Hayatımızın her alanında karşımıza çıkan kozmik enerjiyi hissediyoruz fakat bunun ne kadarını kendimizi iyileştirmek için kullanabiliyoruz? Bu sorudan yola çıkıp Amerikan Hastanesi içinde kurulan Code Lotus, dışardan katılımla büyüyen bir organizasyona dönüştü. Dünyada da başarılı örnekleri bulunan kendini iyileştirebilme gücünün detaylarını Dr. Elif Altuğ’dan dinledik.
-Biliyoruz ki, tüm hastalıklar kişinin psikolojik olarak çöküşe geçtiği dönemlerde ortaya çıkıyor. Siz fiziksel, ruhsal ve zihinsel bütünsellik konusunda kişileri nasıl eğitiyorsunuz?
Stres faktörlerinin bağışıklık sistemini olumsuz etkilediği bilimsel kanıtlara dayanıyor. Kişileri eğitmek yerine bedenleriyle bağ kurabilmeleri adına öncelikle yüksek tempoda çalışan ve yaşayan hastane çalışanları, hastalar ve hasta yakınlarıyla, ihtiyacı olan herkesin katılabildiği, haftalık sabit olarak planlanmış mindfulness temelli yoga, meditasyon, pilates, hamile programı ve hastalara yönelik programlarımız var. Bunun dışında, herkesin kendini ifade etme şekli farklı olduğundan, müzik terapi, sanat terapi ve dans/hareket atölyeleri düzenliyoruz. Artık biliyoruz ki, mindfulness pratikleri düzenli yapıldığında beynin stresi yöneten merkezinde küçülme oluyor. Dolayısıyla bu pratiklerle iyi olma halini korumak mümkün.
- Sanat ve müzik çalışmalarıyla hastalıklar arasındaki dengenin yakalanmasına nasıl yardımcı oluyorsunuz?
Müzik ve sanatın diğer formları, insanlar arasında evrensel bir iletişim dilidir. Bilimsel olarak bireylerde pozitif yönde fizyolojik etkiler oluşturduğu gözlemlenmiştir. Bu terapiler sözle ifade edilemeyen duygu ve düşünceleri ebruyla, ritimle veya dansla somutlaştırıp ortaya çıkarmaya yardımcı oluyor. Kişilerin anda kalmasını, o anda ritimle ya da renklerle tam olarak var olmasını destekliyor. Ek olarak, iyileştirici sanat çalışmaları duyguların tanımlanmasında, bireyin başa çıkma stratejileri geliştirmesinde ve zorluklar karşısında çözüm üretebilmesinde bütüncül destek sağlıyor. Ruh sağlığını ve fiziksel sağlığı iyileştirmeyi hedefliyor. Dolayısıyla günümüze kadar yapılmış çalışmalarda terapötik sanat yaklaşımının kişinin güven oluşturması, içgörü kazanması, hastalığı ile barışması, semptomlarla başa çıkma becerisini geliştirmesi, sosyal işlevselliğinin artması ve bireyin güçlenmesi gibi birçok alanda katkı sağladığı gözlemlenmiştir.
- ‘İyileştir Kendini’ konseptiyle ilgili bu yılki öncelikleriniz neler?
Modern dünyanın beraberinde getirdiği tempoyla birlikte, son dönemde depresyon, kaygı bozukluğu gibi durumlarda artış gözlemleniyor. Sağlık taramalarında problem gözlenmemesine rağmen kişiler kendilerini iyi hissetmiyor. Dolayısıyla fiziksel olarak iyi olmak sağlıklı bir yaşam için yetersiz kalıyor. Biz bunu ruh, beden, zihin olarak bütüncül ele almayı hedefliyoruz. Fakat bu, kişinin kendisinde başlayıp kendisinde bitiyor. Biz bu farkındalığı yaratmak için alanlarında uzman terapistlerle yeni alanlarda hizmet vermeye devam etmeyi planlıyoruz. Program ve etkinliklerimizin danışman uzman doktorlar tarafından süpervize edildiği bir yapılanmada ilerliyoruz. Önümüzdeki Aralık ayında ve 2020’nin ilk çeyreğinde sırasıyla 8 haftalık ‘Mindfulness Temelli Sigaradan Özgürleşme Programı’ ve yine 8 hafta sürecek olan ‘Stress&Burn-out Programı’ başlatmayı planlıyoruz.
- Türkiye’de tıbbi hastalıklara karşı çalışmalarla ilgili bilinçlenme düzeyini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Avrupa ve Amerika’da kabul görmüş ‘mindfulness’ temelli yaklaşım yaygın ve aktif olarak modern tıbbı destekleyici yöntemler olarak kullanılıyor. Bunun örneklerini birçok önde gelen hastanede gözlemlemek mümkün. Türkiye’de bu yaklaşımlar yeni kabul görmeye başlıyor. Amacımız, modern tıpla paralel ilerleyecek yöntemler sunmak.