NE KADAR DUYARLISINIZ?
Pandemi aslında birçok bakımdan imdadımıza yetişti. Çok şükür tatil için gittiğiniz otellerde, o kıtlıktan çıkmışcasına tabaklarımızı tıka basa doldurduğumuz açık büfeler yok artık. ‘Herşeyi ve de hemen şimdi istiyorum. Tabağımda arta kalanlarla da ilgilenmiyorum. Ben tatil yapayım yeter. Dünyaya ne kadar zarar verdiğim umrumda değil’, diyenler mecburen azaldı bu sayede. Peki siz nasıl tatil yapıyorsunuz?
Yıl boyunca marketten plastik poşet almayı, çıkan yasa sayesinde mecburen bıraktınız ve denizlerde başgösteren müsilajla (deniz salyası) birlikte belki biraz olsun su tüketiminize dikkat etmeye başladınız. İyi de tatile çıkınca tüm bu duyarlılığınız ortadan kalkıyor mu? Kaldığınız otelin günde binlerce plastik poşet kullanması ya da atıklarını denize boca edip müsilajı körüklemesi sizi rahatsız etmiyor mu? Yani yılın belli zamanları duyarlı, belli zamanları umursamaz mısınız? Konu tatilse, gerisi teferruat mı?
EKOLOJİK TURİZM
İşte tam da bu yüzden dünyada ‘ekolojik turizm, sürdürülebilir turizm’ kavramı gündeme yerleşti. Bugün uluslararası platformlarda oteller, çevreyi ne kadar önemsediklerine göre notlandırılıyor artık. Amaç, çevreci otelleri teşvik etmek ve tatil yaparken de dünyaya verilen zararı en aza indirmek. Dünyanın Eko-Otelleri (Eco Hotels of the World) adlı organizasyonun yaptığı yıldızlama sisteminde, 5 ana kategori var:
Enerji kullanımı, su kullanımı, atık yönetimi, ekolojik faaliyetler ve çevre koruma. Gelişmiş ülkelerde müşteriler işte bu ‘yeşil karne’ye bakarak kalacakları oteli seçiyor. Dolayısıyla vicdanları rahat bir şekilde tatil yapıyorlar. Bugün Türkiye’de bu karneden ‘pekiyi’ alan kaç otel vardır bilinmez ama ben bir tanesini sizinle örnek olarak paylaşacağım burada. Dileyelim ki tüm otellerimiz bu modeli örnek alsınlar ve de Kültür ve Turizm Bakanlığımız da turizmi bu yönde teşvik etsin.
KÖY OTELİ
Benim yıllardır kaldığım bu otel; sadece ‘sürdürülebilir turizm’ değil, aslında ‘sürdürülebilir yaşam’ örneği. Dionysos Village (Köy) Oteli, 40 adet taş evden oluşuyor. Bu evler, 2000 yıl önce burada hangi malzemeler kullanılmışsa, aynen öyle yapılmış. Tipik bir ‘ekolojik mimari’ örneği. Evlerin etrafı tamamen bahçelerle, her türlü ağaç, çiçek ve şifalı bitkiyle kaplı. Önünüzdeki nar ağacından kopardığınız narı hemen sıkıp suyunu içebilirsiniz.
Odanıza zaten adaçayı, kekik, lavanta kokularıyla giriyorsunuz. Zeytinyağı bile bahçenin zeytinlerinden, burada sıkım yapılarak üretiliyor. Kullanılan tüm tohumlar da atalık. Dahası; yediğiniz herşey bahçeden ve buranın çiftliğinden. Herşey mevsimine göre taze. Bu da aslında doğayla uyumlu yaşamayı, değişen mevsime göre yemeyi beraberinde getiriyor. Hakeza doğa vücüdunuzun o dönem neye ihtiyacı olduğunu sizden çok daha iyi biliyor.
GERİ DÖNÜŞÜM
Tüm otelde tüketilen enerji yenilenebilir, yani ‘temiz enerji’ kaynaklarından geliyor. Elektrik üretimi ve su ısıtma, burada bulunan güneş panellerinden sağlanıyor. Günde üretilen 300 kilowatt elektrik, buradaki ihtiyacı karşılıyor. Otelden çıkan her türlü atık da enerjiye dönüştürülüyor. Mesela kurulan arıtma tesisi sayesinde kanalizasyon suları arıtıldıktan sonra burada yetiştirilen bitkilerin sulanmasında (damla) kullanılıyor.
Yine buranın kendi çiftliğindeki hayvanların gübresi, bahçedeki sebze-meyveler için besin oluyor. Kartonlar, plastikler ve cam şişeler ya belediye ya da özel atık şirketleri tarafından toplanıyor. Yanmış yağları da belediye her hafta alıyor. Mutfaktan ve lokantadan çıkan yemek atıkları hayvanlara yem oluyor. Ağaç budarken çıkan yapraklar hayvanlara yem, dallar ise gübre oluyor.
KÜLTÜREL MIRAS
Aslında ‘sürdürülebilir turizm’ sadece çevreye zarar vermemeyi hedeflemiyor. Aynı zamanda çevreyi tanımayı, korumayı, deneyimlemeyi ve böylelikle çevreyle bütünleşmeyi de kapsıyor. İşte o çevreye de sadece doğa değil, kültürel miras da dahil.
Tarihi eserler, binalar, sanat eserleri, geçmişten günümüze gelen kültürel gelenekler, bilgiler, yaşanmışlıklar. ‘Miras’ sözcüğü, işte bu evrensel değerlerin nesilden nesile aktarımı anlamına geliyor ve bu aktarım da ancak turizm vesilesiyle yapılabilir. Hem de turizmin sürdürülebilir ve devamlı olması da bu sayede gerçekleşebilir. Yoksa sınırsız ve kontrolsüz tüketerek yapılan salt yeme, içme, yüzme vs. üzerine kurulu turizm, zaten sürdürülebilir değil. Çünkü herşeyden önce kaynaklar sınırlı. Kaldı ki kültür turizmi, bir ülke için de bambaşka bir katma değer sağlıyor.
Her bakımdan. İşte Dionysos Oteli bu tür turizmin en güzel örneklerinden. Etrafındaki antik tiyatroyu ve kral mezarlarını ziyaretten tutun, tarihi Karia Yolu'nu yürümeye kadar size bu civardaki değerleri deneyimletiyor. Ayrıca her yıl yapılan geleneksel zeytin hasadına katılarak, bahçede meyve-sebze ekerek, sahilde balık tutarak da çevreyi doya doya yaşayabilirsiniz burada. Darısı tüm tatilcilerin başına.