Seçim sonuçları bir parti için zafer, diğeri için yıkım mıydı, ne kadar hile hurda karıştı, nerelerde kim ne kazandı, bunları en iyisi siyaset araştırmacılarından, rakamların analizini yapanlardan dinlemek gerekirdi, TÜSES’in toplantısı tam da bu ihtiyaca cevap verdi; sonuçları neredeyse bire bir doğru bilen KONDA Araştırma’dan Bekir Ağırdır, araştırmacı Gülfem Sanver, CHP Parti Meclisi üyesi Prof. Burhan Şenatalar’ın analizleri umut verdi, düşündürdü, yol haritası çizdi. En çarpıcı noktalarını özetleyeceğim şimdilik.
Bekir Ağırdır en geç 2 yıl sonra, 2020’de tekrar bir genel seçim bekliyor, çünkü “AK Parti’nin ülkeyi yönetim stratejisi olan korku ve duygu, seçim ortamlarında tavan yapıyor, başka türlü yönetemezler” diyor. Gülfem Sanver de “Korkunun seçmeni sağ ve muhafazakar politikacıya yönelttiğini, savaş ve terör söyleminin seçmende ölüm korkusu ve tramva yarattığını, bunun da yeniye değil, varolan, bilinen güçlü iktidara sarılmayı getirdiğini” vurguluyor. AKP liderinin söyleminden ne kadar da tanıdık değil mi?
Hele “Tek adam” sisteminde. Sanver, kampanyaları incelerken Erdoğan’ın eleştirilen Tek Adam sistemine karşıt başka Tek Adam’ların çıkarıldığını, hiçbir partide ekip göremediğimizi işaret ediyor. Tek adama karşı tek adam çıkarır, üstelik onun sevgi ve bağlılığıyla dalga geçerseniz, seçmen savunmaya geçip, 16 yıldır tanıdığı, sevdiği “tek adam”ı seçiyor.
Hangi seçmen?
Konuşmacıların en çok üzerinde durduğu konu da seçmenin kimliği oldu elbet. Sadece 16 değil, çok uzun yıllardır seçmenin sosyo kültürel özellikleri ve etnik aidiyeti, oyunu belirliyor. Eğitim, gelir, dindarlık düzeyi, şehirleşme bir yanda, etnik aidiyet diğer yanda etkili olunca, yıllardır CHP’nin ve 16 yıldır AKP’nin aldığı oy değişmiyor.
AKP ile MHP’nin seçmen tabanı aynı. HDP’de görülen farklılık ise küçük kayışlar. Bir kaç büyük şehir dışında zaten her ilde ikili bir rekabet var. Eğitimli tuzu kurularla dindar muhafazakarlar çekişiyor, bu ikiliden hangisi çoksa o kazanıyor.
Kürt bölgelerinde ise muhafazakar Kürtlerle seküler Kürtler oyları paylaşıyor. Ağırdır bu durumu “kendi duvarlarını aşamayıp içinde hapsolmak” olarak tanımlıyor. “İnce kendi seçmenini ikna etti ama karşı seçmeni ikna edemedi.
Kampanya koşulları eşitsiz
“Baskın seçim tam da bunun için yapıldı” diyor Sanver. Bir aday, hem cumhurbaşkanı, hem parti başkanı iken, bir diğeri tutuklu! Biri saatlerce ekranda, diğeri hiç gösterilmiyor. İki ayda ne yapılabilirdi?
Yerel seçimlere 8 ay var, muhtemel bir erken seçime iki yıl. Buyrun şimdiden, hazırlanın. Sosyal medyaya da çok güvenmeyin, gönüllü bulmaya yarıyor ama iknaya değil, herkes kendi mahallesinde at koşturuyor. Seçim zamanı dışında yüzyüze iletişim çok önemli ve bu yapılmazsa yine kaybedilir
Umut var mı?
Burhan Şenatalar ise Millet İttifakı’nı ve İyi Parti’yi başarılı bulup devam etmeli diyor. Sosyal medyadaki bilgi kirliliği ve komplo teorilerinin de korku yarattığını düşünüyor.
İktidar değişikliği için ekonominin önemli ama tek neden olmadığını vurgularken CHP seçmenini de Kürtlere, başörtülülere, AKP’lilere karşı hoşgörüsüzlükle suçluyor, halkı küçük görmeyin diyor. İkiye bölünmüş ve durduğumuz yerde kıpırdamıyorsak karşı tarafa ulaşmanın yollarını aramalı, iki ay değil, hep çalışmalı.
Seçim stresine anne kucağı mesajı
Seçimden bir gün sonra, bir arkadaşımızın davetiyle Milas Kaplankaya’daki Six Senses Oteli’ne iki geceliğine dinlenmeye gittik. Sessiz, sakin, yemyeşil bir doğada sade bir dekorla sunulan lüks otelin bir özelliği de, Avrupa’nın en büyüklerinden olan SPA merkezi. Seçim sonuçları, özellikle sayımı ve paldır kültür açıklanışı nedeniyle, kendi adıma konuşayım, stresten kasılmışım, gece mideme vuruyor, hastalanıyorum. Bana whatsu masajı önerdiler. Water ve Shiatsu’nun birleşiminden geliyor, vücut ısısı sıcaklığında özel bir su havuzunda, loş bir ortamda, terapistiniz, sizi yoga, meditasyon ve özel kas açma yöntemleriyle gevşetiyor.
Bedeninizi suda hafifçe yönlendirirken ben kendimi biraz da annemin karnında, öz suyumun içinde cenin gibi hissettim. Yavaş yavaş dönüyor, bazen kapanıp bazen açılıyor ve kötü enerjinizi boşaltacak çakralarınızı açmaya çalışıyorsunuz.
Bir saatlik terapi sonunda özel eğitimli terapistim Banu Alagöz, “Terapi sırasında kendimi aynı sizin gibi diş sıkarken buldum” dedi. Bütün stresimi ona geçirmişim! Tabii herkesin böyle bir olanağı yok. Bulabiliyorsanız, yeşile, doğaya gidin, toprağa basın, denize girin, lavanta koklayın, hiç biri yoksa, anneniz size sımsıkı sarılıp saçınızı okşasın ve o arada hiçbir şey düşünmeyin, düşündükçe oynatmaya az kaldı çünkü!