İçimde iki Erkan var birbirleriyle hep kavgalılar
Duayen oyuncu Erkan Can 'Sadık Ahmet' filmiyle karşımızda. Filmi konuşmak için buluştuğumuzda elbette ki hayattan da söz ettik. Oyuncu, "Her konuda kendimle kavga ederim. Bir omzumda bir Erkan, öteki omuzumda öbür Erkan, ikisi birbiriyle tartışır" diyor.
RÖPORTAJ: OYA ÇINAR
Duayen bir oyuncu, aynı zamanda ‘derya, deniz’ bir insan. Az ve öz konuşuyor. Her cümlesinde insanı bir düşündürüyor… Bir o kadar da komik ve esprili. “Gönül ‘kocamaz’, gönül yaşlanmaz, gönül hep sultandır yavrum” diyor. Yeni filmi ‘Sadık Ahmet’ vesilesiyle buluştuk ama daha fazlasını konuştuk.
GENÇLİĞİMİN BAHARINDA NASILSAM ŞİMDİ DE AYNIYIM GÖNÜL YAŞLANMAZ
Nasılsınız?
Sağlığımız yerinde, işimizde, gücümüzdeyiz. Yaptıklarımız var, yapacaklarımız var. Devam ediyoruz.
Sizinle röportaj yapacağımı söyleyince herkesten hayranlık ifadeleri duydum. Ben de heyecanlıydım. Size geçiyor mu bu duygular?
Teşekkür ederim. Bu yaşadığımız hayat sadece bir oyun, bunun farkındayım ama mutluluk verici tabii. Görüyorum, hissediyorum… Bu işler karşılıklı. Ben de herkese, her zaman saygılı olmaya çalışıyorum.
Kimileri heyecan ve merak duygusunu kaybettiğini söylüyor. Siz hâlâ heyecan duyanlardan mısınız?
Beni her şey heyecanlandırıyor. O bitti mi zaten ölüyorsun ya aslında… Oynadığımız oyunlar, yaptığımız işler, sanat başlı başına çok heyecanlandırıyor beni. Var olma sebebi aslında. Herkesin bir var olma sebebi bulması gerekiyor. Ben erken yaşta buldum ve hiç bırakmadım.
17 YAŞIMDA İLK MAAŞIMI BURSA DEVLET TİYATROSU’NDAN ALDIM
Bursa’da, henüz lisedeyken Devlet Tiyatrosu’nda günde altı-yedi oyun oynuyormuşsunuz. O zaman tiyatro sizin için bir hobi miydi yoksa hep gelecek hayaliniz miydi?
Hiçbir zaman hobi olarak görmedim. Her zaman tiyatro benim için bir meslekti. O yıllarda bir sezonda birçok oyun oynardık. Her gün sahnedeydik. 17 yaşında ilk maaşımı Bursa Devlet Tiyatrosu’ndan aldım. Sigortam oradandır. (Gülüyor)
Peki, o zamanki hayal gücünüz bugünleri öngörmeye yetiyor muydu? Bir gün duayen oyuncular arasında sayılacağınızın hayalini kuruyor muydunuz?
Hayır, hiç öyle düşünmüyordum. İstanbul’da konservatuarı bitirince yine Bursa’ya dönüp oyunculuğa, tiyatroya devam etmek istiyordum ama o zaman bugünkü gibi televizyonlar yoktu. Sinemanın bugün geleceği yeri tahmin etmek o zaman için çok mümkün değildi ama ömrümü tiyatroya, oyunculuğa, adayacağımı biliyordum.
‘SADIK AHMET’İN HİKAYESİ TAMAMEN GERÇEKLERE DAYANIYOR
Şimdi gerçek hikayeyle, ‘Sadık Ahmet’ filmiyle beyaz perdedesiniz. Bu projeden önce Dr. Sadık’ın hikayesini biliyor muydunuz?
Yakinen biliyordum. 80’li yılları yaşadık, takip ettik. Sadık Ahmet, Batı Trakyalıların önderi. Onlara meselenin özünü, Batı Trakya’da yaşayan Türklerin gördüğü ayrımcılığı anlatan bir önder. Maalesef bunlar sadece bizim, değil, tüm dünyanın gerçeği. Yakın zamanda da bir sürü olaylar yaşandı, yaşanıyor… Bunları barışçıl yollarla, dostlukla çözebilirsek muhteşem olur. Dileriz dünya bu yöne doğru gider.
Siz Dr. Sadık’ın kayınpederisiniz ve ona alttan alta cesaret veriyorsunuz…
Doğru, onun devamlı yanında olan, hep destekleyen, onu koruyan bir karakterim. Filmde çok net altını çizmesek de onu hissettirmeye çalıştık.
KADINLAR HER ŞEYİ GÜZEL ÇÖZER
Eşinize en sık kullandığınız hitap şekli ne?
Gülüm…
“Sevmelere doyamıyorum” dediğiniz biri?
Kızım.
Duymaktan en çok hoşlandığınız iltifat ne?
Bilmem… “Pek şıksın yine” derler genelde.
Kendiniz mi seçersiniz giydiklerinizi?
Gençliğimden beri her zaman kendim alırım giydiklerimi. Arada bir eşim alır ama o da bilir zevkimi, ona göre alır. Kadınlar her şeyi güzel çözer yavrum.
İŞİNİ CİDDİYE ALANA ‘İYİ ADAMI’ DA ‘KÖTÜ ADAMI’ DA OYNAMAK ZORDUR
İnsan kariyerinde gelebileceği en üst noktalara gelince, “Unumu eledim, bundan sonrası cila sayılır” diyor mu yoksa daha yapacak çok şey var mı?
Valla gençliğimin baharında nasılsam, şimdi de öyle hissediyorum. Gönül ‘kocamaz’, gönül yaşlanmaz yavrum. Gönül sultandır her zaman! Daha yapacak çok işim var. Kafamızda da var, tezgahta da. Sırası geldikçe yapılacak.
Bir oyuncu için ‘iyi adamı’ oynamakla ‘kötü adamı’ oynamak arasında performans olarak daha zevkli, daha zor gibi ayırımlar var mı?
Her rol kendi içinde zordur esasen. Onu anlatması çok zordur. “O kötü adamı nasıl oynadın?” dersen, o çözülemez bence. Ben de bilemiyorum. Oynadım işte. İşini ciddiye alan için ikisi de aynı çalışmayı ve disiplini ister.
“Gerçekten kötü biri, ‘kötü adamı’ iyi oynayamaz çünkü yüzleşemez” diye bir yorum okumuştum. Katılıyor musunuz?
Olabilir, bunlar derin ve güzel sohbetler. Tartışılır. Üzerine düşünülesi bir durum. Kesin bir cevabı yoktur, bulunamaz kanımca ama güzel bir tartışma konusu.
İÇİMDE İKİ ERKAN VAR BİRBİRLERİYLE HEP KAVGALILAR
Yürüdüğünüz yola bakınca kendinizden ve yolculuğunuzdan razı mısınız?
Genellikle. (Gülüyor)
Olmadığınız yanlarınız neler?
Çok vardır ama onları sana anlatmam kızım, onları yine kendimle tartışırım. Bir omuzumda bir Erkan, öteki omuzumda öbür Erkan, ikisi birbiriyle tartışır, her gün kavga ederler birbiriyle.
Kendi kendinizle mi kavga ediyorsunuz?
Ben her konuda kendimle kavga ederim. Otururum, karşıma öbür Erkan’ı alırım. Adaleti, doğruyu bulmaya çalışırız. Ama ikisini birbirine dövdürmem. Biri “Şurada otur” der, öteki, “Saat 12 oldu, kalk git” der. Birbiriyle kavga ederler ama öteki Erkan da benim düşmanım değil. Tartışır, orta yolu buluruz. Hep kavga ederiz ama birbirimizin elini bırakmayız.
FİRARİ BİR ÇOCUKTUM
Babanız öğretmenmiş, çok çekinirmişsiniz ondan. Neden?
Köy Enstitüleri öğretmenleri öyledir. O dönem tüm öğretmenler öyleydi. Hepsinin tatlı-sert bir otoritesi vardı. Yoksa babamdan hiç başka türlü baskı görmedim. Bir fiskesini yemedim. Bir kere dövecek oldu onda da önüne geçtiler. Çok da haklıydı. Okuldan kaçıyordum. Firari bir çocuktum, firari güvercin gibi kaçardım ben.
Şimdi de bir masada canınız sıkıldıysa, “Tuvalete gidiyorum” deyip kaçıyormuşsunuz, öyle mi?
E tabii! N’apıcam başka! Boş muhabbete, geyik muhabbetine gelemem. Sıkıldıysam, “Bi’ tuvalete” der, soluğu evde alırım.
E, aramıyorlar mı sonra? Ne diyorsunuz?
Arıyorlar, “Sizi mi dinleyeceğim” diyorum, ne diyeceğim. Kötü muhabbeti çekemem. “Müsaadenizle” der vınlarım.
ÇOK DÜŞTÜM AMA HEP KALKIP YÜRÜDÜM MORAL BOZMAK YOK
Çocukluğunuz hep doğayla iç içe geçmiş. Çok eşekten düşmüşsünüz mesela. Zevkli miydi?
Tabii, ben tam köy çocuğuyum. Hâlâ anamın köyüne, babamın köyüne giderim. Anamın köyü Yenişehir köyü, babamınki Bayırköy. Bütün ralliler bizim köylerden geçer yavrum. Marmaray etabı. Bayırköy etabı en tehlikeli etaptır. Hayvanlar derenin kenarında güdülürken alt yolda cayır cayır arabalar geçer.
Gerçek hayatta da ‘eşekten düşmüş gibi olmak’ diye bir deyim var. O duyguyu yaşadınız mı hiç?
Zaman zaman… Tabii ki yaşadım. Ama kalktık yürüdük… Moral bozmak yok. Anam da gitti… Babam da gitti. Bunlar oldu. Ama hayat devam ediyor. Kural bu. Kuralı anladıysan, kederini yaşayacaksın, kalkıp devam edeceksin.
- 1 hafta boyunca için! 7 günde 7 kilo verdiriyor, aç kalmadan zayıflatıyor, kaşık kaşık yiyince yağları cayır cayır yakıyor
- Botoksa para dökmeye hiç gerek yok! Uyumadan 1 damla süren sabah 10 yaş gençleşiyor
- 40 yıllık yoğurtçunun sırrı! Taş gibi yoğurt yapmak için içerisine 15 adet ekleyin: Hem lezzetli hem şifalı, probiyotik etkisiyle vücuda iyi geliyor
- Kelle paçaya büyük rakip! Ruslar kaşık kaşık tüketiyor: Bağışıklığı çelik gibi güçlendiriyor, damar daralmasını önlüyor, lezzetli ve şifalı
- Kadir Ezildi tarifini verdi! Yağmura çamura meydan okuyor: Temizlik suyuna 1 çay bardağı ekleyin