İklim krizi gerçekten var mı? Yoksa birtakım menfaatler uğruna bazı çevrelerin yarattığı bir algı mı? Biliyorsunuz bu, çok tartışılan bir konu. Tartışmanın da tam vakti çünkü tam da bu günlerde dünyanın en büyük iklim krizi zirvesi yapılıyor. Bu sene Bakü’de düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi’nde (COP29) bu sefer en çok iklim değişikliğiyle mücadele için gereken dönüşüm konuşuluyor. Daha doğrusu bunun finansal olarak nasıl sağlanacağı. Yani mesela fosil yakıttan temiz enerjiye geçiş yapabilmek için gerekli olan altyapıyı sağlamaya yönelik ülkelerin, özel sektörün ihtiyacı olan finansal destek. O zaman sormanın tam vaktidir: Hepimizin dilindeki “Hepsi küresel iklim krizi yüzünden” cümlesi doğru mu?
MİNİ BUZUL ÇAĞI MI?
Biliyorsunuz, geçtiğimiz yaz için “son 54 yılın en sıcak yazı” denilip durdu. Hatırlarsanız daha 2 yıl önce de “hayatımızda görmüş olduğumuz en serin yaz” diyenler çoktu. Hatta bir önceki kış çok sert geçtiği için “Dünya aslında ısınmıyor, soğuyor’ tezi ortaya çıkmıştı. ‘Mini Buzul Çağı’nın kapımıza dayandığını söyleyen akademisyenler bile vardı. Peki nedir bunun aslı astarı? Çağlar bu kadar hızlı değişir mi?
ISINMA SÜRESİ HIZLANDI
Cevabı, ‘iklim’ denilince ilk akla gelen isim olan Prof. Mikdat Kadıoğlu’ndan alıyorum. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Meteoroloji ve Afet Yönetimi Profesörü olan Mikdat Kadıoğlu, “Hava durumuyla iklimi birbirine karıştırıyorlar. Temel kavramlar birbirine girmiş durumda. En ufak bir hava değişikliği olunca hemen ‘iklim değişikliği’ diyorlar. Her şeyi iklime bağlıyorlar. Oysa bahsettiğiniz sert kış da serin yaz da sadece gelip geçici hava değişimleri” diyerek söze başlıyor. “İklim değişikliği denilen trend çok yavaş gelişir.Eskiden Dünya 150 bin yılda 1 derece ısınırdı. Şimdi ise insan faktöründen dolayı sadece 150 yılda 1 derece ısınıyor” diyerek durumu açıklıyor. Yani 1000 kat daha hızlı bir ısınma süreci... Ancak yine de değişimi hâlâ 150 yıl alan bir trend bu. Yani öyle sert geçen bir kışla falan bozulabilecek bir gidişat değil.
BENZER SÜREÇLER YAŞANMIŞ
Mikdat Hoca ‘Havadan Sudan Doğru Bilinen Yanlışlar’ kitabında havanın havai-geçici bir şey olduğunu, ‘iklim değişikliğinin’ Dünya’nın var olduğundan bu yana hep yaşanmış bir süreç olduğunu özellikle vurguluyor. Mesela 1816’da Endonezya’da devasa Tambora Volkanı’nın patlaması sonucunda o yıl yaz mevsimi yaşanmamış. Patlamanın külleri Güneş ışınlarını kestiği için, ‘yazsız yıl’ olarak tarihe geçmiş. Bu da Dünya’nın Buzul Çağı’na geçişini hızlandırmış. Güneş’teki patlamalar ve dolayısıyla Güneş’ten Dünya’ya gelen enerji miktarı, Dünya’nın uzaydaki astronomik hareketleri (yani ekseninin kayması sonucunda mevsimlerin yer değiştirmesi), volkan patlamaları ve tektonik hareketler (depremler) ise iklim değişikliğinin başlıca nedenleri. Hatta tektonik hareketler sonucunda 100 yıl önce koskoca bir kıta olan Hindistan’ın nasıl bir ülkeye dönüştüğü örneğini veriyor Mikdat Hoca.
GÖSTERGELERİ BAŞKA
Prof. Mikdat Kadıoğlu, şu an yaşanan bu muazzam ekolojik yıkımın insan faktörü yüzünden olduğuna özellikle dikkat çekiyor. 1000 kat daha hızlı değişen iklim yüzünden, yıkımın da en az 1000 kat daha fazla olduğunu söylüyor. Yani bu topyekûn yıkımın sadece sebebinin değil, sonucunun da insan yüzünden çok daha yıkıcı olduğunu vurguluyor. “İnsan olmazsa meteorolojik bir olay afete dönüşmez. Mesela dere yatağı taşsa ne olur ki? Akar gider… Sorun, insanın dere yatağında yaşaması ve o yüzden ölümlerin meydana gelmesi” diyor. Binaların dayanıksız olmaları yüzünden depremlerin can alması da aynı şekilde… “Kuraklık da mesela Dünya var olduğundan beri olmuştur. Ama bizim yaşadığımız doğal bir meteorolojik kuraklık değil ki. 1 kişi olması gereken yere 40 kişi koyarsan, su kıtlığı yaşarsın. Arz-talep dengesini bozuyoruz. İklim o kadar değişti, azıcık da sen değiş!” diyerek sözlerini bitiriyor. Dediği gibi; suçu iklime atmak hiçbir çözüm getirmiyor.
YEREL DEĞİL KÜRESEL BAKILMALI
İklim değişikliğinin göstergelerinin ise hava, su, yağmur, kar vs. gibi yerel olmadığını, resme çok daha geniş, küresel bakmak gerektiğini vurguluyor. Bunlar neler mi? Deniz seviyelerinin yükselmesi, orman yangınlarının artmış olması, aşırı böceklenme, hayvanlardan insana geçen hastalıkların çoğalması, buzulların erimesi, nesli tükenen hayvan türleri (özellikle de narin kuş türleri), şiddetlenen meteorolojik olaylar ve bunların afete dönüşmesi. Tüm bu göstergelere bakınca da Dünya’da bir süredir sürekli bir ısınma trendi olduğu bilimsel olarak ortaya çıkıyor.