Esra Ruşan, hem ekranda hem gerçekte duygusunu karşısına geçirebilen biri. Konuşmasının ve ses tonunun sakinleştirici bir etkisi var. Uzun uzun konuşsa da dinlesek hissi uyandırıyor. Daha çok tiyatro sahnesinden tanıdığımız yetenekli oyuncu, şimdi ‘Masumlar Apartmanı’nda Esra olarak karşımızda. Hem oyunculuk serüvenini, dizideki Esra’yı hem de gerçek Esra’yı konuştuk. Oya Çınar / oya.cinar@posta.com.tr
Magazinden uzak bir yaşantınız olduğu için hakkınızda çok fazla bilgiye ulaşamadım. Oyunculuğun öncesine gitsek, nasıl bir hikayeniz var?
Ben, İstanbul Üniversitesi’nde öğretmenlik okuyordum. Okula çok erken yaşta başladım. Üçüncü sınıfı bitirirken henüz 18 yaşındaydım. Ama o sırada öğretmenlik yapmak istemediğimi, asıl istediğim şeyin oyunculuk olduğunu fark ettim.
İÇE DÖNÜK BİR YAŞANTIM VAR
Bunun farkına nasıl vardınız?
Biraz klişe olacak ama zaten çok fazla oyun izliyordum. Üniversitede hep tiyatro klüplerindeydim. Yöntemlerini kendim bularak, kursa yazılarak, tiyatrocu arkadaşlar edinerek ilerledim. Sonra zaten konservatuar sınavlarına hazırlandım ve kazandım.
Aileniz bu kararınızı nasıl karşıladı?
Annem ve babam öğretmen. Başta tabii ki çok karşı çıktılar çünkü öğretmen olmamı çok istiyorlardı. Ama sonra mezun olmamla birlikte, mesleğimin ne kadar kıymetli olduğunu gördükçe benimle gurur duymaya başladılar.
Ve iki yaşında bir kızınız var. Çok şaşırdım öğrenince...
Evet, sizin de fark ettiğiniz gibi çok içe dönük bir yaşantım var.
DALGACIYIMDIR DÜNYEVİ ŞEYLERİ CİDDİYE ALMAM
Sadece Esra olarak kendinizi nasıl anlatırsınız?
Dalgacıyımdır biraz. Dünyevi şeyleri ciddiye almam; bazı şeyleri aşmışlığımla ilgili değil ama bu. Çocukluğumdan getirdiğim bir refleks. Bu da benim kendimle ilgili çözmem gereken bir meseledir belki, bilmiyorum. Bir savunma mekanizması olabilir. Duygularımı saklamam. O an içimden ne geliyorsa, karşımdakini rahatsız etmiyorsam ya da zarar vermiyorsam, o duygumu yaşar ve karşımdakine gösteririm. Bir de içgüdülerime çok güvenirim. Bir olayla ya da bir insanla ilgili başta ne düşünüyorsam genellikle o hep doğru çıkar.
Değiştirmek istediğiniz şeyler var mı?
Değiştirmek olarak hiç düşünmedim ama sakarım mesela. Çok sakarım hem de... (Gülüyor) Aklım biraz gidiktir. Mesela masayı topladım zannederim ama bardağı orada unuturum kesin.
BENCE HERKES TERAPİSTE GİTMELİ
Şu anki yolculuğunuzu taşımak istediğiniz yer neresi?
Ben geleceği düşünmeyi bıraktım artık. Hayal kurarım ama bu hayaller için kendime büyük motivasyonlar yaratıp ona göre yaşamam. Bu sayede hayal kırıklığına da uğramıyorum. Daha gündelik yaşamayı öğrendim ve bundan zevk alıyorum.
Bu, gerçekten öğrenilir bir şey mi?
Ben öğrendiğimi düşünüyorum. Tabii ki çocuğum olduktan sonra bazı şeyler değişti. O gelecek kaygısı zaman zaman geliyor ama kendimi o duyguya teslim etmemeyi, savaşmayı öğrendim sanırım. Çünkü artık şunu çok iyi biliyorum. Hayat şu anda saklı, gelecekte değil.
Ne güzel bir şey söylediniz...
Çünkü gelecekte istediğim şeyi yaşamanın beni mutlu edip etmeyeceğini bilmiyorum. O yüzden şu anki mutluluğumla ya da mutsuzluğumla ilgileniyorum. Beş gün sonrasının kaygısını bugün çözmeye çalışmıyorum.
Yaşadığınız bir şey sayesinde mi bu farkındalığa vardınız yoksa tamamen kendi kendinize ulaştığınız bir tutum mu?
Biraz kendi kendime çözdüm, bir dönem terapiste de gittim. Onun da çok faydasını gördüm. Çünkü ruhumuzun o şifaya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Bence herkes gitmeli. En basitinden geçirdiğimiz şu dönem... Üç ay evlere kapandık. Kolay değil tüm bunlarla insanın tek başına baş etmesi. Dolayısıyla bu dönem bazı şeyleri tekrar hatırlamama sebep oldu.
AŞK KAPALI DEVRE BİR ŞEY O BİR ŞALTER ATMASI
İlişkilerde en ciddiye aldığınız tutum ne?
Saygı. Karşımızdakine çizdiğimiz sınırların korunması… n Sizi en çok ne heyecanlandırır? Dönem dönem değişir. Şu sıra kızım Gün’le ilgili şeyler beni çok heyecanlandırıyor. Yürümesi, “Anne” demesi…
En kolay neye sinirlenirsiniz? Nelere öfke duyuyorsunuz?
Çok şey var. Kadın cinayetleri, iklim krizi… Hangi birini sayayım ki. Ama daha kişisel, anlık şeyler soruyorsan trafik galiba. O panik hali. n Aşk size ne ifade ediyor? Normal bir duygu değil aşk. Kapalı devre bir şey. O bir şalter atması… Ama öyle uzun, upuzun süren bir duygu kesinlikle değil. Daha kısa bir şey.
Sonsuz aşk kavramına inanmıyorsunuz o zaman?
Öyle bir şey yok bence. (Gülüyor)
DOĞAL BİR OYUNCULUK YAPMAYA GAYRET EDİYORUM
İzlerken en eğlendiğim karakterlerden biri sizsiniz. Mimikleriyle oynayabilen çok az oyuncu var aslında… Çok gülüyorum size. Siz, nasıl bir bağ kurdunuz Esra ile?
Çok teşekkür ederim. Ne mutlu böyle düşünüyorsanız… Bir kere karakterin adı gereği, senaryoyu daha ilk okuduğum anda Esra’yı çok benimsedim ve aldım içime. Bana çok yakın bir karakter ama yakın olması işimi çok kolaylaştırmıyor aslında. Hatta biraz daha zor olabiliyor… Çünkü sıradan bir oyunculuktansa daha doğal bir oyunculuk yapmaya gayret ediyorum.
Safiye ile ilk karşılaşma anınızdaki yüz ifadenize, tepkilerinize kahkahalar atmıştım…
Tam da bu söylemek istediğim… Çünkü komedi unsurları olan bir karakter Esra. Bunu vermek de hiç kolay değil aslında. Genel olarak dizinin tansiyonunu düşününce, seyircinin nefes almasına izin veren bir karakter. Tam olarak istediğim ölçüde yansıtabiliyor muyum bilmiyorum tabii, ona seyirci karar verir ama ben oynarken karaktere çok yaklaştığımı hissediyorum.
Gerçek hayatta kız arkadaşlarınıza karşı Esra kadar nahif misiniz siz de?
Öyle olduğumu düşünüyorum. Her şeyden önce saygı duyarım, yapabileceğim bir şey varsa mutlaka yardım etmeye çalışırım. Ama yanlış bir şey görüyorsam onu da mutlaka söylerim. Bir de komiğim biraz galiba.
Günlük hayatta etrafımızda psikolojik sorunları olan insanlara temas ediyoruz ama sizin hikayenizde ciddi vakalar var… Buna rağmen, aslında çok abartılı gelebilecek şeylerde bile izlerken “Yok artık” demiyoruz…
Vaka bunlar evet. Ama onu ben de izleyici gözüyle baktığımda demiyorum çünkü oynarken karakterlerin çok doğru yansıtıldığını düşünüyorum. Özellikle Safiye özelinde baktığınızda, hikayesinin öncesini de gördüğünüz için bir noktada kendinizi onu anlarken buluyorsunuz. Etrafımızda o kadar çok örneği var ki aslında. Her şeyi paketleyen, her şeyin üzerine tarih yazan, temizliğe doyamayan insanlar var. Safiye bunların bir üst seviyesi.
Dedesinin İnci üzerindeki otoritesi, izlerken müdahale etme isteği uyandırıyor bende. Arada bir itiraz etsin istiyorum…
İnci’nin durumu gerçekten çok zor. Kardeşinin hem annesi, hem ablası olmuş. Dedesinin bazen kızı, bazen annesi olmuş. İlişkiler çok yer değiştirmiş… Dedesi, İnci’nin her şeyi. Onun tek bir bakışı, İnci için çok etkili olabiliyor. Bu hissettiğin şeyi anlıyorum. Esra da en yakın arkadaşı olarak buna benzer şeyler söylüyor zaman zaman İnci’ye ama İnci’nin gerçeğine de saygı duyuyor. Onu anlıyor…
Gerçekte İnci gibi bir arkadaşınız olsa ona nasıl yaklaşırdınız?
Empati kurardım mutlaka. Çünkü ben de çok gözü kara biri değilimdir. Bir şeyi yapacağım zaman onunla bağlantılı diğer tüm meseleleri de çözmek isterim. Kimseyi kırmadan, dökmeden yapmaya çalışırım yapmak istediğim şeyi. Bütün o bağları yumuşak bir geçişle korumaya çalışırım.
FARKLI BİR İŞİN İÇİNDE OLDUĞUMUZUN HEPİMİZ FARKINDAYIZ
TRT 1’de yayınlanan ‘Masumlar Apartmanı’, her bölümüyle çok konuşuluyor. Bu kadar başarılı bir işin parçası olmak nasıl hissettiriyor?
Çok güzel bir his tabii. Daha önce de çok başarılı işlerde yer aldım ama bu kez cidden farklı bir şeyin içinde olduğumuzun hepimiz farkındayız.
Neye bağlıyorsunuz dizinin bu kadar gündeme oturmasını?
Gerçek bir hikaye olması tabii çok etkili ama burada yerine oturmuş üçlü bir sac ayağı var. Yönetmen, senarist ve oyunculuklar… Bu üçü en iyi şekilde bir araya geldiğinde o iş oluyor zaten. Ben işin içinde olduğum için tabii ki çok heyecanlı ve mutluyum ama sanki içinde değilmişim gibi her hafta, her bölümü heyecanla bekliyorum. İzlerken ağladığım oluyor…
GÖZÜ KARA BİR İNSAN DEĞİLİM HEP YUMUŞAK GEÇİŞLER YAPARIM
Bugüne kadar yaptığınız en gözü kara eylem öğretmenlik okumayı bırakıp konservatuara girmeniz miydi?
Evet ama 18 yaşındaydım o zaman. Şimdi 35 yaşındayım. O günkü benle bugünkü ben arasında dağlar kadar fark var. O zaman bir anda gözüm karardı ve aileme rağmen bunu yaptım. Ama bugün olsa kesinlikle o zamanki gibi fevri davranmazdım.
- Uzmanı anlattı: Doğal ve laboratuvar pırlantaları arasındaki farklar
- Türk kahvesinin bayatlamasını önleyen yöntem! Kavanozun içine 2-3 tane atmak yetiyor, 1 ay boyunca tazecik kalıyor
- Sadece bir avuç yetiyor! Tatlı krizini bıçak gibi kesiyor, içeriğiyle şekeri ve tansiyonu dize getiriyor, lezzetiyle mest ediyor
- Kışın cilt bakımı nasıl yapılır?
- Uzmanı açıkladı: Vücuda girdiği an doğal antibiyotik etkisi gösteriyor!Kandaki enfeksiyonu dışarı atıyor, gribi ilaçsız tedavi ediyor