Suriye’de yaşanan savaş, süper güçlerin kavgasını başkasının evinde yapmasından başka nedir ki, bir de buna ev sahibi teşne olup çanak tutarsa, komşular da teneke çalıp cesaretlendirirse?
Sonuç: 11 milyon Suriyeli, evlerini, düzenlerini, vatanlarını terkedip hiç bir şeyleri kalmamış olarak başka ülkelere kaçtı, en çok da Türkiye ve Ürdün’e! Kadın, çocuk, erkek, kamplarda, şehirlerde hayata tutunmaya çalışıyorlar. 8. Boğaziçi Zirvesi’nin oturumlarından biri de mülteciler üzerineydi.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya ile Ürdün Senatosu Başkanı, eski başbakan Faisal Al Fayez’in yanısıra Maya Vakfı Başkanı Esra Özsüer ve AFAD Başkanı Mehmet Güllüoğlu’nun anlattıkları ilginçti.
Bakan Kaya, mültecilere 30 milyar dolar harcandığını defalarca tekrarlarken Türklerin en zengin değil ama en cömert olduklarını vurguladı.
Peki bu 30 milyar doların hangi kalemlere harcandığını açıklamak çok mu zor?
Yıllardır önce Filistinlilerin, şimdi de Suriyelilerin göçüne maruz kalan Ürdünlü Başkan da 10 milyar dolar harcadıklarını, zengin ülkelerin sessiz kaldığını şikayet ediyor, zaten savaşı çıkaran onlar!
Hem Suriyeliler perişan, hem de onların göç ettiği gelişmekte olan ülkeler, zenginler ne mülteci alıyor, ne para veriyor! Türkiye dünyada en fazla mülteci ağırlayan ülke, bütün Suriyeliler hastanelerde sağlık hizmetlerinden bedava yararlanıyor, ayda 120 euro para veriliyor, bu da bizim dar gelirli vatandaşı kızdırıyor?
Tabii o Suriyelinin de hayatı sıfırlanmış, çocuklar satılıyor, kadınlara tecavüz ediliyor, doktoru mühendisi köle gibi çalıştırılıyor, bunlarla baş etmek kolay mı?
Maya Vakfı, mültecilerin yüzde 70’ini oluşturan savaş mağduru kadın ve çocuklara ruhsal tedavi yardımı, travma giderici rehabilitasyon yapıyor. Bakan Hanım tekrarlıyor: “Avrupa’nın verdiği sözü tutmasını, 3+3 milyon Avro’yu vermesini bekliyoruz” Onlar da belki harcama kalemlerini bilmek istiyor?
Haydi fabrika gezmeye gidelim!
Hiç otomobil fabrikası gezdiniz mi? Eğer işiniz bu değilse cevap hayırdır! Oysa arabanızın nasıl yapıldığını görmek istemez miydiniz?
Türkiye’nin en büyük otomotiv fabrikası TOFAŞ, kapılarını size açıyor. İnternetten yerinizi ayırtarak Salı ve Perşembe günleri bir otomobil fabrikasının nasıl çalıştığını, kocaman robotların arı gibi çalışarak dümdüz saç levhalardan nasıl kalıp aldığını, montajın nasıl yapıldığını görebileceksiniz.
Bu geziyi önce biz deneyimledik. İstanbul’dan Bursa’ya gitmek kolaylaşmış, yeni yollardan 2 saatte gidip üç saatte dönmek mümkün. Üstünde bir de Anadolu Arabaları Müzesi’ni gezip, bir de İskender Kebap yerseniz, güzel ve ilginç bir gezi olur!
2018’de 50. Yılını kutlayacak fabrika, 1 milyon metre kare alana yayılıyor, Türkiye’nin en büyüğü; en çok üretim yapılanı: 2016 yılında 385 bin araç üretilmiş.
Fabrikada 7 ayrı markaya üretim yapılıyor, bunların yüzde 73’ü, çoğu AB ülkesi olmak üzere, 80 ülkeye ihraç ediliyor. Merak ettiğim soru, üretilen araçların yüzde kaçı yerli? Yanıt, yüzde 55. Motor ve elektronik aksamı dışında hepsi yerli. Ama şu da var, aslında hepsini yerli de yapabilirler ama rekabet koşullarında satın alıp monte etmek daha ekonomik oluyormuş.
Üretilen araçların içindeki Egea, 2015’de Avrupa’da yılın en iyi otomobili seçilmiş. İş güvenliğine verilen önem sonucunda 2016’da Altın Eldiven ödülü almışlar.
Üretim zincirinde işlerin çoğunu 800 robot yapıyor, insan gücü ise denetimi sağlıyor. Üretimde çalışan elemanların da hemen hepsi endüstri meslek lisesi ve meslek okulları mezunlarından.
Fabrikada güvenlik gerekçesiyle boya ve ar-ge dışında bütün bölümleri elektrikli araçlarla gezmek bir saati alıyor.
Üretim sırasında fotoğraf çekmeye izin yok ama zincirin sonunda bitmiş bir aracın önünde hatıra selfisi çekebilirsiniz! Bütün bu gezi, sembolik bir ücret karşılığı, on lira ki o da sonra sosyal projelere aktarılıyor.
Son söz, Avrupa’da gezdiğim otomobil fabrikalarından eksiği yok, fazlası var!
30 Kasım 2017, Perşembe 05:00
Haberin Devamı