Önce deprem, sonra sel kabusu! Prof. Üşümezsoy, iki afetin arasındaki bağlantı konusunda uyardı
Kahramanmaraş merkezli deprem felaketinin vurduğu Şanlıurfa ve Adıyaman bu kez de sel afetiyle sarsıldı. Deprem uzmanı Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, “Seller fayların kırılmasını kolaylaştır, artçı depremlere ve heyelanlara dikkat edilmeli” diyerek önümüzdeki günler için önemli bir uyarıda bulundu. İstanbul’da Büyükçekmece, Avcılar ve Haramidere’ye de işaret eden Prof. Üşümezsoy, yapılanma ve yerleşim konusunda çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Elif Bayram / Posta.com.tr - Kahramanmaraş merkezli meydana gelen 7.7 ve 7.6'lık depremlerin yıkıma neden olduğu Şanlıurfa ve Adıyaman, bu kez de sel felaketiyle sarsıldı. Selde hayatını kaybedenlerin sayısı 18'e yükselirken, selden etkilenen illerde çok sayıda ev ve işyerini de su bastı. Peki hangi bölgeler daha riskli? Faylar, havza çökerleri ve yapılanma hakkında doğru bilinen yanlışlar neler? Deprem sonrasında faydan uzak olma kavramının yanlış yorumlandığını belirten jeoloji mühendisi Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, “Yeniden yapılanma konusunda faydan uzakta olma kavramı, çok sağlam bir kavram değil. Faydan uzakta olan birçok yer depremde yıkıldı. Görünen faylardan çok, görünmeyen gizli faylar daha risklidir” diyerek, deprem sonrasında yapılanmanın heyelan bölgeleri gözetilerek planlanması gerektiğini anlattı.
“SEL ARTÇI DEPREMLERİ ARTTIRIR”
Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, Şanlıurfa ve Adıyaman'daki sel felaketine dikkat çekerek, “Yaşanan sel felaketi, fayın açtığı havzanın göl ve akarsu ağının üzerinde yerleştiği için sular bu bölgelerde birikerek düz bir zemin oluşturuyor. Faylar bunun açılmasına sebep oluyor ve böyle olunca da havzaya yerleşim olması deprem ve sel felaketini de birlikte getiriyor. Adıyaman örneğinde olduğu gibi, Gölbaşı eski bir göl alanı olarak kurulmuştur. Seller Malatya fayı sisteminin içinde gelişmiş çökerlerdeki akarsular ve gölcüklerin oluşturduğu bölgede, yerleşim olduğu için bu sistemin bir sel alanı olarak varlığı, fayın kontrolündeki çökerlerin riskini bize göstermektedir. Yağmur ve seller sonrası yoğun şekilde yeraltı fay sistemine su girmesi faylarda artçı depremlerin gerçekleştirmesini arttırır” dedi.
“SELLER FAYIN KIRILMASINI KOLAYLAŞTIRIR”
Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, sel sularının fay içerisinde yer almasının etkilerini anlattı:
Fayların oluşturduğu ovalar, vadiler ve bunun üzerinde gelişen çökerler ve bu çökerlerin üzerinde akan akarsu göl ve seller bölgenin havza ve vadi konumundaki olan genç çökerlerin riskini göstermektedir. Diğer taraftan ise suyun faylar içerisinde yer alması, fayın kırılmasını kolaylaştırmaktadır. Suyun varlığı fayı sıkıştıran kuvvetleri zayıflatır ve buna karşılık makaslayan kuvvet artar ve depremler olur, bu çok önemli bir konudur.2020 Elazığ Sivrice depreminde esas olarak Hazar (Sivrice) Gölü diye tanımladığımız iki yanında faylar var. Bu anlamda bir ucu Palu’ya doğru giderken bir ucu da Malatya Pütürge’den Erkenek ve Adıyaman’a giden bir hattır ve bu en büyük zarar da Sivrice havzasındaki çökerler içinde gerçekleştirmiştir.
“4.0 İLE 5.0 ARASINDA DEPREMLER OLABİLİR”
Yapılanmanın yer aldığı çöker havzalarına dikkat Üşümezsoy, “Bölgedeki havzalar kuru veya sulu olarak hatlar yapmaktadır. Bu sulu bölgelere şehir yerleşimleri yapılınca binaların altındaki blok zemin, suyla dolu olduğundan kuru gözükse de deprem anında sular bütünüyle hacim küçülmesiyle fışkırırken temel çökmektedir. Diğer taraftan da suların bol olması bu bölgelerde fayın direncini artıran normal kuvveti düşürmekte ve deprem olma riski taşımaktadır. Su basan petrol kuyuları olan bu bölgelerde 4.0 ile 5.0 arasında depremler olabilir. Bu anlamda sel felaketinin yaşandığı bölgede artçı depremler artacaktır” diye konuştu.
Faylarda kırılmayı tetikleyen olaylardan birinin fay düzlemindeki su olduğunu belirten Üşümezsoy, “Fay kuşağında su olduğunda fay düzlemini sıkıştıran kuvvetler zayıflar ve fay düzlemini makaslayan kuvvetler ortaya çıkar ve deprem olur. Bu anlamda yeniden yapılanma konusunda fay hattının belirlediği vadiler esas olarak geçmişte bir deniz, körfez, göl veya kurutulmuş bir su yatağıdır. Fay hattını dolduran çökerler, suyla dolu olduğu için uzaktaki bir deprem bile buradaki çökerler içindeki suyu ortamdan uzaklaştırarak bölgenin çökmesine ve binaların yıkılmasına sebep olur” ifadelerini kullandı.
“BİR DİĞER ÖRNEK DEPREM BÖLGELERİNİ SU BASMASIDIR”
Deprem risklerine değinen Üşümezsoy, yağmur ve sel sularının faya etkisini örnekler üzerinden anlattı:
Son olarak gerek Hatay Amik Ovası gerek Malatya Ovası ya da Adıyaman, Elbistan ovalarındaki alanların, genç çökerlerin, fayların oluşturduğu geniş fay kuşaklarını dolduran çökerler olduğunu gördük. Bu yüzden de fay hattına bağlı olarak faydan uzaklaşarak bina yapmak, bazen tam fayın üstüne doğru çökmeye ve fayın üstüne doğru gitmeye sebep olur.Bunun bir diğer örneği de son deprem bölgelerini su basmasıdır. Sebebi buralarda fay hattının oluşturduğu vadilerdir. Fay hatlarını dolduran çökerlerin oluşturduğu düzlüklerdedir. Buralarda yeraltı suyunun doygun olması, eski göl yatağı olması ve dere yatağı olması anlamında yani seller de buralarda akmaktadır.
“MAKASLAMA KUVVETİ DEPREM YAPAR”
Sellerin bölgedeki artçı depremleri hızlandıracağını vurgulayan Üşümezsoy, “Bu seller kırılmış fayların içinde zayıf ve kırılmamış fay bölgelerinin artçılar şeklinde yeniden kırılmasına sebep olabilir. Çünkü fayı etkileyen kuvvetler yandan sıkıştırmalıdır ama bu sıkıştırmayı yağmur suları fayı kayganlaştırarak kırılmasına sebep olur. Bu durum hem fay üzerindeki basıncı düşürür hem de sürtünmeyi azaltır. Böyle olunca da makaslama kuvveti deprem yapar. Bütün bu olgular artçı depremlerin artmasına neden olur. Gerek Adıyaman’da gerek Malatya’daki seller bu bölgelerdeki artçıları da hızlandırır ve tetikler” dedi.
“HEYELANLAR MUTLAKA GÖZ ÖNÜNE ALINMALIDIR”
Fayların depreme karşı yapılanma da dikkate alınması gerektiğini söyleyen Üşümezsoy, “Örnek olarak İstanbul’un 1999 depreminden sonra Marmara Deniz’i Kuzey kenar çerçeve fayı Kuzey Anadolu Fayı kabul edilerek, burada 30 yıl içinde 3 tane 7.0 üzerinde deprem olacak, yüzde 65 ihtimalle denilen bugün tamamıyla hiçbir değeri olmayan bir durumdur. Bugün Marmara Denizi’nde Armijo’ya göre Büyükçekmece ile Silivri arasında 30 km’lik bir fay söz konusudur. Bu da 7.0’ büyüklüğünde deprem yapabilir denmektedir. Oysa bu faya 20 km daha ekleyerek 7.2’lik deprem olma riski var denilmektedir. Yeşilköy ve Büyükçekmece arasında böyle bir fay söz konusu değildir. Diğer taraftan fayın derinliği sığlaşmıştır. İstanbul’daki yapılanmaya bu boyutla bakılmalı ama Kumburgaz çukurundaki fayın etki alanında çok yaygın heyelanlar vardır. Bu heyelanlar esas olarak kötü bir zemin üzerinde gelişmiştir. Bu bölgelerdeki yapılanmalar ve heyelanlar mutlaka göz önüne alınmalıdır” açıklamasını yaptı.
“İSTANBUL’DA GÖLLER BÖLGESİNE DİKKAT”
Marmara’da göller bölgesinin ayrıntılı bir şekilde incelenmesi gerektiğini belirten Üşümezsoy Kumburgaz fayına dikkat çekti:
İstanbul’daki göller bölgesinde heyelanlı bölgeler harita üzerinden detaylı incelenmelidir ve bu heyelanlı bölgeler göz önünde bulundurularak yapılanmada mutlaka uzak kalınması gerekiyor. 2016 yılında Marmara Denizi’ni taşıyan fayın Kumburgaz fayında olduğunu anlatmıştım. Büyükçekmece ve Silivri arasındaydı ve 2019’da Silivri’de olan deprem gösterdiğim yerde meydana geldi.Marmara'da risk taşıyan kırılmamış tek fay Kumburgaz fayıdır. Kumburgaz çukurundaki 6.5’lik bir deprem, heyelanlı bölgeler için risk teşkil etmektedir ve bunu hiçbir zaman unutmamak gerekir. Havzadan kaçmak ama heyelanlı yamaçlarda yakalanmamak, yani yağmurdan kaçarken doluya tutulmamak gerekir. Bu tür yamaçlarda heyelanlar oluşmakta ve bunlar da havza kadar risklidir. Havzadan kaçıyorsak heyelansız yamaçlara yerleşmeliyiz.
“BÜYÜKÇEKMECE, AVCILAR, HARAMİDERE FAYLA BAĞLANTILI”
Havza yamaçlarındaki heyelanlara dikkat etmek gerektiğinin altını çizen Üşümezsoy, “Deprem sonrası yerleşimler heyelanlar gözetilerek yapılmalıdır. Heyelanlı bölgeler havza içindeki alanlardan daha risklidir. Büyükçekmece, Avcılar, Haramidere bölgelerindeki heyelanlara da bu anlamda Kumburgaz çukurundaki fayla bağlantısı açısından ele alınmadır. Bu bölgedeki yapılanmalara çok dikkat edilmelidir” diye konuştu.
“MARMARA’DAKİ GERÇEK RİSK, KUMBURGAZ ÇUKURUNDAKİ FAYDIR”
Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, İstanbul’da ve Marmara Denizi’nde risk taşıyan kırılmamış fayın, Kumburgaz çukuru ile Silivri çukurunun başlangıç noktası olduğunu söyleyerek harita üzerinden anlattı:
Kırmızı sarı şeffaf çizgilerle gösterdiğim alanlar fayların etki alanı, çöker havzaları, diğer taraftan artçı depremlerin yayılımı bu şeffaf olarak faylarının etki alanlarını gösterdiğim alanlardır. Bunun etkilediği alan, hemen arkasındaki özellikle heyelanların olduğu bölge risk taşımaktadır. Marmara’daki gerçek risk, Kumburgaz çukurundaki faydır.