Her plastik şişeden su içtiğinizde, kafanıza bir kuş düşse ne yapardınız? Aslında olan bu. Bizim dünyaya attığımız plastikler, canlıları hızla yok ediyor. Mesela okyanus bölgelerinde yaşayan kuşların midelerinin yüzde 35’inin plastikle dolu olduğu tespit edildi.
Düşünün ki; bazı plastikler 1000, 2000 sene doğada kalıyor. Yani bizler yaşadığımız şu kısacık ömürde attığımız plastiklerle, dünyaya ve gelecek nesillere bizden sonra binlerce yıl kalacak zehirler bırakıp gidiyoruz.
Tekrar soruyorum: Her plastik şişeden su içtiğinizde kafanıza o an bir kuş düşse ne yapardınız? Haklısınız, ölümüne vesile olduğumuz kuşlar nasıl olsa başka yerlere düşüyorlar. Peki o kuş kafanıza düşmediği için umursamayıp o suyu içmeye devam mı edeceksiniz siz?
SANAT ÇEVRE FARKINDALIĞI YARATIR
Bunları bana düşündüren, çok değerli bir insan: Pınar Yoldaş. Tıpkı soyadı gibi, tüm canlılara ve doğaya yoldaş olan bir can. Pınar’ı dünya çapında tanınan sanat eserleri sayesinde tanımıştım ilk. Venedik Bienali’nden Basel’e, dünyanın en prestijli sanat mekanlarında uzun zamandır yer alıyor eserleri.
Ama Pınar sadece bir sanatçı değil, aynı zamanda bir bilim insanı. Kendini dünyadaki canlıların acılarını hissetmeye ve insanlara fark ettirmeye adamış bir mimar ve mühendis aslında. ODTÜ Mimarlık’tan sonra İTÜ’de Bilgisayar Mühendisliği okumuş.
Sonrasında UCLA’de görsel sanatlar yüksek lisansı yapmış. Üstüne doktorasını Duke Üniversitesi’nde neuro-bilim ve bilim felsefesi üzerine yaparak, okul eğitimini tamamlamış. 4 yıldır da San Diego Üniversitesi’nde Doçent olarak ‘Çevre ve Sanat’ dersi veriyor.
***
İlk sergisini daha 5 yaşındayken memleketi Denizli’de açan Pınar’ın “Spekülatif biyoloji ve spekülatif ekoloji” başlıklı doktora tezi de tamamen “sanatı kullanarak insanlarda ve toplumlarda nasıl davranış değişikliği yaratılır ve böylece çevre farkındalığı oluşturulur?” sorusu üzerine.
“Çünkü sanat sadece belli bir sınıfa hitap eden bir şey değildir. Bilimsel olarak sanatın insan beyninde nasıl bir etki yarattığını, nasıl algılandığını ispat ettim. Sanat insanların duygularını yükseltiyor ve bu da hafızayı, yani hatırlama kabiliyetini arttırıyor.
Aynı zamanda empati kurabilmelerini kolaylaştırıyor. Dolayısıyla çevre bilincini arttırmak ve toplumun davranışlarını bu yönde değiştirmek istiyorsak, sanatın bu gücünü kullanmak zorundayız. Çünkü bu güç başka hiçbir şeyde yok!” diyor Pınar. Zaten tam da bu tezini ispat etmek için 3 yıl neuro-bilim çalıştığını söylüyor.
TOPYEKUN YOKOLUŞ
İşte tam da “Bu dünya için ne yapabilirim? Nasıl bu korkunç gidişatı durdurabilirim?” dürtüsüyle yola çıkmış Pınar. 10 yıldır da bu uğurda sayısız eser üreterek insanlara dokunmuş. “Sanki dünyada sonsuz yılımız varmış ve dünya kaynakları hiç tükenmeyecekmiş gibi yaşıyoruz. Oysa doğal kaynaklar hızla tükeniyor ve bunun geri dönüşü yok!” diyor.
Doğal döngüde her şeyin birbirine yaşamsal olarak bağlı olduğunu ve bir tür yok olduğunda, bunun tüm türlerin yok olması anlamına geldiğini hatırlatıyor. Tıpkı bir duvar gibi; bir canlı türünün çekilmesiyle birlikte tüm tuğlaların yani diğer tüm canlıların hızla yok olacağını vurguluyor.
“Sorun şu ki, insan beyni bu süper-hızlı yok oluşu idrak edemiyor. Çünkü bu yok oluşun hızı ve büyüklüğü, beynimizin algılayabileceği sınırların çok ötesinde” diyor. Tam da bu yüzden insanların bu korkunç gidişata dair acilen uyandırılması gerektiğini söylüyor. Bu hedefle de peş peşe vurucu eserler üretiyor.
AŞIRILIK EKO-SİSTEMİ
Pınar Yoldaş’ın uluslararası eserlerinden ilki, okyanuslardaki plastik kirliliğini ortaya koyan “Aşırılık Eko-Sistemi” idi. Muazzam plastik kirliliği sonucunda okyanusların tamamen plastikten oluştuğunu, şu anki canlı türlerinin hiçbirinin var olmadığını ve plastikle beslenen yepyeni canlı türleri ortaya çıktığını gösteren ütopik bir sanat enstalasyonuydu bu. 2014’te Berlin’de sergilenen eser, Avrupa ve Asya’da 30 farklı şehirde yer bulmuş.
Maalesef henüz Türkiye’de sergilenmemiş. 2015’te İstanbul Bienali için tasarladığı “Tuzlu Suyun Kalbi” ise sularda canlılara nefes olan “dolaşım sistemlerinin” çok yakında kirlilikten dolayı durmak üzere olduğunu ortaya koyuyor.
BOŞ OKYANUSLAR
Venedik Mimarlık Bienali’nde gösterilen “Boş Okyanus” (Hollow Ocean) eseri ise aşırı avlanma yüzünden 2048’de okyanuslarda hiç balık kalmayacağı gerçeğini ortaya döküyor. Pınar “Aşırılık Eko-Sistemi” eserini ise sürekli güncelliyor.
Zira birçok ülkede bu enstalasyon tekrar tekrar sergileniyor. En son Basel’de gösterilen eserini, okyanuslardaki bitki türlerinin yok olduğunu gösterecek şekilde güncellemiş.
SEN NE YAPIYORSUN?
Gördüğünüz gibi; Pınar sırf çevre bilincini yükseltmek adına aldığı farklı eğitimlerden sonra da hiç durmamış. İnsan beyninden mitolojiye, bilim felsefesinden resme sürekli okuyor, araştırıyor, tasarlıyor, yaratıyor ve dünyayı dolaşıp insanlara ulaşıyor.
Doğaya adanmış bir hayat… Peki neden mi? Çünkü Pınar her plastik şişeden su içildiğinde, bir yerlerde bir kuşun yere düştüğünü kalbiyle görüyor.
Peki sen görüyor musun? Görüyorsan ne yapıyorsun?