Verda ÖzerSözde değil özde sürdürülebilir

HABERİ PAYLAŞ

Sözde değil özde sürdürülebilir

Birincisi, bir şeyi yapmış olmak için yapmak var. İkincisi; bir şeyi inanarak yapmak var. Üçüncüsü de, yaptığınız şeyin kendisi olmak var. Hani “hâl edinmek” dedikleri... Yani inandığınız şeyin birebir size, bedeninize, hareketlerinize yansıması... İşte size bugün “sürdürülebilirlik” kavramını hâl edinmiş bir otelden bahsedeceğim. Tam anlamıyla 360 derece sürdürülebilir olan, yani dünyayı-çevreyi-tüm canlıları ve hatta tarihimizi bile gözeten bir yerden…

Sözde değil özde sürdürülebilir

BÜTÜNÜN PARÇASI

Türkiye’nin tam merkezinde, Nevşehir Kapadokya’da bulunan ‘Argos in Cappadocia’ yeryüzünün en büyük manastır yerleşkelerinden biri olan Uçhisar’da bulunuyor. Ama Argos için ‘otel’ demek çok hafif kalır. O yörenin o kadar organik bir parçası olmuş ki… Bir kere odalarının ve mekanlarının arasından bir köy geçiyor. Otel her anlamda o köyle bütünleşmiş durumda. Dahası; peribacalarının üzerine inşa edilmiş olduğu ve içinde binlerce yıllık bir manastır, mağaralar, yer altı tünelleri barındırdığı için burayı salt bir turizm mekânı olarak düşünmemek lazım. Önünde uzanan uçsuz bucaksız Güvercinlik Vadisi de devasa bir kaya bloğuna oyulmuş binlerce mağaradan oluşuyor ve ismini içinde barındırdığı binlerce güvercinden alıyor. Ki, onların kanat çırpışlarının yarattığı akustik ambiyans gün boyu size eşlik ediyor. Dolayısıyla burası 5 duyunuzun çok ötesine hitap eden, insanlık tarihinin ve ruhunuzun en derinliklerine kadar inen, sizi mekanın ve zamanın ötesine taşıyan bir yer... Belki de tam da bu yüzden adı “geçmiş ve geleceğin koruyucusu, her yerden gözükebilen ve her yeri görebilen” anlamına gelen Argos.

Haberin Devamı

Sözde değil özde sürdürülebilir

OTEL DEĞİL ÜRETİM MERKEZİ

Restorasyonuna 1998’de başlanmış, otel olarak kullanıma 2008’de açılmış, Doğuş Grubu’na da 2019’da geçmiş olan Argos her şeyden önce resmen ekolojik tarım yapan ve tamamen mevsimsel-doğal beslenmeyi esas almış bir yaşam alanı. Mutfağında ve restoranlarında kullanılan malzemelerin yüzde 80’i kendi bahçesinde yetişiyor. Burada atalık tohumlardan endemik ve tıbbi bitkilere kadar 146 çeşit ürün tamamen doğal yöntemlerle, hiçbir kimyasal kullanılmadan üretiliyor. Toprağı-havayı-suyu gözetilerek yapılan tarımın yanı sıra; odalarda güzel koku yayması amacıyla kullanılan kuru otlardan sabunlara, her detay tamamen adil yani sürdürülebilir üretimden çıkıyor. Tüm bunların yapıldığı alanları 2 saat boyunca bana gezdiren otelin Bahçe Şefi, Ziraat Mühendisi Ömer Sevinç; sulamada bile en az su tüketimini sağlayan damla sulama yöntemini kullandıklarını ve yağmur hasadı yaptıklarını söylüyor. Otelin dünyaca tanınan restoranı Nahita’da yemek yerken de yediğiniz her şeyin o gün bahçede gördüğünüz malzemelerden olduğunu bilmek, size “gerçek” bir yerde olduğunuzu hissettiriyor.

Haberin Devamı

GERİ DÖNÜŞÜM ESAS

Geri dönüşüm ise otelin en çok önemsediği konulardan biri. “Atık türlerini restoranlarımızda ayrıştırarak geri dönüşüme kazandırıyoruz. Yeşil atıklar bahçe için doğal gübre/kompost olurken, mutfaktan çıkan atık yağları biriktirerek Bakanlığın uygunluk verdiği atık toplama şirketlerine teslim ediyoruz” diyor Argos in Cappadocia’nın Genel Müdürü Deniz Oktay Karkın. “Otelimizin tüm aydınlatma sisteminde de enerji tasarruflu ampul ve ışıklandırma kullanıyoruz. Tüketmek zorunda olduğumuz dünya kaynaklarını ise geri dönüştürülmüş kağıt gibi sürdürülebilir materyallerden tercih ederek, atık miktarımızı azaltıyoruz” diyor Deniz Bey. Ki restoranlarındaki bardak altlıkları bile mantardan, pipetler ve peçeteler de sürdürülebilir kâğıttan üretiliyor.

Haberin Devamı

YEREL KALKINMAYA DESTEK

Bana kalırsa bu oteli özel kılan unsurlardan biri, bölgeye muazzam katkısı. Her şeyden önce kendi bahçelerinden çıkan malzemeler dışındaki tüm ihtiyaçlarını 60 km çapındaki çevrelerinden temin ediyorlar. Yani yöresel-kırsal kalkınmayı destekliyorlar. Restoranlardaki tabaklar ve çoğu sofra takımı da yine yerel zanaatkârlara ait. Dahası; kullandıkları birçok ürün kadın kooperatiflerinden geliyor. Bu da kendi yörelerindeki kadınların ekonomik ve sosyal hayata katılmalarını teşvik etmek demek. Beni en çok etkileyen ise otelde neredeyse tüm çalışanların o köyden olması. Tüm bunlar da bir tesisin, bulunduğu ülkeye yapabileceği en büyük katkı.

Sözde değil özde sürdürülebilir

KÜLTÜREL MİRAS

Otel; içinde bulunduğu kültürel-tarihi mirası korumakla kalmıyor, onları bugün yaşam alanı olarak kullanarak geleceğe taşıyor. Vakti zamanında İpek Yolu yolcuları için kervansaray ve Kapadokya’yı mesken etmiş keşişler için ibadethane olmuş olan 2000 yıllık Bezirhane’yi, birçok şapeli (küçük kilise), değirmeni, hanı içinde barındırıyor. Zaten otelin yapılmasına da 1996’daki kazı çalışmalarında Bezirhane’nin keşfedilmesi üzerine karar verilmiş. Yani kültürel mirasın bir evladı olan bu otel, bu mirasa nefes olmuş diyebiliriz. Son olarak, otelin personelinden bahsetmeden geçemeyeceğim. Burada çalışan her bir kişi otele hayatını vakfetmiş, yaşattığı felsefeyi birebir içselleştirmiş. Keşke biz de onlar gibi; oradaki 8 milyon yıllık kaya katmanlarının, yani tarihin ve toprağın bize bugün hâlâ (sundukları görsel manzaradan biyoçeşitliliğe) hizmet ettiğini fark etsek ve tarihe-toprağa bu kadar vefa göstersek.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder