Harika çocuk, dev kadın... İdil Biret, dünyanın en ünlü piyanistlerinden biri. Ayrıca ‘Dünyanın en geniş repertuvarlı piyanisti’ unvanını taşıyor. Usta isimle bir araya geldik. Geçmişten günümüze o harika çocuğun devleşmesini konuştuk. ALEV GÜRSOY CİMİN / alev.gursoy@posta.com.tr
Nasılsınız İdil Hanım, nasıl gidiyor, her şey yolunda mı?
Teşekkürler. Geçirdiğim ciddi bir rahatsızlık sonrası toparlanmaya çalışıyorum.
O kadar karışık ve zorlu günler geçirdi ki tüm dünya, hepimiz bundan nasibimizi aldık, sizi ne denli etkiledi, süreç?
2020 yılında 11 Martta verdiğim konser sonrası Türkiye pandemiyle kapandı dış seyahatler de durdu. Bütün konserlerim iptal oldu. Sonra, iki kere sahneye çıkabildim Eylül ayında Paris Radyosunda ve Aralıkta Ankara'da CSO yeni salonunda. 2021 yılı önce pandemi sonra da geçirdiğim rahatsızlık nedeniyle konsersiz geçti.
“HAYATI İYİ YAŞADIM”
En son 80. Yaş gününüzü kutladık, tekrar iyi ki doğdunuz. Hiç göstermediğinizi söylemek isterim. Peki bu yaşlarla aranız nasıl? Geçmişten bugüne dönüp baktığınızda “Çok güzel yaşadım” diyebiliyor musunuz? Ve siz kendinizi kaç yaşında hissediyorsunuz?
Hayat tatlı ve acı olaylarla dolu. Kimse çok güzel yaşadım diyemez. İyi yaşadım diyebilirim ben de. Yaşımla hiç ilgilenmedim onun için bu sorunuza cevap vermem güç.
‘KEŞKE’ KELİMESİ LÜGATIMDA YOK, KENDİME BOŞU BOŞUNA EZİYET ETMEKTEN KAÇINIRIM
Sizin gibi dünyada nam salmış, herkesin şahane bulduğu kadının da için “keşke şunu da yapsaydım ve yahut yapamadım” dediği, içinde ukde kalan bir şey var mı?
Hayır yok. Bana teklif edilen, yapmak istediğim projeleri engellemek isteyenler oldu. Eşim de onlarla uğraşıp bu projelerin tamamının gerçekleşmesini sağladı. Keşke kelimesini de hayatımda hiç kullanmadım.
Herkese nasip olmaz ‘Keşkesiz bir yaşam’ ne güzel!
Keşke kelimesi benim lügatımda yok. Hiç bir zaman da olmadı. Anları layıkıyla yaşamanın önemine inanmış bir yapıda olduğum için kendime boşu boşuna eziyet etmekten kaçınırım, olmayacak isteklerle zaman kaybetmektense. Burada eşim Şefik ile farklı düşünüyoruz.
Mesela, başladığım bir proje engellendiğinde ben adam sende ne olacak derken o üstüne gidip bir şekilde engelleri aşıyor ve gerçekleşmesini sağlıyor. EMI için Beethoven senfonileri kayıtlarını yapmaya başladığımda EMI içinde bunu istemeyen bir üst yönetici projeyi durdurdu.
Şefik bir şekilde Thorn-EMI holdingi idare heyeti başkanına ulaşılmasını sağladı ve onun girişimi ile iki gün içinde proje kaldığı yerden tekrar başladı ve gerçekleşti. Keza, Chopin’in bütün piyano eserlerinin kayıtlarını yapmaya başlayınca bundan rahatsız olan bazı plak firmaları aleyhte yazılar yazdırmaya başladılar projeyi durdurmak için. Şefik gene devreye girdi ve öyle şeyler yaptı ki!
Neler yaptı merak ettim?
Mesela İngiltere de Penguin Guide da kayıtlar hakkında yazılmış olan olumsuz yazılar bir sonraki yıl kaldırıldı ve yerine editörün şahsen yazdığı çok olumlu yazılar girdi. Daha sonra, bu çalışmalarımdan dolayı Almanya’da güçlü bir plak firması beni kara listeye alıp konserlerimi engellediğinde bunu aşmak için de çok çalıştı eşim.
Hatta, bir hukuki dosya ile Avrupa Birliğinin Rekabet Müdürlüğüne (Competition Directorate) kadar götürdü konuyu. Velhasıl hiç engel tanımadı. Ben ise keşkelerden gelecek tek faydanın memnun olmadığım olayların üzerinde düşünüp varsa hataları tekrar yapmaktan kaçınmak olduğuna inanırdım hep.
Dünyanın en geniş repertuarlı piyanistiniz. Peki şunu sizden duymak isterim, bugün klasik müzik hak ettiği yerde mi?
Klasik müzik değilse bile bugünün bazı bestecileri ve icracılarının bir kısmı bence hak ettikleri yerde. Bundan istediğiniz anlamı çıkarabilirsiniz.
Klasik müzik ülkemizde çok revaçta değil neden? Ne eksik ya da ne fazla?
Türkiye klasik müzik konusunda İslam aleminde çölde bir vaha gibidir. Geldiği yere gelebilmiş olması bir mucizedir. Bu da önce Atatürk ve sonra İnönü’nün vizyonu ile Cumhuriyet’in ilk döneminde yapılan müzik devrimi sayesinde olmuştur. Tek sesli müziği dinlemek kolaydır. Çok sesli müzik ise gayret ister. Bu gayreti göstermek isteyenlerin sayısının ülkemizde fazla olmadığını söyleyebiliriz revaçta olmamasına neden olarak.
KLASİK MÜZİĞİN BUGÜN TÜRKİYE’DEKİ YERİ MUCİZEDİR
Klasik müzik hatta piyano daha çok ‘Zengin’ uğraşısı gibi algılanıyor. Klasik müzik niçin dinlenmeli?
Klasik müzik niçin dinlenmeli diye bir soru Almanya’da, Rusya’da, Fransa’da hatta Japonya’da sorulmaz ama Türkiye’de sorulur. Çünkü Almanya’da Goethe ve Heine’nin eserlerini okuyup da Bach ve Beethoven dinlemeyen yoktur, Fransa’da Mallarme’nin şiirlerini okuyup Debussy dinlemeyen de yoktur.
Rusyada da keza Tolstoy ve Dostoyevski okuyup Çaykovski dinlememiş kimse bulamazsınız. Ama Türkiye'de bütün bu yazarların eserlerini okuyup da Bach, Beethoven, Debussy, Çaykovski, Adnan Saygun dinlememiş olan hatta bu bestecilerden bihaber olup bunu marifet sayan klasik müziği küçümseyen önemli bir okumuş kitle vardır. Buradan istediğiniz sonucu çıkarabilirsiniz.
Konservatuarlar, orkestralar, operalar kurulması, müzisyenler yetiştirilmesi çok uzun süren masraflı işlerdir. Bu nedenle eskiden beri bunları devletler ve bir zamanın asilzadeleri şimdinin de varlıklı kimseleri destekler. Bundan dolayı da zengin uğraşışı gibi gelir insana.
TÜRKİYE’DE KLASİK MÜZİĞİ KÜÇÜMSEYEN VE BUNU MARİFET SAYAN ÖNEMLİ BİR KİTLE VAR
Yaptığınız sanatın çok “elit” işi olduğunu söyleyen çoğunluk var, Türkiye’de herkese hitap edebildiğinizi ve anlaşılabildiğinizi düşünüyor musunuz? Sizi anlayabilecek kapasite miyiz?
Tolstoy okumak ne kadar elit işi ise Çaykovski dinlemek de o kadar elit işidir. Tabii uzun yıllardır arabesk müzikle beslenen, bu müziği icra eden şarkıcıları zengin etmiş bir bir topluma Tolstoyu da Çaykovskiyi de anlatmak güç iştir. Kültür bir bütündür ve birikim gerektirir; bu birikim de uzun zaman alır. Anlayacak kapasite her zaman vardır ama bunu geliştirmek gerekir ve bu da çaba ister.
Başarılarınızla dünyaya nam saldınız ve ülkemizi de dünyada çok güzel temsil ediyorsunuz, peki gerçek anlamda kıymetinizin bilindiğini düşünüyor musunuz?
Anlayanlar için evet diyebilirim; reklamla büyütülen, meşhur edilenlere hayran olanlar için ise hayır denebilir.
NE ZAMAN BÜYÜK BİR PROJEYE BAŞLASAM DURDURMAK İSTEDİLER
Hiç sanatınızın ve sizin haksızlığa uğradığı zamanlar oldu mu?
Oldu tabii. Ne zaman bir büyük projeye baslasam bu durdurulmak istendi. Sonunda, projeleri durduramayanlar, 1990’lı yılların başında beni Almanyada kara listeye aldı (Nazi Almanyasında olduğu gibi)Almanya ve diğer ülkelerde konserlerim engellendi uzun yıllar. Bunu eşim defalarca dile getirdi Türkiye’de - ama mesela Alman Büyükelçiliğinden kimse merak edip ne oldu diye ilgilenmedi, araştırmadı. Olağan olmalı Almanya’da böyle şeyler.
ÇOCUK İDİL HEP İÇİMDE OLACAK
Daha küçücük çocukken bu kadar büyük başarılara imza atmak hakikaten şahane…Çocuk İdil’i ne kadar hatırlıyorsunuz?
Her zaman içimde olarak.
Müziğin susmadığı bir ev ve akrabalarının çoğunluğunun müzik konusunda yetenekli olduğu bir aileden geliyorsunuz. Bunun tam tersi olsaydı, bugün hangi mesleği seçmiş olurdunuz?
Büyük babam gibi doktor olurdum.
‘HARİKA ÇOCUK İDİL’İN İKİ BUÇUK YAŞINDA BAŞLAYAN EFSANE HİKAYESİ
‘Harika çocuk İdil’ Kaç yaşında başlıyor efsane yolculuğuna ve nasıl?
Bu iki buçuk yaşımda başlayan çok uzun bir hikâye. Merak edenlerin Fransada Bir Türk Piyanist adı ile2006 daFransada yayınlanan ve Türkiyede 2007 de Can Kitabevi tarafından Dünya Sahnelerinde bir Türk Piyanist adı ile tercümesi basılan kitabımı okumalarını öneririm.
İnsan sizin gibi başarılı olunca kariyerinde “şunu da yapmadım” diyebileceği bir şey kalmıyor, o kadar başarılı ki…
Daha çok şey var yapılacak ama rahatsızlanınca duralamak zorunda kaldım.
İSMET İNÖNÜ, BÜYÜK BİR İNSAN VE DEVLET ADAMIYDI
İsmet İnönü’nün sizdeki yeri nedir, anınız var mı?
Çok büyük bir insan ve devlet adamı idi. Kendisine 1946 da konservatuarda ilk defa çalışımı, Çankaya’da verdiğim ilk konseri, ileri yıllardaki buluşmalarımızı ve 1960’larınsonunda Pariste son görüşmemiz unutamadığım anılardır. Benim çocukluğumda annemin tuttuğu hatıra defterimin ilk sahifesinde de İsmet İnönü ve Mevhibe hanımın yazıları vardır.
İnönü döneminde TBMM'ye sunulan ve sonrasında sizin için özel olarak çıkartılan kanun, "Harika Çocuklar Yasası" olarak biliniyor. Bu önemli yasa neden bugün yürürlükte değil, ve bu bir eksik değil mi, bu yasa bugün hayatta olsa neler değişirdi?
Bu yasa çıktığında benim durumumda olan çocuklara devletten başka destek verecek kurum yoktu. Varlıklı kimselerde de bu bilinç mevcut değildi o zaman. Şimdi şartlar değişti. Pek çok büyük firma ve sahıs bu desteği verebilecek durumda ve veriyor.
Başarılı sanat hayatınız, kültürünüz, bilgi yanında mütevazılığınız ve zarafetinizle de büyük değersiniz. Neden onca başarı, dünya çapında tanınmışlığa rağmen yıllar ve tüm bunlar sizi hiç şımartmadı?
Tevazu bir aile terbiyesi ve yetişme meselesidir. Benim dönemimin sanatçıları dostlarım Ayla Erduran, Suna Kan, Ayşegül Sarıca, rahmetli Verda Erman ve diğerleri için de geçerli bu.
Uluslararası şöhretini fazlasıyla hak etmiş, Cumhuriyet tarihine iz bırakan sanatçılarımızdan birisiniz peki bugün herkesin konuştuğu şu; “sanatçı kimdir, nasıl olmalı, muhalif mi” sorularının yanıtına sizde ne?
Bu uygulanan politikalara göre değişir; sanatçı herkes gibi muhalif de olur destekçi de. Örneğin, Beethoven başlangıçta Napolyon’u çok takdir etmiş, desteklemiş hatta 3.Eroika senfonisini ona ithaf etmişti. Fakat sonra Napolyon kendini imparator ilan edince ona muhalif olmuş, senfonisindeki ithafı da kaldırmıştır.
TÜRKİYE’DEKİ YAŞANAN HEMEN HER ŞEY BENİ ÜZÜYOR
Türkiye’nin en çok neler sizi üzüyor?
Hemen her şey.
Size göre ülkemizin çözülmesi gereken en öncelikli sorunu nedir?
İnsanlar arasında yaratılan kutuplaşmanın sonlandırılması.
Size baktığımda başka isimler gibi politik de değilsiniz sadece sanatınızı icra ediyorsunuz bu bir tercih mi?
Öyle görünebilir. Benim tutumum duruşum ve davranışımla bellidir.
Sosyal medya ile aranız nasıl?
Yoktur. Cep telefonu ve bilgisayar da kullanmam.
Kadına şiddet konusunda sizin gibi güçlü bir isimde güç bir mesaj almak isterim…
Benim çocukluğumda bugün olanlar olmuyordu. O zamanın gazetelerine bakın görürsünüz. Kadın sayılır, el üstünde tutulur, korunurdu. Bizi gene o günlere döndürecek sağlıklı bir ortamın oluşmasını arzu ediyorum.
Para sizin için neyi ifade ediyor?
Hiçbir şeyi ve her şeyi duruma göre değişir.
Eşinizin hayatınızdaki yerini ve aşkın sizin dünyanızdaki tanımını merak ediyorum?
Elli üç yıl önce tanıştık, kırk beş yıldır evliyiz. Bilmem başka bir şey söylemeye gerek var mı?
DÜNYACA ÜNLÜ BİR KADIN DA MUTFAĞA GİRER AMA AZ KALIR MESELA MANTI YAPMAZ
Dünyaca ünlü biri mesela normal bir hanımı gibi mutfağa girip yemek yapar mı, evde nasıldır?
Yapar gerektiğinde ama mutfakta mümkün olduğu kadar az kalır, bütün gününü orda geçirmez. Mesela dolma ve mantı yapmaz, hamur açmaz.
Yakın zamanda ne gibi projeleriniz oldu?
Geçen yıl, 1958 den bu yana yaptığım Türk bestecilerinin eserleri kayıtları 4CD kutu içinde yayınlandı. Saygun, Erkin, Usmanbaş, Çetinözlü, Pars ve diğer değerli bestecilerimizin eserleri var. Şimdi de konserlerimin film/video kayıtlarının 12 DVD bir kutu olarak yayınlanması hazırlıkları sürüyor. Burada yirmi piyano konçertosu ve pek çok solo eser yer alacak.
- İncirin üstüne 1 bardak ekleyin! Sabah tüketen 100 yaşına kadar yaşıyor: Vücuda kalsiyum, magnezyum ve çinko yüklüyor
- Bağırsakları motor gibi çalıştırıyor! Aç karnına 1 kaşık yemek yetiyor, tıkalı bağırsakları yağ çözücü gibi açıyor! Kabızlığın en kesin çaresi
- Osmaniye'de hasadı başladı! Kilosu 10 TL'den kapış kapış satılıyor: Bağırsakları makine gibi çalıştırıyor, vücuda C vitamini yüklüyor
- En karizmatik burçlar onlarmış! Kaliteleri ve auraları ile kendilerini her ortamda belli ediyorlar
- Ayıla bayıla yiyoruz ama böbrekleri diyalize sürüklüyor! Her sofrada var, ömrü 10 yıl kısaltıyor, organ yetmezliğine kadar götürüyor