Öfke duygusunun sıklıkla saldırganlık ve düşmanlık kavramları ile karıştırıldığını söyleyen Uzman Klinik Psikolog Doktorant Gökçen As Yurtsever, öfke duygusu ve öfke kontrolü hakkında bilgiler verdi.
Öfke, tanım olarak diğer tüm duygularımız gibi evrensel, doğal ve sağlıklı ifade etme alanı açıldığında ilişkilerde yapıcı olabilen temel duygulardandır. Literatürde, öfke duygusu sıklıkla saldırganlık ve düşmanlık kavramları ile karıştırılabilir. Ancak öfke bir duygu iken saldırganlık bir davranış biçimi, düşmanlık ise bir düşünce çeşididir. Diğer duygularla kıyaslandığında öfkenin ifade ediliş biçimine göre ilişkilerde tehdit edici olarak algılandığından günlük hayatı olumsuz etkilemesi muhtemeldir. Nasıl ki korku duygusu günlük hayatta işlevseldir ve örneğin bize doğru koşmaya başlayan yırtıcı hayvana karşı kaçmamız için bizi hazırlar, öfke duygusu da yaşanılan duruma göre işlevsel olabilmektedir. Banka kuyruğunda önümüze geçmeye çalışan birine karşı duyulan öfke duygusu sınırlarımızı korumamıza ve bu durumu haksızlık yapan kişiye ifade etmemizi sağlar. Ancak öfke duygusunun ifade ediliş biçimi bu durumda önem taşımaktadır. Eğer kişi bu duygu ile birlikte çevresine zarar veriyorsa ve sağlıklı ifade yollarını bilmiyorsa bu durum kişinin kendisi ve çevresi için problem teşkil eder. Çocukluğumuzda da çok benzer bir durum geçerlidir. Ebeveynlerin çocuktaki öfkeyi karşılama biçimi çocuğun bu duygu yaşamasına ya izin verir ya da bastırmasına neden olur. Çocuktaki öfke duygusu bazen ufak bir çikolata krizinden, bazen bir oyuncağın paylaşılamamasından gibi basit görünen sebeplerden meydana gelebilir. Tıpkı ağlama nöbetlerinde olduğu gibi yoğun öfke duyguları da çocuğun sıkışmış stresin boşaltımının sağlanması için bir yol olabilir.
Yetişkinlikte öfke kontrolü denildiğinde öfkenin işe yaramaz bir duygu olduğu anlaşılabilir ve yaşanmaması gereken bir duygu olduğu farz edilebilir. Ancak bu duyguyu yaşamamız problem değil, sıklığı ve ifade etme yolunun ne kadar uygun olduğu tartışılmalıdır. Eğer günlük hayatta sık sık öfkeyle baş başa kalıyor ve günlük hayattaki işlevlerinizi bozmaya başladığını düşünüyorsanız bu noktada öncelikli bakılması gereken nokta hangi durumların sizde bu duyguyu tetiklediğidir.
Bir birey için çocuğunun yaramazlığına sürekli öfkelendiriyorken, bir diğeri için eşinin ilgisiz tavırları tetikleyici rolündedir. Öfke duygusu ikincil bir duygu olarak da kabul edilmekte ve bir başka duygunun maskesi rolünde de görülebilmektedir. Örneğin eşinizi her ilgisiz gördüğünüzde bu durumu doğru iletişimle ifade edemediğiniz için evde en ufak durumlardan öfke duyabilirsiniz. Diğer bir durum ise öfkelendiğinizde nasıl bir tutum sergilediğinizdir. Genellikle öfke yukarıda bahsettiğim gibi saldırganlıkla bağdaştırılsa da bu duyguyla baş başa kalındığında yapılabilecek en önemli adımlardan biri öncelikle bu duyguyu yaşamaya izin vermektir. Ev ortamında birçok kişi ile yaşıyorsanız ve bu duyguyu yaşamanıza alan yoksa belki bu duyguyla baş başa kalmak için kendinize alanlar oluşturmak ve sakinleşmeyi beklemek önemli bir seçenektir. Çocuklardaki birikmiş stresin bir ifade yolu olan ağlama ve öfke nöbetleri yetişkinlerin de yoğun stresli hayatıyla kendini ifade etme yollarından biri olabilmektedir. Bu durumda ise kişinin gün içerisinde kendini ve ruhunu rahatlatabilecek müzik, ibadet, koku, tat gibi duygu düzenleme araçlarına sık sık başvurması stres boşaltımı için yardımcı olabilmektedir.