Yazgülü AldoğanThe Post, ‘Posta Gazetesi’nin öyküsü

HABERİ PAYLAŞ

The Post, ‘Posta Gazetesi’nin öyküsü

Haberin Devamı

Hükümet, kaybedeceğini bile bile, siyasi gerekçelerle savaşa devam etmiş ve binlerce gencin ölmesine, sakat kalmasına yol açmıştır. Bununla ilgili raporlar, vicdanı rahatsız olan bir memurun işbirliğiyle sızdırılıp gazetede yayınlanır.

Belgeler gerçek, ancak gizlidir. Hükümet yayının durdurulması için önce gazete yönetimini ikna etmenin yolunu arar, dinletemeyince yasaklar. Bu kez aynı belgeler rakip gazetenin eline geçer. Onlar için hayati bir karar söz konusudur: Yargılanmak pahasına yayınlamak.

Gazete halka açılma aşamasında olduğundan operasyon durabilir, mali sıkıntıya düşme tehlikesi vardır. Ama kimsenin pek ciddiye almadığı, aile işini devralmış kadın patron, “Önce haber, önce kalite” der ve belgeler yayınlanır.

The Post, ‘Posta Gazetesi’nin öyküsü

Onlara da yasak gelir! Gazete, Yüksek Mahkeme’ye itiraza gider. Ve karar basın tarihine geçer: “Basın özgürlüğü, yönetenlerin değil, yönetilenlerin çıkarlarını korumak için vardır!”

Ertesi gün, bütün gazeteler, rekabeti değil, dayanışmayı seçer, haberi tekrarlar. Nixon Hükümeti yenilmiş, ABD Yüksek Mahkemesi, basın özgürlüğüne saygı duymuş; halkın haber alma hakkı korunmuştur.

Bahsettiğim olay ABD’de Vietnam Savaşı sırasında geçiyor. ABD askerlerinin hiç yerine öldüğü savaş, medyanın direnmesiyle duruyor.

The Post Gazetesi yönetiminin halka açılmak için gerekçesi ise beni gazeteci olarak çok etkiledi: Elde edilecek gelir kaynağı ile 25 uzman gazeteci daha istihdam edebilmek! Oysa bizde medyadan elde edilen geliri medya dışı alana kaydıran Haldun Simavi örneği, bütün yatırımı teknolojiye yapan ve bununla övünen Dinç Bilgin örneği var.

Kaliteli gazetenin kaliteli gazetecilerle olabileceğini ise düşünen çok az. Bu öyküyü anlatan The Post filmi, sinemalarda; herkese, özellikle de yukarıdan yollanan bültenleri manşet yapan gazetecilere öneriyorum. Spielberg’in yönetimi müthiş, Meryl Streep de harika oynuyor!

Hem kadın, hem solcu olunca linç!

Aday olduğu zaman seçileceğine ihtimal verilmediği için önceden saldırılmamıştı herhalde. Çünkü kimseden itiraz gelmedi. Ne zaman ki şaşırtan bir gelişmeyle, 8 oy farkla seçimi kazandı, başına gelmedik kalmadı. Zamanın kirli çamaşırları, eski sosyal medya paylaşımları...

The Post, ‘Posta Gazetesi’nin öyküsü

Hemen eski tweetleri karıştırıldı, vallahi kocasının domuz yediğinden tutun da, “Ermeni soykırımı” demesine kadar öyle bir malzeme bulundu ki, günümüz Türkiyesi’nde bunun daha azıyla müebbet veriyorlar! Recm, yani kadını toprağa gömüp taşa tutma, üstelik de taş atarken çekilen bir fotoğraf eşliğinde tamamlandı. Savcılık soruşturma açtı! Oysa olay, batı demokrasisini bırakın, bir on yıl öncesinde bizde bile hayal edilemezdi.

Anamuhalefet partisi, İstanbul İl Kongresi’nde başkan seçiyor. Mevcut adayın yanında biri daha var: Üstelik kadın! Biraz eşeleyince, üstelik solcu. İyi de altı yıldır zaten partide çalışıyor. Hatta, kendisiyle telefonla bile konuşmadım ama basından sorumlu başkan yardımcısı imiş.

Canan Kaftancıoğlu, seçimi kazandı. CHP’nin ulusalcı kanadından ve en anlaşılmayanı, CHP’yle alakası olmayan miliyetçi muhafazakarlardan salvo atışı başladı. Yahu size ne? Delegeler seçimde oy vermiş, iki adaydan biri kazanmış. Şamil Tayyar bile maydanoz oluyor, sana ne? “Ben AKP’ye oy veriyorum, Müslüman ve muhafazakarım” diyen biri Twitter’da sallıyor.

Niye, size ne?

The Post, ‘Posta Gazetesi’nin öyküsü

Kadın diye mi, okumuş yazmış, tıp doktoru diye mi, şehirli, motora da biniyormuş, tövbe tövbe, sıradışı diye mi? Hatta bize ne? AKP’nin il başkanlarına karışıyor muyuz?

Reis gidiyor, kongrede oturuyor, kimi işaret etmişse o seçiliyor, bitiyor. Demokrasi bu değil, siz uygulamıyorsunuz, bırakın öbürü uygulasın. Hayır, herkese, her şeye karışıyorlar! Yakında kim kiminle evlenecek, katalog evliliği yaptıracaklar!

Sıradaki haber yükleniyor...
holder