Hafta içinde Denizli Pamukkale, arkeolojik adıyla Hierapolis’e gittim. Türkiye’nin ayakta kalmış en büyük antik kentlerinden biri ve şaşırtıcı ama gerçek, iki yıldır İzmir Efes ve Sultanahmet Ayasofya Müzesi’nden bile daha fazla turist geziyormuş. Hierapolis’te kazıların 60. yılı olması nedeniyle düzenlenen gezide ev sahipliğini 1994’den beri kazılara sponsorluk yapan TOFAŞ’ın Ceo’su Cengiz Eroldu yaptı.
1957 yılında İtalyan Kazı Heyeti tarafından başlatılan kazı çalışmalarına 40 yıldır Prof. Francesco d’Andria başkanlık yapıyor, bu yıl yerini Prof. Grazia Semeraro’ya bırakıyor. Hierapolis, 1988 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine kabul edilmiş. Sadece antik kent değil, kalkerli kaynak suyunun çökelmesi sonucu oluşan pamuk görünümlü travertenler ve şifalı sular da buraya ilgiyi artırken insan ve tesis yoğunluğu zarar da vermiş.
1994’de alınan önemli bir kararla travertenlerin koruma altına alınıp, bölgedeki otellerin KaraHayıt bölgesine taşınması bölgeyi kurtarmış. Antik kenti artık neredeyse Hierapolis vatandaşı sayılacak olan Prof. Francesco d’Andrea’yla gezince değerini daha iyi anladık.
KUŞLAR KURBAN
Frontinus Kapısı ve Caddesi ile antik tiyatro tamamen ayağa kalkmış; ancak koruma amaçlı 70 desibelin üstündeki gösterilere kapalı. Burada opera festivali yapılmalı ya da klasik müzik resitalleri verilmeli. Apollon Mabedi’nin çalışmaları sürüyor. Hamam ise, müze olarak kullanılıyor. 40 kişilik kazı heyeti, Türk, Fin, Norveçli arkeologların da katılımıyla uluslararası bir ekip.
İlk kez rastladığımız arkeozoologlar, bin yıllık kuş kemiklerinden bunların önce zehirli gazla öldürülüp sonra yakılarak kurban edildiğini ve kurbanın kaseye konulduğunu ortaya çıkarıyor. Francesco, Cehennem Kapısı adı verilen Plutonion Mağarası girişini ve arkasındaki Apollon Tapınağı’nın yerini de 2012’de, kuşların ölmesi üzerine suyun kaynağına ulaşarak bulmuş.
Fay kırılması üzerine çıkan sıcak su, karbon dioksit içeriyor ve gece soğuktan korunmak için buraya gelen kuşlar, gazdan etkilenip ölüyor. Cehennem Kapısı adı verilmesi bu yüzden. Hierapolis İÖ 3. yüzyıldan başlayarak bölgesinin en büyük yerleşim yeri olmuş ama her seferinde çok büyük depremlerle yıkılmış.
Her deprem sonrası tekrar ayağa kaldırılan kentte tarım ve ticaret yapılmış. Bugün, siyasi konjonktür yüzünden daha çok Rus turistlerin günü birlik gezilerine ve uzak doğululara ev sahipliği yapan 35-40 derece arasındaki şifalı sular ve antik kalıntılar göz kamaştırıyor. Kurumların sosyal sorumluluk projelerinde nereye para harcadıkları, ne kadar harcadıkları kadar önemli.
Koç Vakfı ve Tofaş sayesinde Hierapolis de Pamukkale travertenleri kadar önemli bir ören yeri olarak bölgedeki Afrodisyas, Efes ve Kapadokya’ya rakip olmanın ötesine geçmiş!
10 Eylül 2017, Pazar 05:00
Haberin Devamı