Birkaç yazıdır sporda, daha doğrusu futbol özelinde kadın ve erkek sporcular arasındaki akıl almaz uçurumu yazıyorum ve Futbol Federasyonu’nu bu eşitsizlikleri gidermeye çağırıyorum. Peki madem kadın futbolundan bahsediyoruz, dünyada ve Türkiye’de bakalım geçmişi-tarihi nedir…
Aslında kadınlar başlatmış
Aslında kadınlar futbol oynamaya 3 bin yıl önce başlamış. Hatta bugünkü futbolun temelini oluşturan Çin’deki oyuna (cuju) kadınların erkeklerle birlikte katıldığını gösteren birçok gravür ve resim var. Dahası, tarihte kadınların futbol sahasına inmelerinin hep savaşlarla tetiklendiğini görüyoruz. İngiltere bunun en güzel örneği: Aslında ülkede kadınların futbol oynaması 12’nci yüzyıla kadar gidiyor. 19’uncu yüzyılın sonuna doğru, 1895’te de ilk “İngiliz Kadın Futbol Kulübü” kuruluyor.
Ama asıl 1’inci Dünya Savaşı sırasında kadınlar futbol sahasını iyice fethediyorlar. Daha oy kullanma haklarının olmadığı o yıllarda, kadınlar silah imalatında ve sahaya cephanelik taşımada öncü rol oynuyorlar ve aynen erkeklerin yaptığı gibi, buldukları her aralıkta futbol oynamaya başlıyorlar. Erkekler cephede olduğu için de meydan onlara kalıyor. Bu dalga bir anda öyle bir büyüyor ki stadyumlarda 70 bin kişinin izlediği maçlara, Fransa-İngiltere arasında kadın ligleri düzenlenmesine kadar varıyor iş.
Sahalar yasaklanıyor
Ancak savaşın 1918’de bitmesiyle ve erkeklerin futbola geri dönmesiyle birlikte, alarm zilleri çalmaya başlıyor. O vakte kadar kadınların futbol oynamasına “nahoş” bakan ama savaş sırasında buna “göz yuman” Futbol Federasyonu (FF), kadınların erkeklerin maçlarından çok daha fazla izleyici çektiğini görünce, 5 Aralık 1921’de kadınların sahalarda futbol oynamasını yasaklıyor. Ancak ve ancak 50 yıl sonra, 1971’de bu yasağın kaldırılması sağlanıyor.
İlk Türk Kadın Takımı
Gelelim Türkiye’ye. Türkiye’de kadınların sahaya takım olarak inişini ilk olarak 1969’da, Kınalıada Spor Kulübü’nün içinde bir kızlar takımının oluşmasıyla görüyoruz. Sonrasında bu kulüp kapanınca takımdan bazı oyuncular devam etme kararı alıyorlar ve 1973’te İstanbul Moda’da “Dostlukspor Kız Futbol Kulübü”nü kuruyorlar. “Türkiye Kadınlar Futbol Ligi”nin ve ilk Kadın Milli Takımı’nın kurulması ise ancak 1994’te oluyor. İlk resmi kadınlar maçı 95’te Ankara’da Ankara Büyükşehir Belediye takımı ile İstanbul Acarlarspor arasında oynanıyor.
Türkiye’de durum
Bugüne geldiğimizde ise Türkiye’de lisanslı erkek futbolcu sayısı yaklaşık 600 bin iken, kadın futbolcu sayısı sadece 6 bin. Yani her 100 erkek futbolcuya karşılık, 1 kadın futbolcu denk geliyor. Liglere gelince: Kadın takımlarında 1., 2., 3. ve 4. Lig olmak üzere 4 ayrı lig mevcut. TFF’den (Türkiye Futbol Federasyonu) alınan son karara göre de 3 takım 2. Lig’den 1. Lig’e çıkartılmış.
Ama işte zurnanın zırt dediği yer de tam da burası. Zira 1. Lig’e çıkarılsalar ne olur! Bugün “Üç Büyükler” denilen Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş kadın futbol takımlarını kendi ana stadyumlarında oynatamıyorlar. Kadın takımı 1. Lig’de yer almasına rağmen, 2. Lig stadyumunda oynuyor. Dahası, zaten kadınlarda 1. Lig maçlarına hiçbir TV kanalı yer vermiyor. Ki bunların sebeplerini son yazımda kaleme aldım. Futbol Federasyonu’na çok görev düştüğünü detaylı anlattım.
Dünya hali de benzer
Aslına bakarsanız, bu içler acısı durum dünyada da pek farklı değil. Mesela Dünya Kupası’nda erkek futbol takımlarına sponsor olan firmaların verdikleri bütçe, otomatik olarak kadın ligini de kapsıyor. Yani bağış erkek futbolculara yapılırken, kadın oyuncular “eşantiyon” muamelesi görüyor. Düşünün, ilk kez daha geçen yıl 2019’da Visa şirketi FIFA Kadınlar Dünya Kupası’na ayrıca bir bütçe ayırdı. Yani ilk defa kadın futbolu ayrı bir kategori olarak değerlendirildi.
Kısacası, tarih gösteriyor ki insanoğlu kadın-erkek eşitliği konusunda resmen yokuş aşağı gitmiş. 3 bin yıl öncesinde kadınla erkeğin birlikte futbol oynadığı günlerden, sadece kadınlardan oluşan futbol takımları kurulmasına, son olarak içinde bulunduğumuz zamanda da “Kadın futbolcular amatör statüdedir (son yazımda anlattım)” noktasına gelmiş.
Haydi Futbol Federasyonu!
Son 3 bin yılda insanoğlunun gösterdiği “gelişmeye” bakınca, bin yıl sonrasından endişe ediyor insan. Aslında tüm bunlar, kafalarımızdaki ön yargıları ortalığa saçıyor. Kadınlara biçilen roller, tüm o duvarlar, kalıplar, hükümler, yargılar... Bir bir dökülüyor. Tribünde kadın futbolcuyu izleyen de, yöneticiler de, sponsorlar da... Hepimiz aynı eko-sistemin birer parçasıyız. Farkında olsak da, olmasak da öyle.
Dolayısıyla asıl mesele futbol değil, onun çok ötesinde. Tam da bu yüzden futbol üzerinden kalıpları kırmak, duvarları yıkmak toplumumuz için yaşamsal önemde. Çünkü bir kadın futbol sahasında olunca, aslında hayat sahasında oluyor. Ki futbolun dünya üzerinde en çok sevilen ve en çok yayılmış olan spor dalı olduğunu düşününce, kadınları bu alanda görünür kılmanın önemi daha da açığa çıkıyor.
Tam da bu yüzden Futbol Federasyonumuza, Türk kadınının toplumdaki konumu için düşündüklerinden çok daha fazla görev düşüyor.