Hepimiz oturup kalkıp Metaverse’yi konuşuyoruz. Herkesin dilinde bir “arttırılmış gerçeklik”tir gidiyor. Sanal gerçeklik, karma gerçeklik, NFT, blok zinciri… Hayatımıza damdan düşer gibi giren tüm bu yeni kavramlar birbirine girmiş durumda. İlk bakışta “Gerçekliğin sanalı, fazlası eksiği mi olur?
Gerçek tektir”; ya da “bu işler kafa karıştırmaktan başka işe yaramaz” veya “Neyinize yetmiyor bu Dünyadaki gerçeklik” diyebilirsiniz. Ki ben öyle demiştim. Ama işin uzmanlarıyla konuştukça ve düşündükçe, şu noktaya geldim:
Belki de tüm bu yeni teknolojiler, gerçeğe bakışımızdaki sınırları bize göstermeye vesile olacak. Çizgilerin, köşelerin ortadan kalktığı bir dijital ortamda var olmak, olaylara-insanlara-kavramlara çok daha geniş ve çizgisiz bakmamıza yarayacak. Böylelikle gerçeğe, hakikate çok daha fazla yaklaşacağız. Yani bildiğimizi sandığımız gerçek aslında nedir, bilmediğimizi fark edeceğiz…
5 ÇEŞİT GERÇEKLİK
Önce bu yeni kavramlar tek tek ne anlama geliyor, ona bakalım. Bir kere “gerçeklik” kelimesini içeren 5 tanım var.
1.si, “gerçek gerçeklik” (real reality). Yani bizim bildiğimiz; Dünyada gördüğümüz, algıladığımız, yaşadığımız gerçeklik.
2.si; “sanal gerçeklik” (virtual reality). Hani gözlükleri takıp bir oyunun, simülasyonun, yani bilgisayar ile üretilmiş bir gerçekliğin içine girmemiz… Bu durumun Dünyadaki gerçeklikle ise hiçbir ilişkisi yok.
3.sü; “arttırılmış gerçeklik” (augmented reality). Burada cep telefonu ya da tablet üzerinden gerçek Dünyadaki gerçeklik algılanıyor ve onun üzerine bilgi bindiriliyor. Mesela bir mobilya markasından masa alıyorsunuz. Cep telefonunuzu yatak odanıza tuttuğunuzda, o marka ekranınızda yatak odanıza o masayı yerleştiriyor. Bir diğer deyişle, bir bilgiyi (masa görseli) sizin kameranıza aktarıyor. Kısacası tek taraflı bir bilgi akışı söz konusu.
4. kavram olan “karma gerçeklik”te ise (mix reality) bilgi aktarımı çift taraflı oluyor. Mesela mobilya markası o masayı odanıza yerleştirirken, sizin odanızı 3 boyutlu olarak tanımlıyor. Dolayısıyla sizin odanızın verileri de oraya gidiyor. Karşılıklı olarak birbirini tanıma ve bilgi alışverişi söz konusu. Bunun için ise bir lens ya da gözlük gerekiyor. 4. kavram olan “genişletilmiş gerçeklik” ise (extended reality) aslında hepsinin üst başlığı… Tüm bu bilgileri ise Koç Üniversitesi’nde bu konuda ders veren Öğretim Görevlisi Ali Vatansever’den aldım. Film yönetmeni olarak da tanıdığımız Vatansever, okulun çatısı altındaki Karma-Lab’de de “karma gerçeklik” üzerine çalışmalar yapıyor.
METAVERSE
Gelelim Metaverse’ye. Biliyorsunuz Facebook’un kurucusu ve yöneticisi Mark Zuckerberg’in Ekim ayı sonunda şirketin ismini “Meta” olarak değiştireceğini açıklamasıyla birlikte, bu kavram çok daha fazla ciddiye alınmaya başladı. Aslında kısaca “gerçeğe yakın sanal dünya" diye çevriliyor. Anlamı özetle şu: Bu Dünyadaki gerçeklikten azade gerçeklikler, dijital evrenler yaratılması.
Her Metaverse ise kendi içinde bir evren aslında. Bir Metaverse’in içinde ise hem bu Dünyaya ait olan bildiğimiz “şeylerin” yansımaları olabilir. Hem de bu Dünyada var olmayan, aklınıza gelmeyen birçok yeni “şey” yani “meta” var olabilir. 3 boyutlu resimler ya da üretilen avatarlar (karakterler) gibi…
“Bugüne kadar kendimiz hariç, aslında herşeyin bir dijital yansıması veya karşılığı vardı. Şimdi Metaverse ile kendimizin de yansımaları, yani oluşturduğumuz avatarlar olacak” diyor telefonda konuştuğum Ali Vatansever. Bu dijital karakterlerin buluşması için buluşma alanları gerektiğini, Facebook da bu amaçla yola çıktığını anlatıyor.
YENİ PARA
Peki tüm bunlar neden? Aslında cevabı çok basit: Yepyeni para kazanma mekanizmaları oluşuyor. Zira birbiriyle 3 boyutlu ortamda iletişime ve etkileşime giren herşey, aynı zamanda bir para döngüsü yaratıyor. Artık bilginin sadece aktarıldığı değil, asıl olarak üretildiği bir dijital ortamdan bahsediyoruz. “Her Metaverse’in kendi meta’ları, yani şeyleri var.
Her kullanıcı kendi ürettiği meta’ları oraya koyabiliyor. İsterse o meta’yı başka bir Metaverse’de de kullanabiliyor ya da satabiliyor” diyor MAA - Melike Altınışık Mimarlık’ın kurucusu Melike Altınışık. Yani dilerseniz bir Metaverse’te iş arkadaşlarınızla masa etrafında kahve içip (gelecekte koku ve tat alma mekanizmaları da devreye girecek) toplantı yapabilirsiniz. Ya da bir AVM’nin içindeki bir mağazaya girip çanta satın alabilir; o çantayı başka bir Metaverse’te de kullanabilir veya satabilirsiniz. Kısacası: Eskiden sadece bir oyun içinde geçerli olan bir para birimine ya da şeye, artık siz sahip olabileceksiniz. Ancak tüm bunların ötesinde; Dünyada var olmayan yerler, karakterler, şeyler de yaratabilirsiniz.
WEB 3 ve NFT
NFT de işte bu dijital ortamda aslında satın aldığınız bir kod, bir adres. Mesela bu Dünyada var olan bir sanat eseri, bir arsa, bir kıyafet de olabilir bu… Yani aslında aldığınız şey her neyse, onu kodlamış ve biricikliğini tescil ettirmiş oluyorsunuz. Sonra onu istediğiniz Metaverse’te kullanabiliyorsunuz. Yalnız dikkat: Aldığınız o “şey”in kopyalanması ve dolayısıyla o şeye ait başka NFT’lerin de olması mümkün.
Ancak orjinalinin sizdeki kod olduğu, “blok zinciri” (blockchain) sayesinde takip edilebilecek. Bu sistemin kuralları ve altyapısı ise belli zamanla evrilecek. “Yani Web-3 denilen bu yeni sistemde; bireylerin kendileri birer aktöre ve üreticiye dönüşüyor. Zamansız, yersiz, merkeziyetsiz bir ekonomi ve finans dünyasından bahsediyoruz” diyor Mimar Altınışık.
Peki madem satın aldığınz NFT’den başka kopyalar da olabilecek, o zaman aldığınız şey anlamını ve biricikliğini yitirmeyecek mi? Ya da Metaverse’in faydaları var mı? Ya zararları? Hepsi bir sonraki yazımda…