İbrahim Büyükak: Her sabredenin yüzü gülecek diye bir şey yok
İbrahim Büyükak, Yasemin Sakallıoğlu ile birlikte oynadığı 'Mutluyuz' filminde yine seyircileri kahkahaya boğuyor. O artık kendini kabul ettirmiş bir komedyen. Ama bugünlere de kolay gelmemiş. "Sabır ve çalışmak lazım" diyor ama her sabredenin amacına ulaşamayacağını da ekliyor.
RÖPORTAJ: OYA ÇINAR
İbrahim Büyükak yüzümüzü güldürmeye devam ediyor. Komedyen denince akla gelen ilk isimlerden. Yaptığı her işte alkışları ve sempatiyi kucaklıyor. Samimi, doğal ve gerçekten çok komik. Şimdi de senaryosunu kendi yazdığı ve yönettiği, aynı zamanda başrolü Yasemin Sakallıoğlu ile paylaştığı ‘Mutluyuz’ filmiyle gündemde. Diyor ki: İnsanlar filmi bir yakınını sahiplenir gibi sahiplendi.
CENAZEDE GÜLME KRİZİNE GİRMİŞLİĞİM VAR EN DRAMATİK ANLARDA İNSANIN SİNİRİ DAHA KOLAY BOZULUYOR
Nasılsınız? Dışarıdan keyfiniz çok yerinde görünüyor? Göründüğü gibi mi her şey?
Çok güzel, çok şükür, iyi gidiyor her şey.
‘Mutluyuz’ filmiyle hem Türkiye’de mini bir turne yaptınız, hem de yurt dışında. Dönüşlerden memnun musunuz?
Seyirciden inanılmaz iyi bir dönüş alıyoruz. Özellikle yurt dışında salonlarda filmin finaline gidiyoruz mesela. Birebir şahit olmasam ‘abartıyorlar’ derdim. Sanki bir yakınını sahiplenir gibi sahiplendi insanlar filmi.
Ben de hiç olumsuz eleştiri duymadım filmle ilgili. İlginç gerçekten, çok onore edici olmalı?
İnanılmaz hem de. İstenilse eleştirilecek şey mutlaka bulunur zaten ki vardır da ama yakınını sahiplenme örneğini o yüzden verdim. Varsa da insanlar onu tolere etti, öyle bağrına bastı resmen. Gerçekten çok mutluyum o yüzden.
Genelde yaptığınız projeleri hem yazıp hem yönetiyorsunuz. Bu biraz kontrol takıntısıyla mı ilgili?
Bir taraftan o da var ama bir taraftan da şöyle bir duygusu var. Filmler çekildikten sonra kendi içinde bir hayat parçası oluyor benim için ve o yaratılan dünyanın her aşamasında olmayı seviyorum. Yönetmenlikte de kendimi geliştirmek istiyorum. İşin günahıyla, sevabıyla her şeyini sahiplenmeyi seviyorum.
Bu yaşanmış, sizin deneyimlediğiniz ya da gözlemlediğiniz bir hikaye miydi?
Valla böyle bir hikayenin deneyimlenme şansı bence biraz zor. (Gülüyor) Filmin içinde yalan makinesi gibi garip şeyler tasarladım. İki psikolog arkadaşımızın yaz kampında çektiği terapi videolarına rastlamıştım. Oradan aklıma gelmiş bir fikir. Bunun çift versiyonu olsa, çift terapisi nasıl olurdu diye düşündüm ve sonra hikayeyi detaylandırmak kolay oldu.
Gerçek hayatta çaresizlik anlarının insanları birbirine yaklaştırdığını düşünüyor musunuz?
Kesinlikle insanlar en çaresiz hissettikleri yerde yanındaki insanlara sarılırlar. Bazen bir tuvalet kapısında eşinizi beklerken kendi eşini bekleyen adamla sohbete başlarsınız, o da bir çaresiz anı paylaşmak gibidir. (Gülüyor)
ÇİFT TERAPİSİNE ARABADAN SES GELMEYE BAŞLAYINCA GİTMELİ ARABA ŞARAMPOLDEN YUVARLANINCA DEĞİL
Açmaza girmiş bir ilişki için çift terapistine gitmek gerçekten bir çözüm gibi görünür müydü size?
Ben kesinlikle terapinin insan için çok faydalı olduğunu düşünüyorum. Bazıları diyor ki çift terapistine gidince boşanıyorsun, iyi de bu da kötü bir şey değil ki. Ayrılık da dünyanın en normal şeylerinden biri ve sağlıklı bir boşanma ve ayrılık da beraberliğin kendisi kadar değerli. Bir de bence çift terapistine gitmen gereken zamanı doğru seçmek önemli. Araçla yolda gidiyorsun ve arabadan bir ses geliyor, çift terapistine o zaman gitmelisin, araç şarampolden yuvarlandıktan sonra değil.
“En kaliteli mizah en dramatik anlardan çıkıyor” demişsiniz. Benim mesela bir cenazede gülme krizine girmişliğim var. Sizin böyle bir deneyiminiz olmuş mudur hiç?
Kesinlikle doğru. Allah affetsin, benim de var böyle bir anım. (Gülüyor) Yıl 2002, babamın halasını kaybettik. Ama haberi aldığımız an sürreal resmen. O yıl dünya kupası var ve Türkiye yarı finale çıkmış, Japonya’yı yenmişiz… Maçlar da öğlen yayınlanıyordu. Böyle bir anda ölüm haberini aldık.
Sonra?
Ortalık yanıyor resmen. Türkiye kazanmış, millet göbek atıyor. Biz bir cenaze arabasında seyir halindeyiz. Neyse gittik, cenaze namazı kılınacak. Sela okuyan beyefendi de 90 yaşında falan. Ayakta zor duruyor. Ben biraz da toyluğumdan dayanamadım, babamın kulağına, “Baba beş dakika daha beklesek mi, amca da gidici herhalde” dedim. Babam beni susturmaya çalışıyor… Oluyor yani bunlar hayatın içinde. Gerçekten en tuhaf ve zor anlarda insanın siniri bozuluyor. Herkesin başına gelmiştir bence böyle şeyler.
SORUMLULUK ALDIĞINIZ HER ŞEY ZOR EVLİLİK DE BEKARLIK DA ZOR
Biraz da ‘evli, mutlu, çocuklu’ gerçeğinizden bahsedelim. Baba olunca gerçekten başka biri olmak diye bir şey var mı?
Baba olmak her şeyden önce ciddi bir sorumluluk demek. Bir evladınız var, önünüzde ona yoldaşlık edeceğiniz bir ömür var… Hem sonsuz, eşsiz bir sevgisi var, hiçbir şeye benzemeyen ama bir o kadar da ciddi bir sorumluluk duygusu.
Kıvanç Tatlıtuğ, “Evliliği niye ötekileştiriyorsunuz, ilişki başlı başına zor” dedi. Katılıyor musunuz?
Yüzde yüz katılıyorum, sorumluluk aldığınız her alan zor. Bekarlık da zor, hepsinin ayrı bir sorumluluğu var. Kimisi bekarlığı ballandırarak anlatır ama içine girsen hepsinde bir sorun vardır, her durumun başka sorumlulukları vardır.
BU KADARINI HAYAL BİLE EDEMEMİŞTİM
Kariyerinizi mizah üzerine kurmaya karar verdiğinizde mizah bugünkü kadar para ediyor muydu?
Açık söyleyeyim, bu kadarını hayal bile etmemiştim. Bursa’da yaşıyordum. ‘Leman’da, çeşitli karikatür dergilerinde yazıyordum. Üniversite döneminde hayalim meşhur olayım, hayatımı bundan kazanayım değildi. Daha çok yazarlık üzerineydi. Roman yazmak istiyordum ama konu buralara geldi. Hayallerimin de ötesine geçti.
GİYİNİK HALİMİ ZOR KABUL ETTİRDİM İNSANLARA BİR DE SOYUNMAYAYIM
“Sanat için soyunmam” demişsiniz, bu bir espri miydi, gerçek duygunuz mu?
Hem espri hem gerçek. Sizce Türkiye buna hazır mı? (Gülüyor)
Valla gündemimizin ortasına bomba gibi düşerdiniz, bir şenlenirdi ortalık. Fena olmazdı sanki?
Hahaha! Şenleneceği kesin ama benden ziyade, soyunmasam sizin için daha iyi olur. Ben giyinik halimi zor kabul ettirdim insanlara.
Peki, sanat için yapacağınız en büyük fedakarlık ya da çılgınlık ne olurdu?
Aç da kaldım, iki kuruş telifle iş de yazdım, eve yürüyerek döndüğüm de oldu. Bunların hepsi büyük çılgınlık bence. Sabır ve çalışmak çok önemli. Her sabredenin yüzü gülecek diye bir şey de yok maalesef. Sanat böyle bir şey. Bu yüzden başlı başına bir risk, bir çılgınlık.
Herkesi bu kadar güldüren adamı en çok ne güldürüyor?
Beni en çok oğlum güldürüyor şu ara. Onun her anına tanık olmak… Koltuktan havuz yapıyor, girip o hayali havuzun içinde yüzüyor… O hayal gücü beni çok güldürüyor
ESER VE OĞUZHAN İLE BİR KEZ BİLE BİRBİRİMİZE SESİMİZİ YÜKSELTMEDİK
Eser Yenenler ve Oğuzhan Koç ile çalışırken de çok yakındınız, kendi yollarınızda yürürken de değişmedi bu. Hiç mi ego çatışması, mesleki kıskançlık gibi durumlar yaşanmadı aranızda?
Size tüm kalbimle çok gerçek bir şey söyleyeyim mi? Biz bugüne kadar tek bir kere bile değil kırmak, üzmek, birbirimize sesimizi yükseltmiş değiliz. Çünkü çok gerçek bir sevgi ve saygı var aramızda.
- Kadınlara asla söylenmemesi gereken 5 cümle! Bunları söylerseniz ilişkiniz bitebilir
- Sakın çöpe atmayın! Çamaşır suyu lekesini 5 dk içerisinde yok ediyor...
- Kıl köklerini kurutuyor! Gece sürünce etkisi sabaha kadar devam ediyor, 100 yıllık doğal epilasyon, cildi bebek gibi yapıyor
- Türkiye'de kendiliğinden yetişiyor ! Kanı temizleyip, organları yeniliyor: Vücudu dipçik gibi yapan bitki
- Siirt'te yetiştirilip dünyaya satılıyor! Kilosu 900 TL: Fiyatı pahalı ama ciltteki yaraları tarihe karıştırıyor, bitki değil doğal ilaç