Muhafazakâr olmak, barbar olmak demek değildir. Muhafazakar olmak, yakmak, yıkmak, kırmak demek değildir.
Sen kendin muhafazakarsan, öyle yaşarsın, ötekine karışma hakkın yoktur. Kayseri’de Kitap Fuarı açılıyor, Belediye demiş ki İlahiyatçı yazar İhsan Eliaçık ve Prof. İbrahim Kaboğlu, gelemez!
Koskoca hukukçu Kaboğlu, olay çıkmasın diye sineye çekip gitmemiş, İhsan Eliaçık her zamanki protest ve cesur tavrıyla gitmiş ama kapıda saldırmışlar üstüne, linç etmeye kalkmışlar, muhtemelen belediyenin adamları! Bu vandallıktır, barbarlıktır!
Yayınevlerinin bir kısmının kitaplarını toplayıp fuardan çekilmiş olması yetmez, hepsi çekilmeliydi! Ya sanat sergisini basmak ne demek oluyor?
Kendini padişah torunu ilan eden bir asalet kumkuması, Abdülmecit’in köşkündeki Ömer Koç Koleksiyonu sergisini beğenmemiş, milleti galeyana getiriyor! Mihrabın altında çıplak adam varmış!
Bir kere o mihrap değil, şömine. İkincisi de o çok saygıdeğer Abdülmecit Efendi de sanata meraklı olup çıplak kadın resimleri yapmış yaşarken!
Ayrıca sergi özel koleksiyon; köşk de özel mülkiyette. “Kapı Çalana Açılır” isimli sergi, 15. İstanbul Bienali kapsamında değil ama eş zamanlı.
Ve bu bir sanat sergisi. İçinde kışkırtıcı, anlamadığınız eserler olabilir, sanat, sanatseverler için, sizin gibi barbarlar için değil, hangi yüzyıldayız da sergi basıp olay çıkarıyorsunuz?
Bundan birkaç yıl önceki bienalin ana sloganı “Anne Biz Barbar mıyız?” idi. Evet, Barbarsınız!
Kanal İstanbul’dan vazgeçin, ihanet dursun
“Biz bu şehrin kıymetini bilemedik. Biz bu şehre ihanet ettik, hâlâ da ediyoruz ve ben de bundan sorumluyum” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bir İstanbul aşığı olan, bu şehre yapılan ihanetleri gözü yaşlı seyreden bir yurttaş olarak yalvarıyorum, rica ediyorum, KANAL İSTANBUL ÇILGINLIĞI’ndan vazgeçin!
Çünkü bu ihanetlerin en büyüğü, yapılacak hatanın en geri dönülemeyecek olanıdır! Eğer bu pişmanlığınızda samimiyseniz, İstanbul’un bir beton yığını olmasından, şehrin bütün güzel yerlerinin imara açılmasından üzüntü duyuyorsanız, şehirde bir deprem olsa toplanacak meydan kalmadığını görüyorsanız bu felakete bir dur deyin! Bu şehirde belediye başkanlığı yaptınız!
Bu şehirde sizden sonra seçilen belediye başkanlarına her işinde müdahale ettiniz. Köprünün, havaalanının yerini, helikopterden bakıp siz seçtiniz.
Bugün kimsenin geçmediği köprü, kimin kullanacağını bilmediğimiz havaalanı için kesilen yüzbinlerce ağaç yüzünden iklim değişti; İstanbul’a dolular yağıyor, seller basıyor. İstanbul’un kuzeyini rahat bırakın artık.
Kanal İstanbul projesiyle bir çevre felaketine daha yol açmayın. Bütün bilim adamları bu proje gerçekleşirse İstanbul’un artık yaşanmaz bir hal alacağını söylüyor!
Son pişmanlık fayda etmiyor, İstanbul’a ihanet etmekten vazgeçin Sayın Cumhurbaşkanı!
Suçları varsa hesap vermeliler
“Bu koşullarda hizmet etme imkanı kalmamıştır” diyerek istifa etti Bursa Belediye Başkanı Recep Altepe. “Ne yolsuzluk yaptım, ne tembellik, ne istismar!” diye savundu kendini.
O zaman niye benim istifamı istiyor, sorgulamasında. Günlerdir istifası istenen, eden ve etmeyen belediye başkanlarını konuşuyoruz. Cumhurbaşkanı, ben getirdim, ben götürürüm diyerek başbakan da değiştirdi, belediye başkanlarını da değiştiriyor.
Onlar istifa ediyor ama iş bitiyor mu, suçları varsa hesap vermeleri gerekir, yoksa kalmaları!
Biz seçmenler, yurttaşlar, olana bitene bir maç izler gibi bakıyoruz. Bize hesap veren, açıklama yapan yok. Bu nasıl demokrasiyle yönetilen bir hukuk devleti?
Yoksa değil mi?
Burada gülebilirsiniz, yüksek sesle!
24 Ekim 2017, Salı 05:00
Haberin Devamı