Doç. Dr. Tarık Emre Şener uyardı: Sigara ve obezite böbrek kanseri riskini artırıyor!
Böbrek kanseri, ürolojide en sık karşılaşılan üçüncü kanser türü olarak dikkat çekiyor. Genellikle belirti vermese de ilerleyen hastalık sürecinde halsizlik, yan ağrısı, idrarda kan ve karında kitle gibi belirtilerle ortaya çıkabiliyor. Böbrek kanserinin özellikle ileri yaşta daha yaygın görüldüğüne dikkat çeken Doç. Dr. Tarık Emre Şener “Obezite ve sigara kullanımı böbrek kanseri riskini artırıyor.” diyerek özellikle 40 yaşından sonra düzenli kontrol yaptırılması uyarısında bulundu.
Elif Bayram
Elif Bayram / Posta.com.tr – Böbrek kanseri, erken teşhis edildiğinde tedavi edilebilir bir hastalık olarak biliniyor. Ancak çoğu durumda belirtiler belirginleşene kadar hastalık ilerlemiş olabiliyor. Böbrek kanserinin genellikle idrar renginde değişiklik, sırt ağrısı, kilo kaybı ve kanlı idrar gibi belirtilerle kendini gösterdiğine dikkat çeken Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tarık Emre Şener, böbrek kanseriyle ilgili tüm merak edilenleri posta.com.tr'ye anlattı.
Böbrek kanserlerinin dünyada ve ülkemizde görülme sıklığı artan ve erişkin kanser vakalarının yüzde 3’lük kısmını oluşturan tümörler olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Tarık Emre Şener, “Böbrek kanseri, böbrek hücrelerinin kontrolsüz şekilde büyümesi ve tümör oluşturmasıyla ortaya çıkan bir kanser türüdür. Tüm erişkin kanser vakalarının yaklaşık yüzde 3'ünü oluşturur. Böbrek kanseri çoğunlukla ileri yaşlarda görülmekle beraber çoğunlukla 40 ile 70 yaşları arasındaki bireylerde teşhis konulmaktadır” dedi.
BÖBREK KANSERİNDE SİNSİ TEHLİKE
Böbrek kanseri belirtilerinin genellikle hastalığın ilerleyen aşamalarında ortaya çıktığını belirten Doç. Dr. Tarık Emre Şener, böbrek kanserinin belirtilerini şöyle sıraladı;
- İdrarda kan görülmesi böbrek kanserinin önemli belirtilerindendir.
- Özellikle sırtın alt kısmında ya da yanlarda ağrı hissedilebilir.
- İstenmeyen ve açıklanamayan kilo kaybı yaşanabilir.
- Sürekli bir halsizlik ve yorgunluk hissi olabilir.
- Nedeni bilinmeyen ve sürekli tekrarlayan ateş görülebilir.
- Karında ele gelen bir kitle veya şişlik olabilir.
- Yemek yeme isteksizliği yaşanabilir.
- Nadiren yüksek tansiyon da böbrek kanserine bağlı olarak ortaya çıkabilir.
Doç. Dr. Tarık Emre Şener
ÇOCUKLARDA VE GENÇLERDE GÖRÜLÜYOR
Doç. Dr. Tarık Emre Şener, Renal Hücreli Karsinom (RCC), böbrek kanserlerinin en yaygın türü olduğunu ve tüm vakaların yaklaşık yüzde 90’ını oluşturduğunu söyledi.
Her böbrek tümörünün birbirinin benzeri olamadığına dikkat çeken Doç. Dr. Şener, RCC’nin yanı sıra yetişkinlerde böbrek toplayıcı sistemi hücrelerinden kaynaklanan Ürotelyal Karsinom (Transisyonel Hücreli Karsinom) vakalarının da yaklaşık olguların yüzde 5-7’sinde saptanabileceğini belirtti.
Doç. Dr. Şener, ayrıca çocukluk yaş grubunda embriyonik böbrek hücrelerinden kaynaklanan Wilms tümörlerinin görülebileceğini ve bu tümörlerin çocuklarda en sık görülen böbrek kanseri türü olduğunu söyledi. Bunların yanında daha nadir görülen böbrek tümörü alt tipleri de olduğunu belirten Doç. Dr. Şener özellikle genetik geçişli ve aile öyküsü olan hastalarda bu nadir görülen tümör alt tiplerinin araştırılmasının gerekliliğinin üzerinde durdu.
EN SIK KULLANILAN TEDAVİ YÖNTEMİ
Böbrek kanseri tedavisinin hastalığın evresine, tümörün büyüklüğüne, tümörün böbrekteki yerleşim yerine ve hastanın genel sağlık durumuna göre değişiklik gösterdiğini ifade eden Dr. Şener, “Cerrahi tedavi, böbrek kanseri tedavisinde en sık kullanılan tedavi yöntemidir. Hastalığın erken veya geç yani her evresinde cerrahi tedavinin yeri bulunabilmektedir. Tümörün büyüklüğüne ve tümörün böbrekteki yerleşim yerine göre farklı ameliyatlar uygulanabilmektedir. Böbrekteki tümör hücrelerinin yapısı bilindiği takdirde bu hücre tiplerine yönelik, ameliyattan önce veya sonra Hedefe Yönelik Tedavi yöntemleri kullanılabilir. Kanser hücrelerini hedef alan ve büyümelerini durduran ilaçlar kullanılır. Kemoterapi genellikle böbrek kanserinde çok yaygın kullanılmaz çünkü böbrek kanseri hücreleri kemoterapiye karşı dirençli olabilir” diye konuştu.
SİGARA VE OBEZİTE BÖBREK KANSERİ RİSKİNİ ARTIRIYOR
Doç. Dr. Tarık Emre Şener, “Obezite ve sigara kullanımı böbrek kanserinde önemli risk faktörleri olmakla beraber bunlar dışında da risk faktörleri bulunmaktadır” diyerek sözlerine şöyle devam etti:
Obezite, böbrek kanseri riskini artıran önemli bir faktördür. Vücut kitle indeksi (BMI) yüksek olan kişilerde böbrek kanseri gelişme olasılığı daha yüksektir. Sigara içenlerde böbrek kanseri riski içmeyenlere göre daha yüksektir. Sigara dumanı birçok kanserojen madde içerir. Bu maddeler böbreklerde hücre hasarına neden olabilir ve kanser oluşumunu tetikleyebilir. Sigara, hücre DNA'sında mutasyonlara neden olarak hücrelerin kontrolsüz şekilde büyümesine ve kanser oluşumuna yol açabilir. Diğer Risk Faktörleri ise; yüksek tansiyon, genetik faktörler, erkek cinsiyet ve ileri yaş olarak bilinmektedir.
Doç. Dr. Tarık Emre Şener, böbrek kanserinden korunmak için dikkat edilmesi gerekenleri ise şöyle sıraladı;
- Dengeli Beslenme: Meyve, sebze, lifli gıdalar, tam tahıllar ve sağlıklı yağlar açısından zengin bir diyet benimsemek önemlidir.
- Düzenli Egzersiz: Özellikle aerobik egzersiz yapmak kilo kontrolü ve genel sağlık için faydalıdır.
- Sigara Kullanımı: Sigara içmemek, böbrek kanseri riskini azaltmada kritik bir adımdır.
- Özellikle yüksek risk grubundaysanız (örneğin, ailede böbrek kanseri öyküsü varsa), düzenli doktor kontrolleri ve tarama testleri yaptırmak önemlidir.
- Kanser oluşumunu tetikleyebilecek zararlı kimyasallara maruz kalmaktan kaçınmak gerekir.
“TEDAVİDE EN ÖNEMLİ ADIM”
Böbrek kanserinin belirtilerinden şüphelenildiğinde hızla harekete geçilmesi gerektiği vurgulayan Doç. Dr. Tarık Emre Şener, “Böbrek kanseri erken evrede saptandığında tamamen tedavi edilebilen bir hastalıktır. Bu sebeple düzenli tıbbi kontroller aksatılmamalıdır. Bir böbrek tümörü saptandığında ise hastalarımızın tercihen böbrek tümörü konusunda uzmanlaşmış ürolojik onkoloji (üro-onkoloji) ile ilgilenen bir üroloji hekimine başvurması gerekmektedir. Tedavi sürecinde ve ayrıca uzun bir müddet devam etmesi gereken takip sürecinde hekimlerin yönlendirmelerine ciddiyetle uyulması, takiplerin aksatılmaması hastalığın kontrolü konusunda en önemli adımlardır” ifadelerini kullandı.