Yazgülü AldoğanAdalet kalmadı, sanat verelim?

HABERİ PAYLAŞ

Adalet kalmadı, sanat verelim?

Haberin Devamı

Türkiye'nin merkezi metropolü, megaköyü İstanbul, 10 günlük uzamış bayram tatilinin rehavetinin ardından bir silkindi, pir silkindi, adeta şaha kalktı! Geçtiğimiz haftayı her gün sergi, defile, toplantı, davet, yemek, kokteyl, açılış, kapanış, gösteri, tanıtım, eğlence, rakılama derken öyle bir şamatayla geçirdi ki bu tür etkinliklere katılan bir yüzde 10’luk kesimin ve izleyen biz gazetecilerin nefesi kesildi.

Adı üstünde iki yılda bir yapılan İstanbul Bienali’nin 15.si, bir sanat fuarı olan Contemporary İstanbul ve buna bağlı olarak çeşitli galerilerin hepsinde birden açılan sergiler, Mercedes- Benz Fashion Week İstanbul etkinliğinde birbiri ardına yapılan defileler kenti sanat ve gösteri dünyasının parıltılarıyla sihirli değnek değmiş gibi yaldızlayıverdi. Bu gösterileri izleyen insanlar heyecanlı, mutlu, umutlu oldular, kendilerini Alis Harikalar Diyarı’nda gibi hissettiler.

Bu gösterileri izlemeye gelmiş cesur yürek yabancı basın mensupları, yahu bu ülke değil miydi aydınları hapse atılan, her şeyin yasak olduğu ülke, nasıl oluyor da böylesine canlı yaşanıyor diye şaşıp kaldılar! Biz de şaşıp kaldık, çıkmayan candan umut kesilmiyormuş diye umutlandık yeniden, moral depoladık. Tabii bir hafta önce yapılan duruşmadan özgürlüğe alamadığımız arkadaşlarımızı unutmadık.

Açlık grevinde ölmeye yatmış, tek suçları ellerinden alınan işlerini istemek olan Nuriye ve Semih’in kaçarlar diye duruşmaya getirilmeyip, duruşmaya gelmediler diye tahliye edilmeyişlerine yuh dedik. Yüksek yargı FETÖ’nün eline geçti diye hakimlikten istifa edip avukatlık yapmaya başlamış bir hukukçu Celal Çelik’in digitürk üyeliğini iptal ettiği tarih, bu kanalın Samanyolu’nu çıkardığı tarihle çakıştı diye FETÖ’cü suçlamasıyla gözaltına alınmasına fantastik bir olay diye bakmak zorunda kaldık.

Acaba zat, Kılıçdaroğlu’nun da avukatı diye mi sorduk tabii! Ama hepimiz çok iyi biliyoruz ki 15 Temmuz darbe girişimi davalarında hâlâ suçlularla suçsuzlar ayıklanmıyor, hâlâ tahliyeler verilmiyor, hâlâ sapla saman birlikte yatıyor, adalet özlemin adı oluyor.

İki kadın plajda bira içti diye başına gelmeyen kalmıyor, kadın döven serbest kalıyor, kadına öldükten sonra bile rahat yok, Kürt ve Alevidiye gömülmesi bile sorun oluyor!

Sorunlara sanat molası!

Parası olanın aldığı, almayanın baktığı, yüzlerce yerli yabancı sanatçının resim, heykel, fotoğraf, enstalasyon, videoart çalışmasının sergilendiği Contemporary İstanbul sanat fuarı, ne mutlu, ciddi bir ilgi gördü, epey satış da yapıldı, iyi ki de yapıldı. Giderek daha çok video, sanatta ağırlığını koyuyor.

Benim gezdiğim sırada en çok ilgiyi çeken, Server Demirtaş’ın iki yıl atölyeye kapanıp yaptığı, AT isimli hareketli heykeli ile Marck’ın “Havuzda yüzen kız” video heykeli! Ya da benim en çok beğendiklerim bunlar diyelim! Server Demirtaş, beyaz atı yaparken içine sanat koymuş, teknoloji koymuş, yetmemiş ruh koymuş!

O at yürüyor, bakıyor, sevdiğinizi anlıyor, beni benden alıyor. Kız ise tehlikeli. Evde duvara koysam baktıkça alışırım, çıksın oturup konuşalım isterim! Günümüz sanatı, hareketli, çarpıcı, esir alıyor!

Pahalı bir kaza

Bu aralar SSM’deki sergisiyle gündemde olan Ai Weiwei’nin İC’deki Continua Galeri’sinde sergilenen “Tomurcuklar” serisinden bir eseri ise açılıştaki kalabalıkta kazaya uğramış, bir ziyaretçi ayağıyla çarparak 220 bin euro değerindeki porselen esere zarar vermiş!

Zararı kim ödeyecek bilmiyorum ama ben gezerken de ortada koşuşup oynayan çocuk kalabalığının AVM kıvamında olmasına şaşırmıştım.

Gördüğüm bazı çocuklar annelerinin nezaretinde heykelleri mıncıklıyordu. Fuar dediysek sanat fuarı! Ai Weiwei, teselliyi İstanbul’da aldığı Hırant Ödülü’nde arayacak artık.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder