Karneler alındı. Çocuklar yaz tatiline girdi. Ama bu sefer her şey farklı. Ne çocuklar eskisi gibi ne de tatil. Her şeyden önce; salgınla birlikte çocuklar çok değişti. Uzun saatler bilgisayar başında oturup her şeyi dijital görmeye, anlamaya, yaşamaya başladılar. Online öğrenme yüzünden, okulla bilgisayarı-ekranı özdeşleştirdiler.
“Demek okula gitmeden de öğrenebiliyorum ben” fikri yerleşti beyinlere. Sosyalleşmekten, dolayısıyla ‘sosyal öğrenme’den uzaklaştılar. Maske-salgın-virüsle okulu özdeşleştirdiler. Eğitimden soğudular. Kısacası çocuklar ve dünya derinden değişti. Değişmeyen tek şey ise okullar oldu! Salgından önce müfredat, okul sistemi, öğretmenler, sınıflar nasılsa; salgın sonrası aynen devam ettiler.
Sanki hiçbir şey değişmemiş gibi “Nerede kalmıştık?” diyerek eskiyi sürdürmeye çalıştılar. Ama işte olmuyor. Okulun, öğretmenin, sınıfın, müfredatın acilen yeni dünyaya uyumlanması lazım. Zaten şu an dünya da oturup kalkıp bunu konuşuyor. Neden mi?
DÜNYADA KAYIP
Bir kere şu an çocuklarda kekemelik, artikülasyon sorunu, dil becerilerinde gerileme tavan yapmış durumda. Daha önce hiç olmadığı kadar çok kekemelik çeken, konuşmakta zorluk yaşayan, okuduğunu anlamayan çocuk var.
Bunu diyen ben değilim, Dünya Bankası’nın UNESCO ve UNICEF’le birlikte yayınladığı rapor. “Koronavirüsün yol açtığı öğrenme kaybı, bu nesil çocukların ve gençlerin 17 trilyon dolarlık kazanç kaybına sebep olacak” diyerek bir analiz yapıyor. Yani bu jenerasyonun yaşadığı öğrenme-dil bozukluklarının dünyaya böyle bir fatura çıkaracağını söylüyor.
Zira rapora göre; eğitimde-öğrenmede-sosyalleşmede sorunlar yaşayan bu nesil, ileride iş hayatında da büyük problemler yaşayacak. “Bir kere temel okur-yazarlık ve okuduğunu anlamama sorunu çok büyüdü. Çocukların kelime dağarcığı da çok zayıfladı, konuşma bozuklukları hızla artıyor.
Bilgisayar başından kaldıramıyoruz, sosyal yeteneklerinde büyük sorunlar yaşıyoruz” diyor Türkiye Maarif Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi İpek Coşkun. “Bu yüzden acilen ama çok acilen hem velilerin hem okulların yapmaları gereken düzenlemeler var” diye uyarıyor.
“Tam öğrenme” denilen sürecin, yani çocuğun yaşına ve sınıfına uygun müfredatı kazanmasının, bugün gerçekleşmediğini anlatıyor. Konuşma ve okuduğunu anlama becerisi düşünce, çocuğun bir matematik sorusunu da anlamadığını, bunun da genel akademik ve çalışma hayatı becerilerinde kelebek etkisi yaratacağını söylüyor.
EĞİTİM AÇIĞI ARTTI
Hem Dünya Bankası raporu, hem Maarif Vakfı aynı üzücü gerçeğe dikkat çekiyorlar: Bu öğrenme kaybı dezavantajlı gruplarda, yani sosyo-ekonomik olarak daha zayıf olan sınıflarda çok daha fazla. Dolayısıyla zengin-fakir arasındaki eşitsizlik, eğitim açığı hiç olmadığı kadar artmış durumda.
Evde bilgisayarı ya da tek başına kalma şansı olmayan çok büyük bir kitle var. Üstüne; daha önceleri de her çocuğun kitaba erişim şansı yoktu ama en azından okulda-sınıfta, kütüphanede kitap bulunabiliyordu. Salgın boyunca bu imkan da ortadan kalkınca, 2 yıl boyunca çok sayıda çocuk hiç kitap okuma imkanı da bulamadı.
SESLİ OKUMA
İşte bu gidişata karşı velilerin evde, öğretmenlerin okulda, devletin de kurumlarda müfredatta ÇOK ACİLEN yapması gerekenler var. Çözüm için herkesin elini taşın altına koyması şart. İpek Coşkun, velilerin evde 3 şey yapmaları gerektiğini söylüyor.
1’incisi sesli kitap okutmak. Çocuğun sesli kitap okumasının hem okuma ve konuşma becerisini geliştirdiğini, hem okuma sevgisini arttırdığını vurguluyor. “Hadi bana bir kitap oku” denilen çocuğun kendini ne kadar iyi hissettiğini, ebeveynle ilişkisinin geliştiğini anlatıyor. 2’ncisi yazı çalışmaları. “Bilgisayarda değil elle yazmaları çok önemli.
Kağıt kalemle yazmak, el hafızasını güçlendiriyor. Yani elle yazınca hafızasında çok daha uzun süre kalıyor. Yazılan şey, uzun bellekte korunuyor” diyor İpek Coşkun. Bununla birlikte elini ve parmaklarını kullandığı için ince motor becerileri de gelişiyor. Tutma, kavrama, kendi kendine giyinmek, bir bardağa su doldurup taşımak gibi yaşam becerileri artıyor.
YENİ DÜZENLEMELER
Elbette okullarda da birçok değişiklik gerek. Bunun için de Milli Eğitim Bakanlığı’nın yeni dünyaya uygun düzenlemeler yapması lazım. Ama sadece müfredata ve sisteme değil, sınıf öğretmenlerine de çok iş düşüyor. Her çocuğun yaratılışına göre farklı yöntemler uygulamaktan tutun, masal anlatımına, online-fiziksel ders dengesi kurulmasından, ders katılımıyla ilgili esnekliklere kadar bir dizi düzenleme gelmeli… Devam edeceğiz.