“Hadi be oğlum” Kıvanç Tatlıtuğ’u sevenler tarafından merakla bekleniyordu. Ama bir grup daha var merakla bekleyen: aileler, ebeveynler. Çocuğuyla iletişim kuramayanlar.
Kıvanç Tatlıtuğ, Türk sinemasının en yakışıklı sarışın jönü. Ama Kıvanç orada kalmadı. Sinema kariyerinde sadece fiziğiyle anılmak yerine oyunculuğunu geliştirdi, rolü için her türlü özveriye katlandı. Zayıfla dediler, zayıfladı, kas yap dediler yaptı, dövüş dediler öğrendi, dövüştü.
Kıvanç Tatlıtuğ, yüzüne bile bakamayan oğluna kul köle olan baba rolünde.
Bugün Kıvanç Tatlıtuğ, sadece yakışıklı bir oyuncu değil, artık iyi bir oyuncu. Ve çevireceği bir aşk filmi, romantik bir dizi ona büyük bir gişe, rayting getirecekken, o içinde öpüşme sahnesi bile olmayan, dokunaklı, duygusal bir aile filmi çekip çıkıyor karşımıza!
Alihan parlıyor
Tek başına bakmak zorunda kaldığı ve iletişim kuramadığı çocuğuna ulaşmak için hayatını, her şeyini nasıl da umursamayarak kendini ona adadığını anlatan bir baba rolü üstleniyor ve bunu yaşayan bir çok anne babanın sesi oluyor. “Sizin çocuğunuz yok, bu rolü nasıl oynadınız?” sorusuna da sadece hayret ediyorum! İyi bir oyuncu, her rolü oynar. Katili oynayan katil mi olmak zorunda?
Kıvanç, bu filmde, yakışıklı bir jön değil, çırpınan bir baba, hem de hiç beklemediği anda sahip olduğu ve üstüne kalan bir çocukla! İşte bu yüzden onu Tarık Akan’a benzettim. Ancak filmin asıl sürprizi, Kıvanç değil, onun oğlunu oynayan Alihan Türkdemir! Bir çocuğun kendi gibi bir çocuğu oynaması o kadar zor olmayabilir ama filmde canlandırdığı gibi özel bir çocuğu oynamak çok zordur ve Alihan bunu başarıyor.
Hiç konuşmadı
“Yüzme biliyor musun, denize düştüğün ve boğulma tehlikesi yaşadığın sahne nasıl geçti, korktun mu?” diye sorular sordum. Yüzme bilmiyormuş. Dalgıç varmış ama o sırada çok korkmuş tabii! Bütün bir filmi hiç konuşmadan oynadı. Sadece gözüyle, bakışıyla. O kadar tatlı, efendi bir çocuk ki, piyano çalmayı da biliyormuş, baktı ki sohbeti uzatıyorum, kibarca “iyi günler” dedi bana, telefonundaki oyuna dönmek için!
Sinema olarak film nasıl?
Senaryoda oturmayan yerler var, annenin o gelip gitmesi, hamilelik, çocuğu bırakması, kızı gibi ortadan yok olan kızın babası mesela. Hadi Be Oğlum’un çok izlenmesini diliyoruz!
Sen askerliği nereden bilirsin?
Memlekette her şeyin çivisi çıkalı epey oldu! Ama artık çivi değil, mıh çıktı!
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’u bir kumpasla hapse atıp, bir de ilk kez genelkurmay başkanını hapsediyoruz diye övündüğümüz günler henüz tarih olmadı. Daha dün! Adamın elinin altında Ortadoğu ve Balkanların en büyük silahlı gücü varken (TSK elbette!) silahlı terör örgütü kurmakla suçladık da, beyefendi olgunluğundan isyan etmedi, sadece ben bu mahkemeyi tanımıyorum, bu tiyatroya da katılmıyorum deyip savunma yapmayı reddetti!
Şimdi bu ülkede askerliği ve operasyonu en iyi bilenlerden biri olarak diyor ki “Afrin operasyonunu siyasete alet etmeyin!” Söylenmedik laf kalmıyor, en tepeden işaret gelince. Sosyal medyada “Sen askerlikten ne anlarsın” diyen bile var, pes artık.
Malum otoriteler de “gereği yapılacaktır” demiş. Gereği de hep tutuklayarak yapılıyor, Allah gecinden versin ama bunlar iyi günlerimiz mi, savaşa mı üzülelim, artan baskıya mı bilemiyor insan!
Nelere susmak zorunda kalıyoruz
Anamuhalefet Partisi Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, FOX TV’de İsmail Küçükkaya’ya Başkanlık referandumu için yapılan oylamada yüzde 51.2 HAYIR çıktığını, ama Yüksek Seçim Kurulu’nun bunu EVET’e çevirdiğini açıklamış.
Kamuoyunda bunun böyle olduğuna ilişkin ciddi bir inanış var ama bir işe yaramıyor. Fakat bunu Kılıçdaroğlu konumunda bir siyasetçi söylediği zaman durum vahamet kazanıyor. Çünkü bu sonuçla ülkenin siyasi yapısı değiştiriliyor!
Parlamenter sistemden tek adam rejimine geçiliyor!
Bu çok hayati bir değişim! Ve bu sonucu YSK’daki bir avuç hakim mi sağlıyor? Kılıçdaroğlu da biliyor o hakimlerin buna muktedir olmadığını.
Eğer “EVET” çıksaydı bunu değiştirebilirler miydi? Tabii ki hayır. Zaten matematik olarak baktığınızda bu kadar büyük şehirde Hayır çıkmışsa Türkiye’de EVET çıkmış olamaz. Peki bu oldu bittinin üzerine oturup hayata devam mı edeceğiz? Şimdi savaşıyoruz, sırası değil, sus değil mi?
15 Şubat 2018, Perşembe 05:00
Haberin Devamı