İnanın güzel şeyler de oluyor. Yangınlara çok üzülen kalplerinize, biraz olsun su serper belki bu haber. Geçtiğimiz 3 yılda Türkiye’de tam 265 milyon ağaç kurtarmışız. 438 milyon metre küp su tasarruf edip, havaya 3 milyon ton daha az sera gazı salmışız.
2017’de ülke çapında uygulanmaya başlanan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın himayesindeki ‘Sıfır Atık’ hareketiyle; geri dönüştürülen atıkların geri kazanım oranı da yüzde 23’e çıkmış. Bu oranın 2023’te yüzde 35’e ulaşması bekleniyor. ‘Plastik poşet yasası’ sayesinde de plastik poşet kullanımı yüzde 80 azalmış.
TOPLAMDA 24 MİLYON TON
Her biri rekora işaret eden bu rakamları geçen hafta Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yapılan ‘Sıfır Atık Kısa Film Yarışması’ ödül töreninde Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum açıkladı. Kurum’un verdiği rakamlara göre; Son 3 yılda toplam 17 milyon ton kağıt-karton, 4 milyon ton plastik, 1.7 milyon ton cam, toplamda ise tam 24 milyon ton atık geri dönüştürülmüş. Yani doğaya atılmamış ve yeniden kullanılmak üzere kazanılmış.
BELEDİYELERE EĞİTİM
38 belediye başkanı da ‘Temel Seviye Sıfır Atık Belgesi’ almış. Bu belgeyi, her mahalleye geri dönüştürülebilir atıklar için konteynerler koydukları için alabilmişler. Yılsonuna kadar bu belediyelerin sayısının 88’e çıkması hedefleniyor. Bakanlık bunun için yerel yönetimlere eğitim hizmeti sunmaya devam ediyor. Bu arada ödül töreninde verilen ödüllerin tamamının geri dönüştürülmüş malzemelerden elde edilmiş olması kadar, yarışmayı kazanan kısa filmlerin isimleri de anlamlıydı: ‘Plastik Hayatlar’, ‘Yabana Atma’, ‘Ya Geleceğin Karanlık Ya Sıfır Atık...’
YÜZDE 25 DAHA AZ ATIK
Geçen yıl Çevre Bakanlığı altında kurulan Çevre Ajansı zaten asıl atık yönetimi için kuruldu. Yapacağı en öncelikli iş, atıkların geri dönüştürülmesi olacak. Düşünün ki Türkiye’de yılda tam 20 milyar adet içecek ambalajı atık olarak atılıyor. Yani doğaya karışıyor. İşte Ajans 2022 yılı itibarıyla zorunlu olarak ‘depozito sistemi’ uygulatmaya başlayacak. Böylelikle bu ambalajların yüzde 90’ı geri dönüştürülecek.
Yeniden hammadde olarak kullanılabilir hale getirilecek. İçecek ambalajları ülkedeki tüm atıkların 4’te birini oluşturuyor. Dolayısıyla çok yakında doğaya en az yüzde 25 daha az atık atılacak. Bu muazzam bir gelişme. Dileyelim ki çok yakında tüm plastik atıkları kapsasın. Bu uygulamaya katılmayanlara da çok yüksek idari para cezaları geliyor. Atık motor yağı için de aynı uygulama geçerli.
Arabanızda motor yağı değiştirilmesi gerektiğinde ve benzinciye gittiğinizde, bundan böyle o eski motor yağını o işletme ‘geri dönüşüm merkezlerine’ iade etmek zorunda. Aksi takdirde, zaten yetki belgesi alamayacak bundan sonra. Yetkisi olmadan motor yağı değişimi yapan işletmelere de 10 bin lira idari para cezası kesilecek.
DÖNGÜSEL EKONOMİ
Atıkların dönüştürülüp yeniden kullanıldığı ekonomilere ‘döngüsel ekonomi’ deniliyor. Yani ‘kullan-at’ felsefesi yerine; ‘kullan-tekrar kullan-sonsuz kullan’ döngüsüne geçiliyor dünyada. Bu ise sadece çevre-doğa için faydalı ve sürdürülebilir değil. Ekonomiler için de öyle.
Çok daha kazançlı, kârlı bir düzen. Mesela; atık yağlar geri dönüştürülünce, motor yağı üretiminin hammaddesi olan baz yağı olarak kullanılabilecek. Baz yağı da bugüne kadar ithal ediliyordu. Dolayısıyla artık baz yağı ithalatına gerek kalmayacak. Bu da atık ithalatında yüzde 50’ye varan oranda azalma demek oluyor. Maddi karşılığı ise Türkiye ekonomisine yılda 2 milyar lira katkı ve cari açıkta (döviz açığı) 0.5 milyar lira azalma. Bir başka örnek; Sıfır Atık kapsamında 3 yılda toplanan atıklardan tam 30 milyar lira ekonomik kazanç sağlanmış.
YEREL VE ÖZEL EL ELE
Yalnız geri dönüşümde sadece merkezi değil, yerel yönetimlere de çok iş düşüyor. Hatta belki de daha fazla iş düşüyor. Özellikle de denetim açısından. Belediye başkanlarının mevzuatı beklemeden bizatihi kendilerinin mevzuat olması, hatta mevzuatın önünden koşmaları gerekiyor. Başka türlü çöplerin doğaya karışmasını engellemek zor. Ancak Sıfır Atık’ın çok daha yaygın ve hızlı hayata geçirilmesi için önce vatandaşların atıkları evde ayrıştırmaları ve geri dönüşüm konteynerlerine atmaları gerekiyor.
O yüzden herşeyden önce bu konteynerlerin sayısının artırılması lazım. Bunun için de özel sektörün ve yerel yönetimlerin imkanlarının atırılması amacıyla el ele vermesi şart. Unutmayalım ki bu siyaset üstü bir mesele. Hepimizin elini taşın altına koyma zamanı şimdi. Eğer ki Türkiye’nin denizlerinin müsilaj (deniz salyası), sokaklarının da atık yığını içinde olmasını istemiyorsak tabii.