Hafızam beni yanıltmıyorsa annem bana “Yalan söyleme kızım, yalan şöyledir böyledir” türü bir konuşma hiç yapmadı. Ama annem şöyle bir şey yaptı: Bana hiç yalan söylemedi. Ne pembe yalan ne de daha ciddisi. Kırk yıl içinde bir dolu süreçten geçtik beraber, çoğu zorluydu ama tek bir kez bile yalan söylemedi. Daha iyi gözüksün diye de söylemedi, ben daha iyi hissedeyim diye de.
Böyle yetişince de yalan benim hayatımın bir parçası olmadı. Hiç söylemedim mi, tabii ki söyledim. Özellikle de genç kızlık yıllarımda ama hepi topu bir gün sürdürebildim, iliklerime işlemiş olmadığından.
Şimdi övünebileceğim bir huyum varsa o da yalana mesafeli duruşumdur. Öyle olunca da yalanı alışkanlık haline getirenlerden uzak durmaya çalışıyorum. Hani işe gelmemek için hep hasta olanlar, erken kaçmak için hep bankaya gidenler, buluşma saatine beş dakika kala hep acil ve hayati bir işi çıkanlar, cebi kaybolanlar, bozulanlar, çalınanlar. Şimdi bir de herkes domuz gribi mesela. En fenası ne biliyor musunuz, bu insanların karşılarındakini enayi zannediyor olmaları.
Kadın erkek ilişkisindeki aldatma olayında da beni en rahatsız eden şeyin bu yalan olduğuna karar verdim. Gönlün başkasına kayması suç kabul edilemez ama bunu itiraf etmeden bir zamanlar gönlünü işgal etmiş olana sürekli yalan söyleme hali çok kötü değil mi? Doğru söylendiği anda ne kadar sıkıntı bile verecek olsa, sonradan saygının sürmesini sağlıyor ama yalan o insanı sonsuza kadar güvenilmez kılıyor. Yalanın biri beşi de yok üstelik. Bir kez söylenmişse hep söylenecek demek oluyor. Ya da ben aksini görmedim.
Yalansız dolansız ilişkiler yaşamanız dileğiyle...
Bu haftaki saçmalıklar
Mavi Jeans’in gelininin suda doğumu ne kadar gazete, internet sitesi varsa hepsinde yer aldı. Medyatik insanlar olmadıklarından basının bu doğumun peşinde olduğunu sanmıyorum. Belli ki özellikle haber verilmiş. Bir doğumun suda ya da değil, bu hale gelmesi beni çok rahatsız etti.
Bu Sevda Karababa kimdir? Biri bana bilgi verirse sevinirim. Her yıl abuk sabuk açıklamalarla haber oluyor. Ona değil de onu haber yapanlara aslında sinirlenmek gerekiyor. Haber olmak bu kadar da kolay olmamalı.
Bir de tabii Zerrin Özer’in yıllardır anlata anlata bitiremediği tecavüz olayı var. Bu utanılacak bir şey değil midir Allah aşkına? Bu kadar güzel bir sesin gündem olmak için bu tecavüz olayına mı ihtiyacı var? Demek ki var. Ayşe Aral’ı severim ama aldatılma hikayesini kaleme almasını ve sonrasında bununla ilgili röportaj vermesini hiç sevmedim. İyi niyetle içini döktüğüne eminim ama olmamış. Ne olursa olsun ortada bir çocuk var ve onun girip çıkmak zorunda olduğu ortamlar var. Bu yazıdan etkilenmemiş gözükebilir; muhtemelen rol yapmaktadır, her çocuk etkilenir. Yapmasaydı keşke.
Ezel’deki muhteşem oyunculuk
Kenan İmirzalıoğlu’na saygımız sonsuzdur, çok beğeniriz, çok karizmatiktir o ayrı ama benim bahsetmek istediğim oyuncular Yiğit Özşener ve Barış Falay. Dizideki isimleriyle Cengiz ve Ali. Geçtiğimiz pazartesi tüm engelleri aşarak diziyi baştan sona seyrettim. Dizinin konusu, senaryosu, diyalogları çok iyi. Gözünüzü ayırmadan izliyorsunuz. Ama başta söz ettiğim oyuncuların performansları karşısında ağzım açık kaldı. Yiğit Özşener’i hep başarılı bulmuşumdur zaten ama bu dizide uçmuş. Akıl almaz bir oyunculuk. Aynı şekilde Barış Falay da. O zor rolün hakkı ancak bu kadar verilebilirdi. Onları yan yana oynatmayı akıl edenleri de ayrıca tebrik etmek gerekiyor. Al Pacino ve Robert de Niro tadındalar. Bu ikili dizilerde hep ikinci rollerde ama öyle bir iş çıkarıyorlar ki başroller gölgede kalıyor.
Üzüntü ve özür
Geçen haftaki Can’lı Yayın’da dedem ile ilgili bir hikaye anlatırken “Kadıköy’de de bilmem ne mitingi varmış” gibi bir ifade kullanmıştım. O miting Aleviler ile ilgili bir mitingmiş. Üstelik de onlar için son derece önemliymiş. Mitingin içeriği hakkında en küçük bir fikrim yoktu! Oysa bazı okurlarım bildiğimi ve bu cümleyi Aleviler’i küçümsemek için kullandığımı zannetmişler. Ben insanları insani özellikleri dışında hiçbir konuda ayırmam, küçümsemem. Mitinglerle ilgili de doğru bulurum, bulmam ama yorum yapmam. Yanlış anlaşıldığım için gerçekten üzüldüm. Kırdığım tüm Alevi okurlarımdan özür dilerim.