Bayramda İstanbul boşaldı diyenler herhalde sadece Nişantaşı, Etiler’de dolaşanlar. Ben İstanbul’un meydanlarını, caddelerini hiç bu kadar kalabalık görmemiştim! Eminönü, Sirkeci, Karaköy, Galata, Adalar, Beyoğlu, Taksim, adam almıyordu. Bayramlıklarını giymişler, çoluk çocuğu almışlar, gezmeye çıkarmışlardı. Büfelerden balık ekmeklerini, dürümlerini, mısırlarını yediler. Vapurları doldurup Adalara, Boğaz’a gittiler. Çocuklar huysuzluk etti, kadınlar topuklu pabuçlarıyla yoruldu, anneler torun torba gezmekten mutlu, sesleri çıkmadı. Selfilerini yaptılar, facebooklarına koydular, bir dahaki bayrama kadar evlerine döndüler. Daha şanslıları, köylerine kasabalarına gidenlerdi. Onlar İstanbul’da kalıp bir iki günlüğüne İstanbullu olanlar
Yakışıklıdan devrimciye çevrilen Tarık Akan
Onu Türkiye’nin Alain Delon’u olduğu yıllarda tanıyıp sevdim. Şöhret ve paranın tadını çıkarabileceği bir yaşta kendi içinde geçirdiği değişimle sadece sanatında değil, yaşamında da büyük bir gelişme, farklılaşma yaşadı ve yaşattı. Sevgim, bebek yüzlü, yakışıklı jönden, bilge, sanatı toplum için araç olarak kullanan adama yöneldi. Tarık Akan artık filmleri Avrupa festivallerinde ödüller alan, belgeseller çeken, kitap yazan, hapse giren, işkence gören, toplumsal olaylarda en önde olan bir idoldü! Sinemayı para kazanmak için yapmadı, diziler çekmedi. Kendisinin de mezun olduğu o küçük okulu yönetmesi, sanki hobisiydi, işte eğitim böyle olmalı örneğini vermek için sanki. Onu bu kadar erken kaybetmenin derin acısı var hepimizde. Bir çok mücadeleden başarıyla çıktım, bu hastalığı da yeneceğim, iyiyim evimde dinleniyorum derken meğer ufak ufak gidiyormuş! Bu kadar genç sayılabilecek yaşta ölüm ona yakışmadı. Bütün o kahırların, çektiklerinin bedeli olsa gerek, bu ülke artık kanser ediyor derken haksız mıyım!
Elli bin öğretmen FETÖ’cü mü, neci?
O küçük ilçenin tek okulunun bütün öğretmenleri, hatta memurları bile görevden alındı! Orası neresi mi? Türkiye’nin seçilmiş tek komünist belediye başkanıyla haberlere konu olmuş, Tunceli’nin Ovacık ilçesi. Okulda görev yapan 25 öğretmen ve 9 memurun açığa alınma gerekçesi, “terörle ilişkili” bulundukları bahanesi. Terörle ilişkiliyseler ilişki açıklansın, dava açılsın, cezalandırılsınlar. Ama böyle afaki bir gerekçe ve toptancı bir anlayışla insanlar karalandığı zaman, siz ne gerçek FETÖ’cüleri, ne gerçek suçluları alıyorsunuz, acaba ucu bir yerlere değmesin diye mi sorusu akla geliyor! MEB İsmet Yılmaz “28 bin 163 öğretmenin bakanlığımızdan ilişiği kesildi. Yaklaşık 20 binin üzerinde de öğretmeni açığa aldık; toplam 50 bine yakın” rakamını gururla açıklıyor.
Fatura solcuya
Bu öğretmenlerin yaklaşık 10 bininin Eğitim-Sen üyesi olması tesadüf müdür? Hükümet, kendisine muhalif sivrisinek dahi istemiyor! Tunceli, en çok öğretmenin açığa alındığı yer ama Türkiye’nin en çok okuyan ili, okuma yazma bilmeyenin olmadığı ili. Ovacık ise tek Komünist Partili Belediye Başkanı Fatih Maçoğlu’nun ilçesi. Yeterince ciddi bir suç, hatta bombalanmalı, yok edilmeli!
Savaş dağlarda acımasız takiplerle sürüyor
Hakkari’den AKP Milletvekili adayı olmuş Ahmet Budak, bayramın son günü Şemdinli’de 12 yaşındaki oğlunun gözü önünde PKK’lı teröristlerce öldürüldü. Cenaze töreninde yerel halk, güvenlik yok diye isyan edince “Ben bir aydır dağlarda çarpışıyorum”, diyen Tümgeneral Metin Tokel ile tartıştı. Dün sabah ise acı haber Ağrı’dan geldi. Tendürek Dağı’nda nöbet tutan koruculara saldıran teröristlerle çatışma çıktı, maalesef korucu ve askerlerden ölü sayısı onu geçti. Çukurca dağlarında da generaller askerlerinin başında teröristlerle çarpışıyor. Vatan bölünmesin, biz burada rahat uyuyalım diye. Şehirlerde ise canlı bomba korkusu elçilik kapattırıyor. Türkiye, dört bir yandan saldıranlarla boğuşuyor. Bütün şehitlerimizin mekanları cennet olsun.
17 Eylül 2016, Cumartesi 16:00
Haberin Devamı