Cumhurbaşkanı Erdoğan talimat vermişti! Veteriner hekimlerden çözüm önerileri
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz günlerde ‘sahipsiz hayvanların yeri sokaklar değil, barınaklardır’ diyerek bakanlıklara gerekli talimatların verildiğini duyurdu. 10 yaşında bir çocuğun kuduz nedeniyle hayatını kaybetmesinin ardından bazı belediyeler sahipsiz hayvanlara uyguladıkları kuduz aşısı süreçlerini hızlandırdılar. Öte yandan evcil hayvanların zorunlu mikroçip uygulamasında son tarih 31 Aralık 2022. Sahipsiz hayvanlar için atılması gereken adımları ve mikroçip sürecine dair merak edilenleri veteriner hekimler örneklerle açıkladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, G20 Bali Zirvesi için Endonezya ziyareti sonrası gazetecilerden gelen sokak hayvanları hakkında çalışmalara ilişkin soruya yanıt verdi. Erdoğan açıklamasında “Sahipsiz hayvanların yeri sokaklar değil, barınaklardır. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Tarım ve Orman Bakanlığına gerekli talimatları verdim. Bakanlarım çalışıyor. Bu işi boş bırakmamalıyız. Konuyla ilgili atılacak adımlar neyse, ne tedbir gerekiyorsa yerine getirilecek” dedi.
MİKROÇİP İÇİN KISA SÜRE KALDI
Öte yandan 26 Şubat 2018 tarihinde 30344 sayılı Resmi Gazete'de yayımlandıktan sonra yürürlüğe giren kedi, köpek ve gelinciklerin kimliklendirilmesi ve kayıt altına alınmasına dair yönetmeliğe ilişkin evde yaşayan kedi, köpek ve gelinciklere mikroçip takma zorunluluğu getirildi. 1 Ocak 2023 yılından sonra da cezanın ödendikten sonra çip takma işlemi yapılacağı düşünülüyor.
KONTROLSÜZ ÜRETİMİN ÖNÜNE GEÇECEK
Mikroçip sürecinin neden zorunlu hale getirildiğini açıklayan Veteriner Hekim Barış Ulutaş “Mikroçip ihtiyacı hayvanların terk edilmesinin önüne geçmek için yapıldı. İnsanlar kedi ve köpekleri aile ediniyorlar aile edindikten sonra gerek maddi gerek de manevi olarak sorumluluktan dolayı ya sokağa atıyorlar ya da terk ediyorlar. Bu hayvanlar da devletin, belediyenin, insanların üzerine sorumluluk olarak ekleniyor. O yüzden biraz daha bilinçli ve bu sorumluluğu alabilecek kişilerin alması sağlanacaktır böylece. Cezai işlem ve caydırıcılık böylece devreye girmiş olacak. Yeni düzenleme kontrolsüz üremenin önüne geçmek için yapıldı. Sürekli petshoplarda merdiven altı yerlerde üretim yapılıyordu şimdi kimin ne ürettiği anlaşılacak böylece. Üretim de kontrol altına alınmış olacak. Öte yandan yasaklı ırkların üretimin kontrol altına alınması için çip uygulamasına ihtiyaç duyuldu. İster istemez bu büyüyen bir topluluk bu topluluğu kontrol etmek aynı zamanda maddi, manevi dönen bilançolar üzerinden sistematik ilerlemek ve kullanılan ilaçların kimlere, nasıl ve neden yapıldığının takibi gerçekleşmiş olacak” dedi.
HAYVAN SAHİPLERİNİN EN MERAK ETTİĞİ SORU
Birçok evcil hayvan sahibi mikroçiplerin evcil hayvan için sancılı bir süreç olup olmadığını merak ediyor. Çip uygulamasının hayvanlar için aşıdan çok farklı olmadığını dile getiren Ulutaş, “Çipler hayvanlara ağrı veren bir uygulama değil. İğneli standart yapılan aşı prosedürünün biraz daha kalın iğneli hali. İğneden biraz daha fazla acı hissedebilirler ama kedi ve köpeklerin acı eşikleri biraz daha yüksek olduğundan bu süreç sancılı bir süreç değil. Hayvanın aşı veya veteriner hekim korkusu varsa tepki gösterme ihtimali var. Hayvanın iki omzunun arasında kalan noktaya uygulanır. Hem hayvan o noktaya kolay ulaşamaz hem de kolay okutulabilir bir alan” ifadelerini kullandı.
“YAYILDIĞI ZAMAN BAŞA ÇIKAMAZSINIZ”
Geçtiğimiz haftalarda Bitlis Adilcevaz’da sahipsiz köpeklerin saldırısına uğrayarak kuduz virüsü kapan 10 yaşındaki Mustafa Erçetin hayatını kaybetmişti. Yaşanan acı olayın ardından bazı belediyeler sahipsiz hayvanların kuduz aşısı uygulamasını hızlandırdı. Kuduz virüsünün ölümcül sonuçları olduğunu dile getiren veteriner hekim Ulutaş, “İnsanlar hastalıklara ve hastalık etkenlerine karşı bilinçli değiller. Bu bilgi eksikliği kovid zamanında biraz kapandı. Virüslerin öldürücü etkilerini hepimiz maalesef yaşayarak gördük. Ama hala birçok kişide virüslere karşı soru işaretleri bulunuyor. Kuduz vakaları son 15-20 yılda çok görülmeyen ya da tek tük görülen vakalar olabiliyordu. Evcil hayvan sahiplerinin çok özverili olmaması ya da belediyelerin sorumluluk almadıkları noktalarda yapılmayan kuduz aşılarından dolayı ister istemez enfekte olan bir fare, bir hayvanla temas sonrası enfekte olabiliyorlar. Devlet evcil hayvan sahiplerine kuduz aşısını zorunlu tutuyor. O yüzden bu tercih meselesi değildir. Örneğin Britanya adasında kuduz vakaları hiç görülmüyor çünkü bu konuda oldukça titizler. Ülkeye giren hayvanların karantina altında tutulması istenen raporlar sonucunda kuduzdan kurtulmuş hayvanlar tercih edilir. İnsanlar olarak yapmamız gereken nerede yaşarsak yaşayalım hayvanlarımıza kuduz aşılarını düzenli olarak yaptırmamız gerekiyor. Çünkü kuduz şakaya gelecek bir şey değildir. Sinir sistemini tamamen etkiler. Bu yüzden hayvan sahipleri ve belediyelerin bu konuda rehavete kapılarak aşılarını yaptırmamasından kaynaklı vaka sayılarında artış gözleniyor. Aşılar olmadığında da bu süreç çok hızlı yayılır. Kuduz virüsü yayıldığı zaman başa çıkabileceğiniz bir virüs değil. Acı çekerek öldürücü bir hastalık” dedi.
“BARINAKLAR ÇÖZÜMÜN BİR PARÇASI”
Veteriner Ulutaş konu hakkında kendi önerisini de belirterek “Sokak hayvanları için çözümler tek taraflı yürütülecek süreçler değil. Ülkenin genel olarak çözüme ihtiyacının olduğu bir unsur. Şehirleşme ile birlikte hayvanların yaşayabilecekleri alanlar sınırlandı. Kedi ve köpekler zaten çok uzun yıllar önce evcilleşerek insanlarla birlikte yaşamaya başladı. Şehirleşme ile de onların yaşam alanlarını daralttık. Bu yüzden sokaklardaki hayvanlar şehirlerdeki hayatların içine daha fazla dahil olmuş oldu. Barınaklar çözümün bir parçasıdır.
Gönül ister ki belirli sayıda hayvanlarımız olsa ve onlara gezebilecekleri düzenli tahlil ve aşılamaların yapıldığı, kaliteli yemlerin olduğu alanların yapılabileceği rehabilitasyon alanları olsa. Bu alanlarda gerekirse kısırlaştırma, hayvanların tedavilerinin yapılabileceği alanlar olmalı. Ama ne yazık ki bir hayvanı iyileştirmek tedavi etmek ve teşhis koymak yüksek maliyetleri olan şeyler. Bu nedenle belediyeler de ister istemez bu maliyetlerden çekiniyorlar. Çekindikleri için de bu durumdan uzaklaşarak basit çözümler aramaya başlıyorlar. Gerek ormanlık alanlara bırakmak, daha basit tedavilerin yapılması şeklinde ilerliyor. Burada tabi olan sokak hayvanlarına olmuş oluyor” ifadelerini kullandı.
KLİNİKLERLE ANLAŞMALAR YAPILMALI
Hayvanların kısırlaştırılmasının da çözüm yöntemlerinden biri olduğunu belirten Ulutaş, “Benim düşünceme göre bu hayvanların öncelikle kısırlaştırılması gerekiyor. İnsanlar kısırlaştırma fikrine biraz olumsuz bakıyor olabilir. Onların hakları elinden alınıyor gibi oluyor ama bir orman içinde doğal seleksiyonla zaten bir kısmı elenmiş olacaktı. Ama şimdi trafik kazaları, zehirli etlerle hayatlarını kaybediyorlar. Şehirleşme ile zaten ister istemez onların bazı haklarını ellerinden almış olduk. Örneğin doğacak yavrulara gerekli bakımı sağlayamayacaksanız kısırlaştırmak daha mantıklı bir yol oluyor. Hayvanlar soyunu devam ettirme odaklı yaşadıkları için sayıları binleri bulabiliyor. Binlerce hayvan için de biraz hazırlık bir güç olmadığından dolayı şu an en radikal koruma yöntemlerinden biri kısırlaştırmak. Rehabilitasyon merkezlerinin biraz daha iyileştirilebilmesi için insanların sigortalarına, bağ-kurlarına ya da sigorta hizmetleri için ödediği miktarlara eklenebilir. Yani bir katkı payı alınabilir. Tabi bu insanları üzmeyecek şekilde yapılabilir. Böylece belediyelerin üzerindeki yük de bir miktar azalmış olur. Böylece belediye 5 hayvana bakacağına 3 hayvana bakar ve sokakta da daha kontrollü ve sağlıklı bir süreç başlamış olur.
Ya da sokak hayvanlarına bu konuda yardımcı olan kişilerden alınan bazı vergilerde azaltmalar olabilir. Hayvan besleyeni teşvik etmek gibi düşünebilirsiniz. Özel kliniklerle anlaşma yapılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü tek başına yapılacak bir süreç değil. Bu barınakların günlük bakabilecekleri hayvan sayısı belli. Bu şekilde kısırlaştırmayı ortak bir masada çözebiliriz. Böylece elde kalan hayvanlara daha iyi şartlarda bakabiliriz. Hayvanlardaki refah seviyesi arttıkça insanların bakış açısı da değişecektir. Genelde Avrupa’da sokak hayvanı olmadığı örnek gösterilir ama orada bir barınağa girdiğiniz zaman hastane standardında hizmet verdiğini görebilirsiniz. Oralarda insanlar barınaklardan hayvan sahiplenmeyi daha iyi biliyorlar. Barınaklarda da yeterli kaynak, ilaç stoğu alan yetersiz olunca hayvanseverlerle karşı karşıya gelmek durumunda kalıyorlar. Genelde Avrupa ve Ortadoğu ile kıyaslanıyoruz. Ama biz kültür yapımız, inançlarımız ve hayata bakış açılarımızla ikisine de uygun değiliz. Biz o yüzden ne bu hayvanları ölüme terk edebilir ne de hepsini sahiplendirebiliriz. Hayvanların sosyal hayat içindeki görevleri unutulmamalı. Bu konuda denge iyi sağlanmalı” şeklinde konuştu.
TÜRKİYE’DEKİ HEKİM SAYISI YETERLİ
Sahipsiz hayvanlar için kısırlaştırma işleminin öncelikli olduğunu dile getiren Veteriner Hekim İbrahim Tekeli açıklamasında “Özellikle belediyelerin dişi ve erkek popülasyonundaki incelemenin yapılması lazım. Kısırlaştırmaların doğru yapılması popülasyonu azaltacaktır. Kısırlaştırmalar düzenli bir şekilde yapılmadığı sürece bunun önüne geçemezsiniz. Kedi ve köpeklerin çoğalma miktarı bir, iki şeklinde olmuyor. 3,5,50 şeklinde ilerliyor. Bu nedenle kısırlaştırma burada atılacak doğru bir adım. Bu nedenle en güzel ve en iyi kontrol kısırlaştırmadır. Yurt dışında da sokak hayvanları için yapılanlar çok farklı değil. Kontrollü üreme ve sahiplenilen hayvanların sokağa bırakılmaması üzerine ilerliyor. Kimse sahiplendiği hayvanı bakamıyorum diyerek sokağa bırakmıyor. Bıraksa da çiple tespit edilebiliyor. Türkiye’de de uygulanacak bu sistem buna zemin hazırlayacak.
Hayvanların belediyeler tarafından toplandığı şartların iyileştirilmesi gerekiyor. İhtiyacı olan hayvanların bakımlarının da yapılması gerekiyor aynı zamanda. İstediğiniz kadar büyük yerler, bakımhaneler yapın bu kontrolsüz olursa bunun önünü alamazsınız. Türkiye’de hekim sayısı da bu konuda yeterli. Önemli olan herkesin bu işi gerçekten ele almak istemesi. Sahipsiz hayvanlar için belediyelerin aktif olarak çalışması gerekiyor. Bunu bireysel kişilerin yapması şu an çok mümkün değil. Bunların devlet destekli olması gerekiyor” dedi.
- Asgari ücrette konuşulan zam oranı belli oldu! İlk rakam Türk-İş'ten geldi, gözler işverenin teklifinde
- Bakan Şimşek'ten dijital gelir idaresi vizyonu açıklaması
- Asgari ücret için hükümet devreye giriyor! İşte işverenin zam için düşündüğü rakam
- 2025 aidat tarifesi devreye girecek! İşte 5 soruda bilinmesi gerekenler
- Mağdur tüketiciye 'Hakem' rehberi