Kim tutar köklerimi? Sarıp besler toprak gibi Kim verir sana nefes? Dalındaki yaprak gibi Çöle döner yurdum Ziyan olur yarınlarım Hiç korkun yok mu?
*
Bu sözler, müzisyen Buray’ın TEMA Vakfı’nın 30’uncu yılı şerefine yazıp bestelediği parçaya ait. Cuma günü yayına giren klibinde; kopup giden buzulları, yanıp küle dönen ormanları izlerken… Evet korkuyorsunuz. Ama daha çok yanıyorsunuz. Kalbinize saplanan acıyla yanıyorsunuz. TEMA gönüllüsü olan Buray’ın şarkıda dediği gibi; gerçekten hiç korkumuz yokmuş gibi davranıyoruz. Dünyanın kaynakları sanki sonsuzmuş, bizler de sonsuza kadar yaşayacakmışız gibi…
*
Çok şükür ki bizi uyandırmaya, hepimizi kurtarmaya çalışan “gönüllüler” var dünyada. Tıpkı bu şarkının tüm haklarını TEMA’ya bağışlayan Buray gibi, tıpkı bizler keyfimize göre yiyip içmeye tüketmeye devam ederken canla başla bir şeyler yapmaya çalışan TEMA gönüllüleri gibi… Yani dünyaya gönül verenler gibi...
TOPRAK KOKUSU
İşte bu gönül verenlerden olan TEMA Vakfı’nın 30’uncu kuruluş yıldönümüydü geçtiğimiz hafta. Vakfın kurucuları, rahmetli “Toprak Dede” diye bilinen Hayrettin Karaca ve “Yaprak Dede” Nihat Gökyiğit’in sık sık anıldığı kutlama gecesinde salon toprak kokuyordu buram buram. Türkiye’nin taşı toprağı, suyu, havası için vakfın gece gündüz neler yaptığını okurken, eminim sizleri de saracak o koku şimdi.
BİYOÇEŞİTLİLİK KAYBI
“Çok şükür ki, iklim krizi konusunda ciddi bir farkındalık oluştu ülkemizde ve dünyada. Ama en az onun kadar büyük ve yaşamsal bir kriz daha var. O da, biyoçeşitlilik kaybı” diyor görüştüğüm TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç. O kadar haklı ki. Düşünün ki şu an dünya üzerinde var olan hayvan ve bitki türlerinin yüzde 75’i yok olmak üzere. Omurgalı türlerin nüfusu, 50 yıldan daha kısa sürede tam yüzde 69 azalmış. Bilim insanları buna ‘Yeryüzünün 6’ncı Yok Oluşu’ diyor. Tam da bu akıntıya karşı kürek çekmeye çalışan vakıf, farkındalığı arttırmak için çektiği videoları tüm dijital mecralarda ve TV’de yayınlamaya hazırlanıyor. Kaybolan her canlı türüyle birlikte bizden de bir şeylerin yitip gittiğini, biyolojik çeşitliliğin insanoğlunun hayat sigortası olduğunu anlatmayı hedefliyor.
DOĞA VARSA YARIN VAR
Eğitim de TEMA’nın önceliklendirdiği bir başka konu. Hem Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) hem de özel kurumların desteğiyle 5 yıldır birçok eğitim programını hayata geçiriyorlar. IKEA ile birlikte uyguladıkları ‘Evimiz Dünya’da çocuklara ev hayatında karbon ayak izini nasıl azaltabilecekleri öğretilirken; Balparmak’la birlikte ‘Arılar Varsa Yarınlar Var’ projesinde ilkokul çağındaki çocuklara arıların eko-sistem için ne kadar hayati oldukları anlatılıyor. ‘Ağaç Kardeşliği’ projesinde ise; maratonlarda koşan gönüllü koşucuların bağışlarıyla, ilkokula giden çocuklara bizzat ağaç dikmek gibi deneyimlerle yani tabiata dokunmalarını sağlayarak doğa eğitimi veriliyor.
YAŞLI ORMANLARIMIZ
Türkiye’nin yaşlı ormanları vakfın bir diğer önceliği. “Yaşlı ormanlar biyolojik çeşitlilik için en yaşamsal alan. Bizim can damarlarımız. Karbon emme güçleri ve su tutma kapasiteleri çok yüksek. İçlerindeki biyoçeşitlilik de çok fazla. Bu yüzden onlara kesinlikle müdahale edilmemeli ve özel bir statüyle yönetilmeliler, korunmalılar” diyor Deniz Ataç. Bu alanları akademisyenlerle birlikte –özellikle Doğu Karadeniz’de- tespit ederek Türkiye’nin biyoçeşitlilik haritasını hazırlıyorlar. ‘Daha Yanmadan’ kampanyasıyla da ormanların yanmaması için yapılması gerekenler konusunda toplumu bilinçlendirmeye ve durmadan usanmadan topraklarımızı ağaçlandırmaya da devam ediyorlar.
AZ GÜBRE, SAĞLIKLI TOPRAK
Kanayan yaramız ve belki de en ivedilikle çözülmesi gereken konu olan madencilik vakfın radarında. Taradıkları 28 ilin topraklarının tam yüzde 63’ünün madenciliğe ruhsatla açıldığını tespit etmişler. Bu kadar yüksek bir oran, o bölgelerin doğal ve kültürel mirasının yok olması ve yoğun göçe sebep olarak çiftçiliği, tarımı, hayvancılığı öldürdüğü anlamına geliyor.
TEMA korunması gereken alanlara yönelik yasa çıkması için canla başla çalışıyor. Kırsal kalkınma da bir diğer gündem maddeleri. Damak’la birlikte 11 yıldır Antep fıstığı üretiminde, Doğuş Çay’la da Rize’deki çay bahçelerinde dışarıdan gübre kullanımını azaltan “onarıcı tarımı” hayata geçiriyorlar.
*
“Dokununca anlarsın, sen farkında bile değilken sana sunulanları. Bir ormanda tanırsın yaşamı. Sahibi olduğunu sanırsın, parçası olduğunu unutarak. Onlar olmadan sen olamazsın. Unutma, her nefeste sana yaşam verenler var. Onların sana değil, senin onlara ihtiyacın var.” Diyor “Ağaç Kardeşliği” projesinin şarkısı. Türkiye toprağının tüm gönüllülerinden gelsin.