Bir ülkenin en büyük bayramı kurulduğu gündür. Dünyanın bütün ülkeleri bu güne “Milli Gün” adını verir ve bütün temsilciliklerinde sadece bu gün büyük etkinliklerle kutlanır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş günü de 29 Ekim. Bu yıl 94. yılını kutluyoruz. Daha doğrusu bir kısmımız, bir kısım da kutluyormuş gibi görünüyor!
Dini bayramlarda bütün ulaşım araçlarını, köprüleri bedava yapan yerel yönetimler Cumhuriyet Bayramı’nda kılını kıpırdatmıyor.
Cumhuriyet Bayramı’nda sokak şenlikleri, törenlerini kim yapıyor? “CeHaPe”li belediyeler, hani birisi gırtlağını patlata patlata cehapee diyor ya, iyi ki varlar. İstanbul’da Bakırköy, Kadıköy, Ataşehir, Maltepe, Şişli, Beşiktaş belediyeleri yürüyüşler ve konserler düzenledi.
İzmir de, Bursa’da Nilüfer Belediyesi de öyle. İstanbul Büyükşehir’de Kadir Topbaş ilk seçildiği yıllarda Taksim Meydanı’na bin kişilik koro çıkarmıştı. Boğaz Köprüsü’nde düzenlenen ses ve ışık gösterisine Sydney’den ekip getirtilmişti.
Şimdi tık yok! Hatta resmi törenler en aza indirildi. Anıtlara çelenk koymalara bile yasak ve sınır getirildi! Niye? Bu yıl bazı Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında Atatürk yer almıyor.
HANİ ATATÜRK?
Bu Cumhuriyetin bir kurucusu yok mu? Atatürk’ün adını anmak, oraya bir fotoğrafını koymak bu kadar mı zor, bu kadar mı görmezden gelinecek biri o insan? 20. Yüzyılın gelmiş geçmiş en büyük liderini sen görmesen ne olur, bütün dünyanın kabul ettiği ve önünde eğildiği biri. Yaptıkları iş benim için yok hükmünde!
Mustafa Kemal ve önce silah, sonra dava arkadaşları, bu ülkeyi önce düşman istilasından kurtarıp, bağımsızlığını ilan edip ardından Cumhuriyet’i ilan etmiştir! Ve yıllar içinde anayasasına “Laik, sosyal hukuk devleti” yazacak kadar da demokrat!
Her ne kadar adım adım gerçekleştirilen karşı devrimle 48 aylık bebelerin kafasını örtüp dua ettirecek kadar laikliğin adı kalmış özü yok olmuşsa da, parlamenter demokrasiye veda edilmişse de, hukuk ve adalet bir özlem olmuşsa da, yine de İslam ülkeleri arasında en yaşanır olanı!
Türkiye’nin içinde bulunduğu sıkıntılardan kurtulmasının yegane yolu demokratik parlamenter hukuk rejimine geri dönülmesi, laikliği, lafta değil özde yaşatması, başta eğitim sisteminin yeniden bilimsel, sorgulayıcı, çağdaş içerikle donatılması ve adaletin bağımsız ve insan haklarına saygılı olmasıdır. Olacak mı?
Bize bağlı! Atatürk, büyük eseri Türkiye Cumhuriyeti’nden sonra NUTUK’ta ve Gençliğe Hitabesi’nde bu yaşanacakları bilmişti. Ama ne olursa olsun, “Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacak” demişti. Mesele nasıl olacağı.
BÜTÜN CANLILARIN YAŞAM HAKKINA SAYGI!
Hâlâ hayvanlara yapılan eziyet ve can almanın “Kabahatler Kanunu” içinde değerlendirilmesini değiştirtemedik! İnsan dışında bir can aldığınız zaman para cezasıyla kurtuluyorsunuz. Taciz tacizdir, şiddet şiddettir, katliam, cinayet, ha insana, ha köpeğe! İnsana saygı mı var ki hayvana olsun.
Eyüp Belediyesi, Göktürk Mahallesi’ndeki sokakta yaşayan köpek sayısının artması üzerine insanlık dışı yöntemlerle hayvanları topluyor. Bu köpeklerin hemen hepsi küpeli.
Yani daha önce sokaktan alınmış, yasaya göre yapıldıysa, kısırlaştırılmış, sonra alındığı yere bırakılmış. Köpekler kelepçe ile kamyona atılıp götürülüyor, nereye götürüldüğü bilinmiyor. Hayvan severler hayvanlara eziyet edenlere ceza yasasının çıkması için uğraşırken şimdi bir de bu olayı durduramamamın öfkesi içinde.
Bugün saat 12.00 -14 arasında Eyüp Belediyesi önünde yapılacak gösteriye yaşam hakkına saygılı herkesi bekliyorlar. Dur mu diyeceğiz, seyirci mi kalacağız, göstermek zamanı! Akşam da Cumhuriyet Bayramı yürüyüşlerine katılabilirsiniz tabii.
29 Ekim 2017, Pazar 05:00
Haberin Devamı