Cuma günü ise elde ettiği gelirin yüzde 10’unu gezegeni koruyacak kampanyalara ayıracağını açıkladı. Başka birçok marka o gün gelirinin ciddi kısmını ağaç dikmeye ya da nesli tükenmekte olan bir hayvanı/bitkiyi korumaya harcayacağını ilan etti.
ÇAĞRIM VAR
Vegan malzeme kullanımı da hızla artıyor dünyada. Yani hayvanların canına mal olan deri, kürk gibi malzemeler yerine; bitkilerden ya da kimyasallardan faydalanarak kıyafet üretimi yapılıyor. Tamamen geri dönüştürülmüş malzeme kullananlar da revaçta. Buradan tüm bu stratejileri başta Trendyol, Hepsiburada olmak üzere tüm büyük alışveriş sitelerine duyurmuş olalım. Bir de lütfen kargolar için bu kadar çok kağıt ve kutu tüketiminden acilen vazgeçelim.
YENİ MARKA LİGLERİ
Hep söylüyorum; tüketiciler artık bir markanın dünyaya zarar verip vermediğiyle yakından ilgileniyor. Mesela çocuk işçi çalıştıran ya da hayvanlara işkence ederek üretim yapan bir markayı sevmiyor. Bu tip yani sadece ticari hedefleri olan ve kısa vadeye odaklanan kurumlardan uzaklaşıyor, onları cezalandırıyor, satın almıyor. Aksine, duyarlı olanları ödüllendiriyor. Kısacası yeni ‘marka ligleri’ oluşuyor. Dünya kaynaklarını, diğer canlıları, tüketiciyi önemseyen kuruluşlar yeni dönemin yükselenleri oluyor. Bu duyarlılığa sahip olmayan ve insan canını, çevreyi hor kullanan kurumlar cezalandırılıyor. Alt lige itiliyor. Yeni dünyaya hoş geldiniz.