Köleliği destekliyor musunuz? Cevabınız kuvvetle muhtemelen “hayır”. Peki, satın aldığınız kahveyle ya da tişörtle köleliği beslediğinizi biliyor musunuz? Bilseniz ne yapardınız? Artık hakikaten uyanmak gerekiyor. Yaptığımız seçimlerle, cebimizden çıkarıp verdiğimiz parayla aslında bir sistemi onaylıyoruz. Destekliyoruz. Mesela ya o tişörtü yapan, Bangladeş’te günde 10 kuruşa çalışan bir çocuk işçiyse? Ya da giydiğimiz kazağın o yumuşacık yünleri karşılığında bir koyun yara bere, kan revan içinde can çekişiyorsa? Bunları gözünüzle görseniz, yine aynı kazağı ya da tişörtü alır mısınız? Bence almazsınız. Bunu yapmayan başka bir markayı tercih edersiniz. Zaten sorun tam da burada.
GERÇEK MALİYET
Mevcut düzende, aldığımız şeyi üreteni görmüyoruz. Hangi şartlarda onu üretiyor, bilmiyoruz. O ürünü bize sağlayan hayvanın ne bedeller ödediğinin farkında bile değiliz. Tüm canlılarla ve birbirimizle var olan o bağlar koptu, gitti. Artık bağlanamıyoruz. Öyle olunca da etrafımıza ve diğer canlılara sadece zarar vererek, yakıp yıkarak çılgınca tüketiyoruz. Bunun sonunda ortaya çıkan da işte “gerçek maliyet” oluyor. Yani o yün kazağı alırken verdiğiniz para değil. Asıl maliyeti, bedeli ödeyen o koyun ya da o çocuk işçi. Kısacası bir kıyafet alırken diğer canlılara ve havaya, suya, toprağa verdiğimiz muazzam zararın farkına varmak gerekiyor.
YAVAŞ MODA
Peki 21’inci yüzyılda eskisi gibi her kıyafetimiz için elimize kumaşımızı alıp terziye gidemeyeceğimize ya da köyde yaşamadığımız için o koyunun yününü bizzat biz tıraş etmediğimize göre... Ne yapabiliriz? Cevabı basit: O bağı yeniden fark edip, tercihlerimizi ona göre yapabiliriz. Yani “yavaş moda” denilen akımı hayata geçirebiliriz. Kendimizden başka hiçbir şeyi düşünmeden, paldır küldür anlık kararlar almak yerine... Daha uzun vadeli, başkalarını da hesaba katarak seçim yapabiliriz. Mesela ucuz diye satın aldığımız düşük maliyetli sentetiklerden yapılan bir tişört sadece beş kere yıkanmaya dayanırken... Çevreye daha az zarar veren ve doğada çözülebilen maddelerden yapılan, bu yüzden de daha yüksek maliyetli olan bir tişört yıllarca sağlam kalabiliyor. Dolayısıyla uzun vadede çok daha hesaplı. Onu tercih ederek doğaya da çok daha az zarar vermiş oluyorsunuz. Zira çok daha az kimyasal ve daha çok geri dönüşümlü materyaller kullanılmış oluyor. Kaldı ki kuvvetle muhtemelen o şirket çocuk işçi çalıştırmıyor ve adil kazanca daha fazla önem veriyor. Zira “sürdürülebilirlik” sadece doğaya değil, insanlara da adil davranmaktan geçiyor.
ŞİLE BEZİ YAŞATILIYOR
İşte Türkiye’de bugüne kadar hep pamuklu-keten gibi doğal kumaşlardan üretim yapmış ve geri dönüştürülmüş kumaşları kullanmış olan markalardan biri de Mudo. Türkiye’nin ilk tişört üretimini 1960’lı yıllarda yaparak öncülük eden marka, hazırladığı son koleksiyonda coğrafi işaretli bir ürün olan iki asırlık Şile Bezi’nden tişörtler yaratarak Şile yöresine özgü bir değeri canlandırmış. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ve Şile Belediyesi işbirliği, Tekstil ve Moda Tasarımı Uygulama ve Araştırma Merkezi (TEMAM) danışmanlığında hazırladıkları koleksiyon sadece geleneksel bir kumaşla değil, geleneksel dokunuşlarla da modern tasarımı buluşturmuş. “Bizim için ‘sürdürülebilirlik’ kavramı sadece çevre-dostu olmakla sınırlı değil. Kültürün, zanaatın, insan emeğinin ve işimizin sürekliliği için de çaba sarf ediyoruz” diyerek dünya üzerinde var olmasını istedikleri bir düzeni yaratmaya çalıştıklarını dile getiriyor Mudo Giyim Genel Müdürü Hakan Kavaklı. İstanbul’un tek coğrafi işaretli tekstil ürününü kadın emeğiyle hayata geçirdiklerini özellikle vurguluyor.
* * *
Önümüzdeki sene ise Şileli kadın üreticilerin giysilerin üzerine işleyecekleri yöreye has motiflerle, kültürel mirasın korunmasına daha da katkıda bulunacaklar. Zira yerel motifler kadim bilgilerin aktarımını sağlıyor. Onların görünür olması da o bölgenin kültürel mirasını ve marka değerini sadece tüm yurtla değil, dünyayla buluşturuyor.
FARKINA VARIN!
Aslında gördüğünüz gibi başka bir seçim, yani başka bir dünya mümkün. Ama bunun için üreticinin de, tüketicinin de, tedarikçinin de bilinçli seçim yapması gerek. Yeter ki siz seçiminizle nasıl bir dünya yarattığınızın farkına varın. Üzerinde yaşamak isteyeceğiniz o dünya için, elinizi her cebinize attığınızda tercihinizi ona göre yapın. Artık insan olmanın sorumluluğunu alma vakti.