ABD, Brezilya ve İspanya’dan gıda uzmanları tarafından yapılan bir araştırma, işlenmiş et ve abur cuburun; alkol, tütün veya kumar kadar bağımlılık yapıcı olabileceğini ve bunu yansıtacak şekilde vergilendirilmesi ve etiketlenmesi gerektiğini ortaya koydu. Yapılan analiz, yetişkinlerin yüzde 14’ünün ve çocukların yüzde 12’sinin gıda bağımlısı olduğunu, bunun da onların tüketim üzerindeki kontrollerini kaybetmelerine ve çok fazla yemelerine neden olduğunu gösteriyor. Birleşik Krallık’ta her üç yetişkinden ikisi de obez veya aşırı kilolu ve birçoğu sağlıksız yiyeceklere bağımlı olarak kaydedildi. Araştırmacılar, tüm gıdaların bağımlılık potansiyeline sahip olmadığını ancak aşırı işlenmiş gıdaların (UPF) bileşiminin beyin ödül sistemlerini bozabileceği ve bağımlılık yaratabileceği anlamına geldiğini söylediler. Uzmanlar, ultra işlenmiş gıdaların reklamlarının kısıtlanması için daha sıkı düzenlemeler ve bunların zararlı etkileri konusunda uyarıda bulunan yeni yönergeler yapılması gerektiğini belirtti. Önceki araştırmalar da aşırı işlenmiş gıdaları kalp hastalığı, yüksek tansiyon, kanser, depresyon ve diyabetle ilişkilendirmişti. Bağırsaklarda yer alan faydalı bakterilerin (probiyotik mikroorganizmalar) yoğunluğu ne kadar fazla ise sindirim sistemimiz o kadar sağlıklıdır. Özellikle şeker katkılı gıdaların tüketimi bağırsak mikrobiyotasındaki zararlı bakteri populasyonunu arttırarak sindirim sistemi sağlığını bozacak etkiler göstermektedir. Yapay tatlandırıcı içeren yiyeceklerin vücuda alımı beyin üzerinde vücuda şeker alındığı sinyalini verir. Haberi alan pankreas dolaşıma şekeri sindirmesi için insülin hormonu salgılar. Fakat dolaşımda işlenecek şekerin olmamasıyla bir süre sonra pankreas şekere duyarsız hale gelir ve insülin salgılamamaya başlar. Bu da diyabet hastalığının oluşumunu tetikler. Gıdalardaki renk değişimini önlemek ve bakteri üremesini azaltmak amacıyla kullanılan sülfit maddesi astım ilaçlarının metabolizmadaki işleyişini etkileyerek toksik etki yaratabilir. Yine çoğunlukla meşrubat, reçel, tatlı, çikolata, dondurma, turşu ve fırınlanmış ürünlerde antimikrobiyal etki yaratmak amacıyla kullanılan benzoatların astım ve atopik dermatit gibi hastalıkları tetiklediği yönünde yapılmış çalışmalar mevcuttur. Isıl işlem görmüş et ürünlerinde renk koruyucu ve antibakteriyel olarak kullanılan nitratlar ısı etkisiyle form değiştirerek nitrit ve nitröz asitlere dönüşür. Nitröz asitler ise vücutta kanser ve tümör hücrelerinin oluşumunu tetikler. Şeker içerikli abur cubur gıdalar beyinde dopamin salınımını arttırır ve yoğun tüketim sonrası bu besinlere bağımlılık gelişebilir. İşlenme esnasında bir çok gıda temel besin değerlerini kaybetmektedir. Bu kaybı telafi etmek için üreticiler ilgili vitaminlerin sentetik formunu gıdaya dışarıdan eklemeyi tercih ederler. Ancak vücudumuz o kadar iyi bir kontrol mekanizmasına sahiptir ki bu farkı hemen anlar ve yapay olanın doğal olan yerini almasına izin vermez ve biz yeterli ölçüde fayda sağlayamayız.