Ayşenur Aslan’ın CNNTürk’teki Medya Mahallesi programına da son verildikten sonra izlediğim tek program olan ‘Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi’nin akıbetini endişeyle bekliyorum. Nitekim pazar günkü bölümde özel yetkili savcının yan odadaki cumhuriyet savcısını ihbar ettirip bürosunda ve evinde arama yaptırdığı, tutuklatmaya çalıştığı sahneleri izlerken Savcı İlhan Cihaner olayını izler gibi oldum, tüylerim ürperdi!
Savcının çekmecesinden polislerin “elleriyle koymuş” gibi bulduğu flaş bellek’te kimbilir neler saklı ve savcı hanımın başına ne çoraplar örülecek? Zaten “Başkan” da olacakları Behzat’a telefon edip bir bir anlatmadı mı? Dizi bir yana, MİT Başkanı’nı almaya kalktıklarında bu olayların gerçekten birebir yaşandığını gören Başbakan, özel yetkili mahkemeleri bir “düşmana karşı intikam alma operasyonu” yeri olmaktan çıkarmaya karar verdi.
[[HAFTAYA]]
Bakanları “Vesayetleri kaldırmaya çalışırken başka vesayete izin vermeyiz” diyerek tasarı hazırlıyor (nedense Adalet Bakanı susuyor!). Ve kimin ayağına basıldığı, “özel yetkili medya”nın ciyak ciyak bağırmaya başlamasından belli! Yasa çıkarılsa ve ÖYM’ler hizaya sokularak yeni kurbanlar yaratılmasa bile “intikam alınan düşmanlar” ne olacak? İçerde mi kalacak? Bu mahkemelerin icraatlarından sonra ilk tepki koyan ve özel yetkili medyanın özel yetkili yazarları” tarafından yemediği hakaret kalmamış biri olarak sonuçtan umutlu değilim. Sistem sadece muhalifleri değil, kendi adamlarını bile yemeye başlamışken ve kavga, ucunda iktidar paylaşımı olduğu için giderek kızışırken çimenler ezilmeye devam edecek!
Selülit değil, eroinle mi yakalandı?
Okullar kapandı, havalar ısındı ve deniz sezonu başladı. Bu, şu demek: birazcık ünlü olan her kadın her an kameraya yakalanabilir ve selülitleriyle dalga geçilebilir. Biri ikiz, iki doğum yapmış üç çocuk annesi Gülben Ergen’in mayolu fotoğraflarını, eroinle yakalanmış gibi yayınlamak, onun yanında asla kilo almayan Çağla Şikel’e alkış tutmak ne kadar acımasızlık?
Biz kadınlar hep zayıf ve selülitsiz olmak zorunda mıyız? Hiç kimse 20 yaşındaki gibi kalmıyor. Hele kadınlar, salgıladıkları östrojen hormonu sayesinde göbekli, kalçalı, salçalı oluyor. Yani KADIN. Bütün bir pazar gününü Sapanca’da Richmond Nua Oteli’nde, sağlıklı yaşam, sağlıklı beslenme dinleyerek geçirdim. ABD’li psikolog Marc David “Metabolizmanın kalbi” konulu bir sunum yaptı, bunu hafta sonu ekinde anlatacağım, buraya sığmaz.
Özetle, stres yapmayın! Evet, kimi genetik, kimi az yiyip çok yakarak, kimi aç yatarak zayıf kalıyor ama normal insanlar bir yaştan sonra kalınlaşıyor. Yaz geldi mi de kapalı elbiseler yerine mayoları giyince gerçek ortaya çıkıyor. Zayıflatan besin ve ilaç da yokmuş, boşuna para kaptırıp sağlığınızdan da olmayın. Bu arada, kilolarımızın farkındayız. Bizi rahat bırakır mısınız?
Madonna mı şovu mu?
Madonna’nın konserine gitmedim. Gitmesi, girmesi, çıkması bu kadar zor bir eyleme değecek kadar meraklısı değilim şarkıcının. Konser sonrası meslekdaşlarımın yorumlarını okuyunca şunu gördüm: Kimse şarkıcıyı dinlememişti, kimse müzikten bahsetmiyordu, bahseden de “Ses kötüydü” diyordu! Peki iyi olan neydi? Şov. Şov kimin eseriydi?
Kusura bakmayın ama Madonna’nın değil, o şovu hazırlayan ve günümüzün en büyük şov yaratıcısı olan, Cirque du Soleil’in kurucusu ve sanat yönetmeni Kanadalı Michel Laprise’in. Sokak gösterileriyle “sanat” hayatına başlayan grup bugün dünyanın her yerinde en iddialı sahne şovlarını yapıyor. Madonna da onları görüp bayılmış ve turnesinin şov sorumluluğunu onlara vermiş. Tabii ki kendisi de sanatçı olarak bu şovda başroldeydi ama galiba şarkıcı olarak değil! Keşke şovu görmeye gitseydim...
İzin dilekçesi
Sevgili okurum, yanlış anlamayın, yaz bahanesiyle yazılarıma ara verilmedi. Sadece Kanadalı arkadaşımı Güneydoğu’ya götürmek üzere sizden bir hafta izin istiyorum. Kimbilir ne izlenimlerle dönecek ve paylaşacağım. Görüşmek üzere!
12 Haziran 2012, Salı 05:00
Haberin Devamı