Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı kazanıp başarılı olmasaydı, bugün bütün ülkeyi tek parti iktidarıyla yöneten bir lider olamazdı. Merkeze yürümenin yolunun yerelden geçtiğini gören AKP kurmayları, son yerel seçimlerde İzmir’i hâlã alamamış ve Antalya’yı kaybetmiş olmanın acısıyla yandılar. Şurası bir gerçek: AKP, taa en başından beri sistematik ve uzun vadeli çalışıyor. Şimdi geçirmeye hazırlandıkları yeni belediye tasarısı da en başta AKP’nin iktidarını yaygınlaştırmaya yönelik. Bundan önce de illerin, ilçelerin sınırlarının değiştirilmesiyle benzeri yapıldı, demografik yapıyla oynandı, oy dengeleri değiştirildi. Şimdi büyükşehir sayısı artıyor.
[[HAFTAYA]]
TESAV ‘Toplumsal ve Ekonomik Araştırmalar Vakfı’ Başkanı Erol Tuncer, yıllardır seçim sistemleri ve oy oranları üzerinde çalışır. Tasarıyı incelemiş. Aynen yasalaşırsa AKP’nin oy oranında artış olmasa bile kazanacağı büyükşehir sayısının 10’dan 14’e çıkacağını, böylece 16’dan 23’e çıkacak büyükşehirlerden 23’ünü kazanacağını iddia ediyor. CHP ise İzmir’in dışında Aydın, Tekirdağ ve Muğla’yı alabilecek, Antalya’yı kaybedecek. MHP’nin hiç büyükşehir belediyesi kalmayacak. Mersin, Eskişehir, Şanlıurfa da AKP’ye geçecek. AKP’nin tek kaybı Mardin olacak. AKP’nin büyükşehirlerini arttırmasının dışında ne var?
Köy kalmıyor
İl Genel Meclisleri’nin kaldırıldığı, valilerin yetkilerinin azaltıldığı, belediye başkanlarının yetkilerinin arttığı, köylerin de mahalleye dönüştüğü bu yeni sistem, bir tür başkanın yönettiği federal sisteme geçişin bir aşaması değilse nedir? Bu kadar önemli bir yasa hazırlanırken kamuoyunda yeterince tartışıldı mı, konuşuldu mu, herkes fikir sahibi mi? Ne gezer! Halkımız savaş sesleriyle uyutuluyor. Yatıyoruz kalkıyoruz, Suriye’ye mi girelim, Irak’a mı, üç saatte mi gidelim, iki günde mi tartışması yapıyoruz. Bir gün sınırlarımız içine top mermileri düşüyor, bir gün istihbarat aldık diye uçak indirip arama yapıyor, içinden antenle kablo çıkınca “çakı bile taşıyamazsın” diye afra tafra yapıyoruz. Sen asıl yarın tarlanda hasat kaldırırken bir de bakacaksın TOKİ gelmiş ev yapıyor, şaşıp kalacaksın, haberin yok!
Kente sahip çıkmalıyız
Pazar günü saat 14.00’de Taksim’e Sahip Çıkma toplantısı yapılacak, bir fırsatını bulup katılın. Dün Gezi Parkı’nın içinden geçtim. Ne kadar aptalız, nasıl da anlamadık diye hayıflandım. Burası uzun bir süredir öylesine terkedilmiş, öylesine bakımsız ve kötü durumda ki, otoyol kenarlarını çiçek bahçesine döndüren Büyükşehir Park ve Bahçeler Müdürlüğü kentin göbeğindeki parkı böylesine ihmal ettiyse bir bildiği vardı herhalde: Buranın bir AVM yapılacak olması!
Efendim burada eskiden kışla varmış da, o yeniden yapılsınmış da. Kimin umurunda şu dönemde kışla, ayakta duranları yıkmaya çalışıyorsunuz. Amaç oraya bir AVM kondurmak. Cirque de Soleil’i görmeye Esenler’deki Ora’ya gittim. Eski Ferhatpaşa Çiftliği’nin ortasına yapılmış muazzam bir yatırım batık görünüyor. İki otel, bir AVM, bir temalı çocuk parkı ve İstanbul’un en büyüklerinden kapalı gösteri merkezi hayalet şehir gibi. Giriş ve çıkış öyle sorunlu ki Taksim’in göbeğinin iştah kabartmasını anlıyorum.
Ya o korkunç tüneller açılırsa Gümüşsuyu, Tarlabaşı, Harbiye bulvararları ne olacak? Kimsenin fikrimizi sorduğu yok. Bittikten sonra dövünmek neye yarıyor? İşte Haliç Metro köprüsünün ayakları yükselmeye başladı, tarihi yarım ada silueti kayboldu gitti. Unkapanı Köprüsü’nden geçenler dehşet içinde. Üstelik bittikçe daha beter olacak! Yaşadığımız pek çok şey gibi.
Amaç MHP’yle CHP’yi oyalamak mı?
Seçimlerden başkan olabilecek bir oy oranıyla çıkmak için Erdoğan her konuyu zorluyor. O kadar ki artık getirilen her teklifin ardında ne hinlik yatıyor diye düşünmeye başladık. Bazıları o kadar kel alaka. Er ve erbaşlara niçin oy hakkı veriliyor? Milletvekili olma yaşı niçin 18’e indiriliyor? Ahmet Hakan her zamanki esprili üslubuyla AKP’nin bu tasarıların birini CHP’yi, birini MHP’yi oyalamak için ortaya attığını düşünüyor!
18 yaşındaki gençlerden PKK’lılar ve İşçi Partililer dışında hiç biri siyasetle ilgilenmiyor ki, nerede bizim gençliğimiz, bırakın milletvekili seçilmek için uğraşmayı, oy bile vermeye lütfen gidiyorlar, bilgisayarın başından kalkıp. Ya kışlaya siyaseti sokmak? Camiye soktuk, kışla kalmıştı diye mi? Sandık girmeyecekmiş, böylece askerler kısa süre için bulundukları şehrin siyasi yapısını değiştirmiş olmayacaklar mı? Vardır mutlaka bir hinlik, kokusu çıkar, uzmanlar inceledikten sonra!
Bulunduğun ülkeye saygılı ol!
Dicle Üniversitesi, Diyarbakır’da. Diyarbakır, henüz, hâlâ Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde. Üniversitenin açılış töreninde İstiklal Marşı okunuyor. Ve bu üniversitenin bazı öğrencileri ayağa kalkmıyor. Bu öğrenciler muhtemelen kendilerini T.C. vatandaşı hissetmiyorlar varsayımıyla böyle bir davranışta bulunmalarına hoşgörü gösterebilir miyiz?
Hayır.
Fransız vatandaşı olsalardı ve İngiltere’de Cambridge Üniversitesi’nin açılış töreninde “Tanrı Kraliçe’yi korusun” marşı okunurken ayağa kalkmasalardı muhtemelen bir uyarı cezası alırlardı. Bulunduğun ülkenin kurallarına uyarsın, uymak zorundasın. İleride Kürdistan’da okursanız, Kürt marşı okunurken diğerlerinin ayağa kalkmasını istemeyecek misiniz? Çanta araması sırasında da bazı kız öğrencilerin çantasından biber gazı çıkmış. Herhalde parfüm niyetine kullanmıyor! Bunlar okumaya filan değil, artık ne yapmaya geliyorlarsa...
13 Ekim 2012, Cumartesi 05:00
Haberin Devamı