“İklim krizi denilince sanki uzaklarda, dışarıda, oralarda bir yerde olan birşeymiş gibi düşünülüyor. Oysaki iklim krizi kendi içimizde oluyor! Çünkü bizim sağlığımızı her şeyden çok etkiliyor, sayısız hastalığa sebep oluyor. Bu yüzden iklim krizi aslında bir sağlık krizidir!” Bu sözler, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde İç Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı olan Prof. Dr. Mine Durusu Tanrıöver’e ait. 20 yıldır bulaşıcı ve kronik hastalıklar üzerine çalışan Mine Hanım, “zaman içinde iç hastalıkların iklimle ne kadar bağlantılı olduğunu fark ettiğini” söylüyor.
Zaten iklim kriziyle mücadele için yola çıkmış olan Yuvam Dünya derneği ile yolu da bu yüzden kesişmiş. Türkiye’deki sağlık çalışanlarının, öğrencilerinin ve bu alandaki akademisyenlerin de bu bağlantıyı fark etmeleri ve iklim krizinin sağlığımız üzerinde hızla artan olumsuz etkilerine karşı hazırlıklı olmaları için; Hacettepe Üniversitesi ve Yuvam Dünya, yanlarına Koç Üniversitesi Tıp Fakültesini de alıp, İklim Kliniği’ni kurmuşlar. Yaptıkları araştırmalarla ve eğitim programlarıyla toplumdaki farkındalığı arttırmayı hedefliyorlar. “İklim krizinin sağlığımızı ne kadar etkilediğini ve ne kadar çok sayıda ölümcül hastalığa sebep olduğunu gördükten sonra bir şeyler yapmamak delilik!” diyor Yuvam Dünya’nın Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Kıvılcım Kocabıyık. Peki o zaman nedir bu korkunç etkiler?
HAVA SICAKLIĞIYLA ARTAN HASTALIKLAR
Her şeyden önce iklim krizi yıllık ortalama hava sıcaklığının ve yıl içinde ‘çok sıcak’ geçen gün sayısının artmasına, kuraklığa, yağışın azalmasına, aşırı yağışla gelen seller gibi doğal afetlerin artmasına, tüm bunların getirdiği gıda sıkıntısına (gıdayı saklamada sorunlar, gıdaya ulaşmada yaşanan sıkıntılar, tarımda ve tarım arazilerinde bozulmalar) sebep oluyor. “İşte tüm bunlar da hastalıkların, enfeksiyonların artmasına sebep oluyor. İklim krizi doğrudan kişisel hayatlarımızı ve toplumsal hayatı muazzam etkiliyor” diyor Prof. Mine Durusu Tanrıöver. Mesela yükselen su sıcaklığı nedeniyle ortaya birçok bulaşıcı hastalık çıkıyor. ‘Vektör’ denilen taşıyıcı hayvanlardan bulaşan enfeksiyonlar da cabası. “Örneğin sivrisineklerle, keneyle vs. bulaşan birçok hastalık var. Hava sıcaklığı yükselince hayvanlar buna uyum sağlıyor, bu da onların direncini ve gücünü arttırıyor. Her türlü döngüleri hızlanıyor. Böylelikle bizim üzerimizdeki etkileri çok daha artıyor” diyor.
RUH SAĞLIĞIMIZ ETKİLENİYOR
Suyla bulaşan kolera gibi hastalıklar da deniz suyunun ısınmasıyla daha da etkin hale geliyor. Sıcaklık artışıyla alerjilerde de muazzam artış gözleniyor. Sıcak geçen mevsimler uzadıkça polenler artıyor; yoğunluklarından dolayı astım hastaları başta olmak üzere alerjilerde yükselme oluyor. Havanın ısınmasıyla artan nem de aynı şekilde sonuçlara sebep oluyor. Sıcak çarpması gibi doğrudan etkiler ise zaten aşikâr. Bebekler, yaşlılar, kalp-tansiyon gibi yüksek sıcaklığa uyum sağlamakta güçlük çeken gruplar en çok zarar görenler. “Ruh sağlığımız da yüksek sıcaklıktan ciddi etkileniyor. İntihar vakalarında artış gözleniyor. Bir kere birçok ilaç yüksek sıcaklıkla olumsuz etkileşime giriyor. Ayrıca bazı ilaçlar insanların sıcaklığa uyum mekanizmasını zayıflatıyor. Çok sıcak havada su kaybının çok olması da kronik hastalıkları tetikliyor” diyor Prof. Tanrıöver.
UYUM SÜRECİMİZİ HIZLANDIRMALIYIZ
“Dolayısıyla hep söylediğimiz gibi; iklim krizi sadece meteorolojik bir vakıa değil. Aynı zamanda bir sağlık, bir ekonomi, bir siyaset, bir sosyoloji, bir kadın hakları krizi de. Çok yönlü ve çok katmanlı bir felaket. Tam da bu yüzden uyum sürecimizi hızlandırmalıyız ve sağlık politikalarıyla birleştirmeliyiz” diyor Yuvam Dünya Başkanı Kıvılcım Kocabıyık. İklim Kliniği projesinin de bir uyum projesi olduğunu; farkındalık yaratmanın ve eğitimin ötesinde asıl olarak kurdukları Bilim Kurulu ile araştırmalara önayak olacaklarını ve verilerini tüm dünyayla paylaşacaklarını vurguluyor. “Tüm sağlık birimlerinin ve tıp fakültelerinin bu krize karşı hazırlıklı olması ve bu uyum sürecine entegre olması yaşamsal önemde. Bu yüzden ‘iklim krizi ve sağlık’ müfredatı geliştirme çalışmalarımız tüm hızıyla devam ediyor. Diğer yandan sürekli eğitim kapsamında İklim Okulu hazırlıklarımız da sürüyor” diyerek kamuyla da çalışacaklarını ekliyor Kıvılcım Kocabıyık.
Aslında en başta Mine Hanım’ın söylediği gibi; iklim krizinin bizim kendi içimizde olduğunu; havanın-suyun-toprağın- yani doğanın bizden ayrı olmadığını, çevrenin sağlığının bizim sağlığımız, bizim sağlığımızın çevrenin sağlığı olduğunu anlamamız gerekiyor. Çözüme giden tek yol bu.