İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), “Ümmetin Başı” olmak isteyen Recep Tayyip Erdoğan’ın daveti üzerine İstanbul’da 48 ülkenin temsilcileriyle toplanıyor toplanmasına da, sonuç alınabilir mi?
Sabahtan beri haberlerde sert deklarasyonlar, caddelerde siren sesleri, bir hareket var. Hayaller Kudüs’ün Filistin’in başkenti olarak kabul edilmesi, gerçekler ise İsrail’in başkenti olmasına doğru.
Neden?
Ne yazık ki dünyada da adalet sağlanmış değil. Kim güçlüyse onun borusu ötüyor. Kim katıldı bu zirveye?
Afganistan, Azerbaycan, Bangladeş, Endonezya, Filistin, Gine, İran, Katar, Kuveyt, Libya, Lübnan, Somali, Sudan, Togo, Ürdün, Yemen, Cibuti, Malezya, Pakistan, Komorlar, Umman, Kazakistan ve Özbekistan. Bu ülkelerin hangisi, dünyada demokrasisi, gücü ve etkinliğiyle tanınıyor?
Hangisi yumruğunu masaya vurduğu zaman dinletebilir? Daha düne kadar hemen hepsi çalkantılar, terör ve kavga gürültü ile anılmıyor muydu?
Ayrıca İslam ülkelerinin en zengini olan Suud bile yok, Trump’ı tercih etti. En büyüklerinden Mısır da yok. İlginç bir biçimde İran var. Ya karşınızda kim var?
Erdoğan, arkasında bu ülkelerle kime kafa tutuyor ve eşdeğer görünmek istiyor?
ABD. Trump! Batı ülkelerinde güçlü İsrail lobisi. Cesaretini ve kafa tutmasını beğenebiliriz ama eli bu kadar zayıfken bir devlet başkanı için dış politikada risk değil mi? Aslında sorun, Kudüs’e haksız yere sahip çıkmaya kalkmak. Zaten işgal ettiğin Kudüs’ü, bu kez benim başkentim olsun demek, din ve devlet işlerini karıştırmak. Buna ne İsrail’in, ne Filistin’in hakkı olmalı.
İsrail de katı bir din devleti, laik değil. Kudüs herkes için kutsal Kudüs üzerinde kavga edenler şu gerçeği göz ardı ediyor: Orası herkes için kıymetli, değerli ve vazgeçilmezdir.
Gerek Yahudilerin, ilk onlar vardı, gerek Hıristiyanların, sonra onlar oldu ve Müslümanların, ki son peygamber, son dindir, kutsal mekanı Kudüs. Herkes bir köşesinde dua edebilmeli, o şehirde bürokrasinin, devlet dairelerinin yeri olmamalı. Keşke Kudüs, uluslararası özerk bir statüsü olan, herkese açık ve kimsenin olmayan bir yer olabilse. Yoksa başkent dediğin nedir, bakanlıklar, bürokrasi.
Tel Aviv nesine yetmiyor İsrail’in. Ama mesele diş göstermek, bilek bükmekse onlar aile fotoğrafında dizilen ortaçağ kalıntısı krallar, emirler, diktatörlerin yönettiği, tamamen erkeklerden oluşan İslam ülkelerini ne kadar ciddiye alacaklardır? Ancak silah sattıkları zaman sırtlarını sıvazlıyorlar.
Ha bir de, unutmayalım, Müslümanlar da kendi aralarında birbirini yiyor!
Filistin devletini tanımak
Tabii bütün bunlara rağmen Dünya kamuoyunu, Filistin Devletini tanımaya çağırmak ve bunun sonuçlarını Birleşmiş Milletler’de almaya çalışmak zirvenin önemli bir adımı. Bakalım İslam ülkeleri bir olup dünyanın beşten büyük olduğunu kanıtlayabilecekler mi?
Kim yalancı, kim haklı, partide ortaya çıktı!
Son zamanlarda seyrettiğim en iyi filmlerden biri: Üstelik siyah beyaz, üstelik her şey aynı odada geçiyor, filmden çok tek mekanlık bir tiyatronun filme çekilmiş hali gibi ama konusu, oyuncular, sürprizler o kadar çarpıcı ki nefes almadan izliyorsunuz:
Parti! Herkesin birbiriyle yüzleştiği ve gerçeklerin ortaya çıktığı Partide, neşe değil dram var ama her dakikası ayrı bir kahkaha attırıyor, her dakikası ayrı bir şaşkınlık.
Janet, yıllardır siyasette beklediği zirveye ulaşmış, kutlamak için dostlarını çağırmıştır, hepsi ayrı bir entel dantel olan bu kişilerin partinin sonunda nasıl lime lime döküldüğünü görmek için mutlaka izlemeli.
Sally Potter’ın yönetmenliğinde Kristin Scott Thomas, Timothy Spall, Cillian Murphy, Patricia Clarkson, Emily Mortimer’ın müthiş oyunculuklarıyla, ben komedi dedim ama size dram da gelebilir!
14 Aralık 2017, Perşembe 05:00
Haberin Devamı