Geçtiğimiz hafta dünyanın ilk ‘yapay zekâ yasası’ çıktı. Avrupa Parlamentosu’nun mart ayında kabul ettiği yasal düzenleme artık kullanımda. Böylelikle insan haklarını tehdit eden yapay zekâ uygulamaları ciddi şekilde yasaklanıyor. Bu kapsamlı yasanın sadece Avrupa’da yapay zekâ (Artificial Intelligence) kullanan veya dağıtan şirketleri etkilemeyeceği, dünya çapında benimsenip yaygınlaşacağı kesin.
* * * * *
Amacı özetle yapay zekâ teknolojilerinin etik standartlara uyması ve temel haklara saygı duymasını sağlamak olan yasa, aslında içinde bulunduğumuz yeni ortamı, yeni dünyayı özetliyor. Zira yepyeni bir gerçeklik hayatımızın merkezine oturmuş durumda. Yapay zekâyla üretilen robotlar, akıllı telefonlar, akıllı evler, internet üzerinden sosyalleşme, e-alışveriş, e-devlet... Artık hayatımız tamamen yapay zekâ üzerinden yürüyor. İşte bu yeni gerçeklik de beraberinde yeni güvenlik tehditleri ve insan hakları ihlalleri getiriyor. Bu kanun da işte bu yeni “siber güvenlik” risklerini bertaraf etmeyi hedefliyor.
YENİ GÜVENLİK RİSKLERİ
Mesele artık bireysel güvenliğimizin çok ötesinde. Zira sadece bizler değil, altyapı hizmetlerini yerine getiren kamu kurumları da internete bağımlı. Bunlara yapılan bir siber saldırı, doğrudan hayatımızı sabote ediyor. İstanbul’da bir ara sık sık meydana gelen elektrik kesintilerini hatırlayın. Elektronik haberleşme ağı da risk altındaki alanlardan. Mesela ABD’de hatırlarsanız birkaç yıl önce Twitter, Amazon gibi sosyal medya ve e-alışveriş siteleri siber saldırıya uğramıştı. Ülkede internet bağlantısının yüzde 90’ı engellenmiş, 7 milyar dolarlık zarar oluşmuştu. Yine geçtiğimiz sene WhatsApp bir siber saldırı sonucunda kısa süreliğine çökertilmiş, tüm iletişimimiz resmen kopmuştu. Bankacılık ve finans sektörü de ciddi risk altında. Örneğin 2016’da Bangladeş’te sanal korsanlar bankalara 81 milyon dolarlık vurgun yapmıştı. Aynı günlerde Türkiye’de de 3 büyük banka siber saldırıya uğramıştı.
* * * * *
Terör örgütleri de bu mecrayı artık bol bol kullanıyor. 2013’te uluslararası haber ajansı Associated Press’in (AP) Twitter hesabı hack’lenmiş, sanal korsan Beyaz Saray’da patlama olduğunu ve Obama’nın yaralandığını yazmıştı. Sadece 2 dakika içinde New York borsası 136 milyar dolarlık kayba uğramıştı.
SEÇİMLERE SİBER MÜDAHALE
İşin bir de siyasi boyutu var. Örneğin bir önceki Amerikan seçimlerine Rusya’nın siber müdahalesi olduğu iddiası ABD siyasetini ciddi şekilde sarsmış, Başkan Trump’ın seçimini şaibeli hale getirmişti. Federal Soruşturma Bürosu (FBI) iddialar hakkında inceleme başlatıldığını açıklamıştı. Bu yüzden sonrasında Hollanda’da yapılan seçimlerde oylar ilk kez elektronik olarak değil, tek tek elle sayılmıştı. Fransa’da da başkanlık seçimlerinde sırf bu yüzden 2012’den beri ilk kez vatandaşlar elektronik oy kullanamadı. Tam da bu nedenle bizde de “seçim güvenliği” demek artık sadece sandıkların başında beklemek anlamına gelmemeli. Dışarıdan gelebilecek müdahalelere karşı, oyların elektronik olarak girildiği “SEÇSİS” (Seçim Bilişim Sistemi) sitesi güncellenip, altyapısı güçlendirilmeli.
SİBER YÜZYIL İÇİN SEFERBERLİK
Asıl büyük tehlike ise “siber savaş”. Henüz gerçekleşmemiş olan bu senaryoya göre, bir nükleer santrale veya New York borsasına siber saldırı olabilir. Bu da tüm dünyayı etkileyecek ekolojik ve finansal bir yıkım demek. Kısacası önümüzdeki “siber yüzyılda” artık kendini topla tüfekle savunma döneminden, siber savunma düzlemine geçiyoruz. Aslında bu yüzden Ankara bu konuya son yıllarda daha fazla eğilmeye başladı. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın altında bir “Siber Güvenlik Kurulu” kuruldu; her yıl “Ulusal Siber Güvenlik Eylem Planı” yayınlanıyor. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı altında kurulan Türkiye Uzay Ajansı (TUA) ve son zamanlarda hızlanan uzay çalışmaları da önemli. Ancak bunlar yeterli değil. Bir an önce bu konu için ayrı bir bakanlık, en azından müsteşarlık kurulması şart. Hatta ciddi bir seferberlik planı yapılmalı, kurumlar arası koordinasyon da arttırılmalı. Wikipedia gibi bir dijital mecrayı toptan kapatma gibi eskiden uygulanmış olan bu tip kararlardan da kaçınmalı.
* * * * *
Artık teknoloji politikası bir devletin hem sanayi politikası, hem ticaret politikası, hem finans politikası, hem de güvenlik politikası. Çünkü artık teknoloji, ülkeler arası ilişkileri ve bir ülkenin uluslararası platformdaki yerini de etkiliyor. Yapay zekânın, dijitalleşmenin damga vurduğu “Dijital Çağ” denilen 21. yüzyılda teknoloji çağını hafife almanın maliyeti, bu yüzyılın kaybedeni olmaktan başka bir şey değil.