Taksim Meydanı şu hali ile beton bir boşluk! Her geçişte yüreğim sızlıyor, burası niye böyle duruyor, ne olacak diye. Meydanın geleceği ile ilgili olarak nihayet İBB Başkanı Kadir Topbaş bilgi verdi ki ikinci bir düş kırıklığı. ‘Mart ayı içinde ihalesi yapılacak’ dediği meydanın herhangi bir küçük Anadolu kentinin herhangi bir meydanından farklı algılaması yok!
[[HAFTAYA]]
Gezi Parkı’na biraz ağaç serpiştirilmiş o kadar. Bunun için mi insanlar öldü, gözleri çıktı, yaralandı, milyonlarca dolarlık zarar ziyan yaşandı? Koca İstanbul’un sembolleşmiş, anıt haline gelmiş meydanını kim masa başında çiziktiriverdi? İki ağaç daha koymaksa, herkes yapar! Bu meydan için uluslararası bir konkur açılmalıydı, ünlü mimarlar, peyzajcılar çağrılmalıydı, herkes hünerini göstermek için yarışmalı, yapılacak meydan dünyaya örnek olmalıydı. Üç boyutlu animasyonlarını gördüm.
Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’ın Okmeydanı’na yapmaya hazırlandığı meydan ve cadde buradan güzel. Eğer bu kadar sıradan bir şey olacaksa ve bunu 3. dönem belediye başkanlığına adaylığını koyan restoratör mimar Dr. Kadir Topbaş savunuyorsa, bırakın, gece el arabasında köfte satanlarıyla, alelacele dökülmüş betonuyla, karakol haline getirilmiş AKM’siyle öylece kalsın. Gelecek kuşaklara... İbreti alem için.
*
Medyada müdahale nereye kadar?
Kavga döndü dolaştı medyanın üzerinde odaklandı. Yandaş medya, cemaat medyası, ana akım medya filan derken bir bir saçılıp dökülen tape’ler gösteriyor ki Başbakan kendisine madden ve kalben bağlı medyayla yetinmiyor, herkese talimatlar yağdırıyor. Hem de tuvalet seçimi için yaptığı gibi, bizzat, telefonla, yurt dışından! Ekranın altından geçen yazılara bile tahammülü yok, fırça atıyor! Bizim grup, ne derseniz deyin, en özgür gruptur. İktidarlar patronun üzerine fazla geldiği zaman, uyarılar bize kadar yansır ama bir-iki gün konu değiştirir, yine bildiğimizi okuruz. Özgür de kalırız, çünkü başka türlü gazete gazete olmaz! Yine de iktidarların müdahalesinin bu boyutlarda olduğuna açıkçası pek inanmazdım. Bir gazeteci olarak bile şaştım kaldım. Alt yazıya karışıyor yahu, alt yazıya, değil ki ana yazıya karışmak istemeyecek... Haa, ‘atın paraları ortaya, gazete alıyoruz’ meselesine hiç girmiyorum, bu memlekette gazete satın aldırarak kendi medyasını kurmak isteyen çok çıktı da bu kadarı olmamıştı.
*
Sehven Çelebi’yi hatırlattı!
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, Umut Oran ile bazı haber sitelerine gönderilen ‘erişim yasağı’ yazısının yanlışlıkla olduğunu açıkladı. Yani SEHVEN! Sehven lafı bana Teğmen Mehmet Ali Çelebi’yi hatırlatıyor. Aylardır, günlerdir, domuzdan kıl koparır gibi, sahte deliller, yalancı tanıklıklarla hapse atılmış insanların salıverilmesi, kurtarılması için yazıyor, uğraşıyoruz. Tabii ki önceliği hastalar, yaşlılar alıyor. Direnme gücü fazla olan gençlere de haksızlık yapılıyor. Teğmen Mehmet Ali Çelebi bütün arkadaşlarının ‘genelkurmay başkanı olacak’ dediği parlak bir subayken gözaltına alınıyor, gözaltı süresinde el konulan telefonuna sehven yüklendiği kabul edilen 163 telefon numarası yüzünden mahkum edilip halen hapis yatıyor! Önce serbest bırakılıp sonra tekrar hapse atılan Çelebi hapiste evlendi. Ne yapılacaksa yapılsa da bu insanlar serbest kalsa artık. Çelebi, bir gerdeğe girse hiç olmazsa!
06 Şubat 2014, Perşembe 04:00
Haberin Devamı