Feray Açıkgöz, son dönemde tanıştığım en ilginç insanlardan biri. Mesleği de hayli ilginç. Spor eğitmeni ama aynı zamanda Türkiye’nin sayılı kadın dublörlerinden ve en çok tercih edileni. Bugüne kadar Aslı Enver, Demet Özdemir, Özge Özpirinçci gibi pek çok kadın oyuncunun aksiyon sahnelerinde dublör olarak onu izledik. “Korkusuz değilim ama kendimi alamıyorum, bu işi tutkuyla yapıyorum” diyor. Hikayesini kendisinden dinledik. / Oya Çınar / oya.cinar@posta.com.tr
Oya Çınar / oya.cinar@posta.com.tr
Hem spor eğitmenisiniz hem de aksiyon sahneleri için filmlerde, dizilerde dublör olarak çalışıyorsunuz. Sizi bu işle buluşturan hikayeyi merak ediyorum…
Spor akademisinde okudum. 15 yıllık bir antrenörlük geçmişim var. Şu an hem spor eğitmenliği yapıyorum hem de dublörüm. Bazen dublörlük daha öne geçiyor. O içimde yanan bir ateş gibi çünkü (Gülüyor) çok keyif alıyorum. 10 yaşından beri spor yapıyorum. Atletim. Bir spor salonunda çalışıyordum. Patronlarımdan birinin eşi film sektöründeydi. Bir gün, “Bize acil koşucu kız lazım” dedi. Ben de çok detay öğrenmeden gittim, sette beni karşıladılar. Dublör olacağımı bile bilmiyordum. Sadece koşan bir kızın lazım olduğunu ve o gün o seti kurtarmam gerektiğini biliyordum.
Ama bir seferle kalmadı sanırım…
O sette iki gün koştum. Ben koşuyorum, başrol beni kovalıyor. Çok eğlenceli bir setti. Sonra birkaç defa daha aynı sahneler için çağrıldım ve her seferinde çok keyif aldığımı fark ettim. Başlayış o başlayış. Yedi yıl oldu. Yedi yıldır Türkiye’de pek çok sette dublör olarak çalıştım, çalışmaya devam ediyorum.
ÜÇ AY TEKERLEKLİ SANDALYEDE YAŞADIM
Türkiye’de bu işi yapan kaç kadın dublör var?
Beş kişiyi geçmiyoruz tahminim. Genellikle erkek işi olarak algılanıyor. Kadınlar çok tercih etmiyor da olabilir çünkü gerçekten riskli bir iş.
Ciddi bir sakatlanma geçirdiniz mi hiç?
Oldu tabii. Üç ay tekerlekli sandalyeyle yaşadım. Sürekli aynı yöne düşmekten belimde deformasyon ve fıtık oldu ama ısrarla ameliyat olmak istemedim.
Böyle durumların yaşanmaması için yeterli önlemler alınmıyor mu?
Alınıyor fakat bazen kostümün azizliğine uğruyoruz. Bazen öyle bir kostüm hazırlanıyor ki o ana hiç uygun değil. Sanırım bizi biraz ‘demir adam’ sanıyorlar. “Asla sakatlanmaz bunlar” gibi düşünüyorlar. (Gülüyor)
Böyle şeyler hiç travma yaratmıyor mu? Geri adım isteği, “Artık yapmayayım” düşüncesi hiç olmuyor mu?
Şu ana kadar olmadı. Sadece bir daha bu işi yapamazsam ne hissederim korkusu var.
HİÇ BAŞKA VASFIMIZ YOK DA O YÜZDEN BU İŞİ YAPIYORUZ ZANNEDİYORLAR
Bu kadar riske rağmen sizi bu kadar tutkuyla bu işte tutan şey ne?
Bunu ben de çok düşündüm. Tanıştığım herkes soruyor. Sette oyuncular çok merak ediyor. Beni en çok şu üzüyor. Oyuncular bile bu işi sadece para için yaptığınızı düşünüyor. Sanki hiç başka vasfınız yokmuş gibi bir algı oluyor. Bir oyuncu yanıma gelip, “Canım paraya mı ihtiyacın var?” diye soruyor mesela. Bunu gerçekten tutkuyla isteğimiz için yaptığımızı düşünmüyorlar.
Tek başına adrenalin sevdasıyla da açıklamak zor ama…
Tek başına tabii ki o değil. Dediğim gibi bazen ben de çok kafa yoruyorum. Babam biraz muhafazakardır. Tek çocuk olduğum için çok üstüme düşer ve korumacıdır. Bir yandan da benim tüm başarılarım onun için çok olağandır. Ona hep daha fazlasını yapabileceğimi gösterme çabasıdır benimki belki de.
BU İŞTE BİR ERKEĞİN YAPTIĞI AMA BENİM YAPAMAYACAĞIM BİR ŞEY OLAMAZ
Bu işte erkek ya da kadın olmanın avantajları ya da dezavantajları var mı?
Teknik çok önemli ama tabii ki fiziksel güç de çok gerekiyor. Dolayısıyla erkekler daha avantajlı ama kendi adıma rahatlıkla şunu söyleyebilirim. Bir erkeğin yapabildiği ve benim yapamayacağım bir şey yoktur bu işte. Bir de düşünürseniz, bu işin bir okulu yok Türkiye’de. O kadar farklı beceriler isteyen bir iş ki kendinizi sürekli geliştirmeniz gerekiyor.
Bu işe başlarken herhangi bir şeye karşı hiç fobiniz yok muydu?
Yükseklik korkum vardı. Bir gün dersteyim ve İzmir’de çekilen bir sahnede sorun olduğu, iyi bir dublöre ihtiyaç olduğu söylendi. Sırt çantamla atlayıp İzmir’e gittim. 30 katlı bir binanın tepesinde bir yürüme sahnesi çekilecekti. Önce ayağım titredi, başım döndü. Sonra kendime şunu dedim. “Aşağıda 200 kişi var ve sana bakıyor. Yapmak zorundasın.” Yaptım ve o günden sonra yükseklik korkumu yendim.
Türkiye’deki güvenlik koşullarını ve yurt dışındakileri kıyasladığınızda arada ciddi farklar var mı?
Burada da çok titizlikle çalışılıyor ama yurt dışında çok daha profesyonelce yapıldığını kabul etmek zorundayız. Yakın zamanda bir dijital platform işi için görüşmeye gittim. Dünyada çok iyi setlerde çalışmış yönetmenlerle tanıştım orada. Onların bana söylediği şuydu, “Gördüğümüz en cesur kadın dublörsün.” Çok gururlandım.
Tüm önlemler alınsa da sıfır risk diye bir şey yok sanırım…
O çok mümkün değil. Tüm sistem en iyi şekilde kurulur, ipe bağlısındır ama bir an bir şey olur ve ipe dolanabilirsin. En küçük macera arayışını kaldıracak bir iş değil bu. Ben her zaman benim için en güvenli yolu seçerim. Asla risk almam.
YANMA SAHNESİ HER ZAMAN ÇOK RİSKLİDİR
Nasıl bir sahne sizi gerçekten çok endişelendirir, düşündürür?
Yanmak… Her zaman çok risklidir zaten. Özel jel sürülüyor. Koruyucu giysiniz oluyor. Onun bir süresi vardır. O sürede seni söndürmeleri gerekiyor yoksa koruma kıyafetine rağmen derine işleyebiliyor yanma hissi. Süresini tutan ayrı kişi var, sizi söndürmek için bekleyen birileri var. Ekibin her zaman çok profesyonel olması gerekiyor.
Çocuğunuz olsa bu işi yapmasına izin verir miydiniz?
Asla vermezdim. (Gülüyor) Asla tercih etmem. Engel olmaya çalışırım. Ama kendime engel olamıyorum.
Bugüne kadar hangi dizilerde, filmlerde, kimlere dublör oldunuz?
Aslı Enver, Demet Özdemir, Pınar Deniz, Özge Özpirinçci… Çok var. Türkiye’de en çok iş alan dublörlerden biriyim.
Bu işe merak duyan birine ne söylersiniz?
Ben herkese tavsiye etmiyorum. Maalesef bir akademisi ya da sendikası yok bu işin. O yüzden sette ne kadar yeterli koşullar sağlanırsa sağlansın sonuçta çok riskli bir iş. Bir insan ancak aşkla, kendime engel olamıyorum diyorsa bu işe başlamalı ve tabii işin gerektirdiği diğer yeterliliklere sahip olmalı.
FOTOĞRAFLAR: OZAN GÜZELCE
- İncirin üstüne 1 bardak ekleyin! Sabah tüketen 100 yaşına kadar yaşıyor: Vücuda kalsiyum, magnezyum ve çinko yüklüyor
- Bağırsakları motor gibi çalıştırıyor! Aç karnına 1 kaşık yemek yetiyor, tıkalı bağırsakları yağ çözücü gibi açıyor! Kabızlığın en kesin çaresi
- Osmaniye'de hasadı başladı! Kilosu 10 TL'den kapış kapış satılıyor: Bağırsakları makine gibi çalıştırıyor, vücuda C vitamini yüklüyor
- En karizmatik burçlar onlarmış! Kaliteleri ve auraları ile kendilerini her ortamda belli ediyorlar
- Ayıla bayıla yiyoruz ama böbrekleri diyalize sürüklüyor! Her sofrada var, ömrü 10 yıl kısaltıyor, organ yetmezliğine kadar götürüyor