Ruhunuz olmasa yaşamaya devam edebilir misiniz? Bu, bir millet için de geçerli. Bir toplum ruhunu kaybettiğinde, yok olmaya yüz tutuyor. Onu asıl ayakta tutan, ruhu oluyor. Peki nedir bir milletin ruhu? Cevabı basit: Hatıraları, ortak geçmişi. O topraktaki insanları birbirine bağlayan kadim bilgiler ve deneyimler. Yani “kültürel mirası”.
* * * * *
Tam da bu yüzden bizi biz yapan tarihimize ve kültürümüze her şeyden önce sahip çıkmamız ve onları sürekli güncellememiz, yaşatmamız gerekiyor. Binlerce yıldır nesilden nesile aktarılan, atalarımızdan devraldığımız kadim bilgiler, gelenekler-görenekler, örfler-adetler, motifler, ananeler, bizden önce de bu topraklarda var olmuş medeniyetlere ait eserler-mekânlar ve onların hikâyeleri… İşte tüm bunları bilmeden, anlamadan, yani öz benliğimizi fark etmeden kendi potansiyelimizi açığa çıkarmamız ve nesiller boyu sürebilmemiz mümkün değil.
MİLLETİN RUHU
Bana bunları düşündüren, geçtiğimiz hafta Didim’e yaptığım ziyaret oldu. Bölgedeki tam 8500 yıllık ibadethaneleri ve o dönem inancın merkezi olan mekânları görünce, hem bizlerin bu eşsiz değeri yeterince bilmememize, hem de bu değeri dünyaya duyurmayı başarmayışımıza hayıflandım. Çok şükür ki; Akdeniz Bölgesi’nin en köklü turizm markalarından olan 52 yaşındaki Barut Oteller zinciri, 10 Mayıs’ta Didim Delice Yarımadası’nda açtığı “Anda Barut Koleksiyonu” oteliyle elini taşın altına koymuş. Otele sadece 15 dakika uzaklıktaki Apollon Tapınağı, biraz uzağındaki Milet Antik Kenti, Zeus ve Athena Tapınakları… Her biri binlerce yıl önce ta uzak coğrafyalardan insanların akın ettikleri en önde gelen ibadet merkezleriymiş. Yani çağın kutsal toprakları. Göbeklitepe keşfedilene kadar Anadolu’daki en ‘kült’, en kutsal ve kadim sayılan yerlermiş.
* * *
Şimdi bölgede açılan ilk dünya çapındaki otel sayesinde, eşi benzeri olmayan bu değerler daha da gün yüzüne çıkacak. Dünyanın dört bir yanından gelen turistler bu değerlerimizi keşfedecek. Yöre halkına da istihdam sağlanarak yerel kalkınma desteklenecek. Bölgenin marka değeri yükselecek. Ki buna orada yetişen ürünlerden, üretilen eserlere kadar çok geniş bir yelpaze dâhil. Tüm bunlar da bu topraklardaki kadim bilgilerin yeniden gün yüzüne çıkması ve sadece ülkemize değil, tüm dünyaya yayılması
YÖREYE DOĞAL-KÜLTÜREL YATIRIM
“Zaten turizm sektörü, yerel kalkınma ve kültürel miras üzerine kurulu olmazsa sürdürülebilir olamaz” diyor Barut Hotels Grup Pazarlama ve Kurumsal İletişim Müdürü Birgül Akgül. Turizmin; hem çevredeki doğal (bitki örtüsü, biyoçeşitlilik vs.) hem de kültüreltarihi değerleri ve de yerel halkı içine katarak yapılması gerektiğini söylüyor. “Sadece yöre halkının bildiği kültürel hatıraların devam edebilmesi için, o halkın bu bilgileri gelecek nesillere akıtmaya devam etmesi ve bu bilgileri aktardıkları sanat eserleri, dokumalar, kilimler gibi ürünlerin hak ettiği yeri bulması, emeklerinin karşılığını almaları gerekiyor. Buna da turizm vesile oluyor” diyor. Bölgedeki doğal ve kültürel değerlerin güçlendirilmesinin en temel koşul olması gerektiğini savunuyor. Tam da buna yönelik Side’deki otellerinin Side Antik Kenti kazılarının 2021’den beri ana sponsoru olduğunu ve de Barut Hotels zincirinin Isparta, Afyon ve Burdur’da yatırımlarını sürdürdüğü güneş enerjisi santralleri sayesinde tüm otellerinde bu sene itibariyle tamamen güneş enerjisi kullanılacağını söylüyor.
HER ŞEY DAHİL!
Kısacası; turizm sektörünü sadece ‘her şey dâhil otellerle’ değil, o otelin tüm çevresindeki bitki örtüsüyle, tarihiyle, mitleriyle, orada yaşayan insanlarla birlikte ele alan bir bakış açısıyla kurgulamak gerekiyor. ‘Her şey dahil’in aslında ‘yenilen-içilen her şey’ yerine bu anlama gelmesi gerekiyor! Düşünün ki tek bir otel bile, Didim’e yaptığı yatırımla 2024’te bölgede ortalama yüzde 25 oranında değer artışı yaratmış. Ki daha turist ağırlamaya yeni başlıyor. Bu; sadece o yörenin kalkınması değil, tüm Ege’deki turizmin kalkınması demek. Bu topraklar dünyada hak ettiği yeri, kültürel mirasına sahip çıktığı ölçüde bulacak.
DİDİM
Didim ve çevresi dönemin en kutsal sayılan topraklarıymış. Bafa Gölü’nün yanı başında, Antik Çağ’ın önemli merkezi Latmos’un (Beşparmak Dağları) eteklerinde, Türkiye’nin en uzun yürüyüş rotası olan Karia yolu üzerinde bulunan olan Kapıkırı Köyü’ndeki Athena Tapınağı bu kutsal mekanların başında geliyor. Yine; Apollon Tapınağı, Milet antik kenti, Priene, Labranda hep bu civardaki dönemin kutsal mekanları. Dünya bu bölgeyi “filozoflar bölgesi” olarak biliyor. Bölgede insan izleri Bakır Çağı`na kadar (M.Ö. 6000 - 5000) gidiyor.