Geçen hafta sonu üç günümü karayolunda geçirdim. Yol boyunca ne kadar çok bina diye dehşete kapıldım. Türk ekonomisi inşaatla büyüyor. 2 milyondan fazla işçi inşaatlarda çalışıyor, “Sektörün elindeki konut stoku satılamaz, inşaatlar durursa, büyük işsizlik olur” yorumları da yapılmıyor değil.
Yeşilin saksıda kaldığı, dağın taşın betona döndüğü ortamda iştahlar Kanal İstanbul için kabarıyor ya, korkunç kaza da, Kanal taraftarlarının ekmeğine yağ sürdü. “Bu kazalardan kurtulmanın tek yolu, Kanal İstanbul’u yapmak” çığlıkları yükseldi hemen.
Nasıl olmasın ki kanalın iki tarafında yapılacak “Boğaz manzaralı” konutların satış ilanları bile yayınlanıyor! Bu tarih ve siyaset bilmeyenlere hatırlatmak isterim ki Boğazlardan Serbest Geçiş’i uluslararası yasa olarak düzenleyen Montreux Sözleşmesi orada durduğu sürece, kimseyi para ödeyerek kanaldan geçmeye zorlayamazsınız. Şimdi kılavuz kaptan almaya zorlayamadığınız gemileri oradan değil, buradan geç diye nasıl zorlayacaksınız?
Trafiği yavaşlatacaklarmış da, zorluk çıkaracaklarmış da. Palavra. İktidar, haklı da olsa, haksız da, hiçbir eleştiriyi, dinlemiyor, bildiğini okuyor. Şeker Fabrikaları’nın satılmaması için herkes ayakta, umurlarında değil, satıyorlar.
KILAVUZ KAPTAN
Kanal İstanbul için arazi satın alan, hafriyattan inşaata, rant elde etmek için ellerini ovuşturanlar da bilim insanlarının, çevrecilerin tepkilerini, yol göstermelerini duymuyor, görmüyor, önemsemiyor. Büyük bir çevre felaketine yol açacak bu gerçekten çılgın proje için bir kazadan bile medet umuyorlar. İnsanlığa, tarihe ve doğaya karşı suçlu olacaklar.
Eğer amaç gerçekten İstanbul Boğazı’nı olası kazalardan korumaksa yedi düvele kafa tutan, uluslarası örgütleri eleştiren iktidar, buyursun, Montreux Sözleşmesi’nin bir tek maddesini değiştirmek için uğraşsın: Kılavuz kaptan almak zorunludur! Bu herhalde Trakya’dan bir parça koparmak, oradan çıkan hafriyatla ada yapmak, balık neslini kurutmak, Marmara’nın su dengesini bozmaktan çok daha kolay ve akılcıdır?
Ama maksat inşaat yapmak ve satmaksa beyleri önleyecek hiçbir gerekçe gözükmüyor!
Hukuk ve kolluk kimden yana?
Eşini ve iki üvey oğlunu öldürüp üvey kızını kaçırıp ormanda tecavüz eden cani için POSTA’nın manşeti çok doğruydu: “İnsan kılığında yakalandı.” Gün geçmiyor ki kadınların uğradıkları vahşetin boyutları hepimizi dehşete düşürmesin: Evin içindeki şiddet, sokaktakinden bin beter.
Bir sürü manyak, psikopat, sadist, eş diye nikah kıydıkları kadınları seks kölesi olarak kullanıyor, her türlü şiddeti uyguluyor ve bu kadınlar bu acıları çaresizce çekiyor! En son kocasını öldüren kadının anlattıkları, hiçbir korku filminde olamaz, bu kadar vahşet fazla gelir, ayağını kırıp doktora götürmemekten tutun da cinsel organını yakmaya kadar. Kadın köpekle ilişkiye zorlanınca dayanamayıp öldürmüş adamı. O ana kadar niye dayanmış?
Çaresizlik
Gidecek yeri yok, ya da korkuyor, adam boşanmıyor, peşini bırakmıyor, nereye gitse bulup öldürüyor! Şimdi anlaşılamayan nokta bu: nerede bir manyak eşine ya da çocuklarına cinsel taciz ve şiddet uyguluyorsa hukuk ve kolluk tarafından adeta korunuyor, tutuklanması, engellenmesi için yasalar yeterli olmuyor.
Ama bir öğrenci, bir eğitimci, bir muhalif, bir gazeteci, yazar, ağzını açıp iktidara iki çift laf etse, cezalardan ceza beğeniyor!
Anında gözaltı, anında tutuklanma, iddianamesi olmadan yat Allah yat, suç ve delil uydurulsun diye bekle. Sonra da müebbetler, leblebi çekirdek gibi yağıyor. Osman Kavala mesela niye hâlâ tutuklu? İddianamesi bile yok. Ne yapmış? Suç yaratmaya çalışıyorlar! Enis Berberoğlu tek kişilik hücrede ama üç kişiyi öldüren adama indirim bile uygularlar! Anlayalım artık, yasalar değil, kafalar bir tuhaf!
10 Nisan 2018, Salı 05:00
Haberin Devamı