Uzmanları açıkladı: O da kronik hastalık sayılıyormuş!
Psikiyatri bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Aslıhan Eslek, bağımlı kişilerin tıpkı bir diyabet hastası gibi kronik bir hastalığa sahip olduğunu söyledi. Dr. Öğr. Üyesi Eslek, grup terapisi sayesinde kişilerin bağımlılıklarından kurtulabileceği ifade ederek, "Bağımlılık bir kronik hastalık; ancak etkin tedavi yöntemi olan grup terapisi ile kişiler bu hastalığından kurtulabilir" dedi.
Psikiyatri Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Aslıhan Eslek, Yeşilay Haftası sebebiyle bağımlılık kavramını anlattı. Bağımlılık yaşının düştüğünü ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Aslıhan Eslek, her eğitim düzeyinden bağımlı kişilerle karşılaştıklarını söyledi. Dr. Öğr. Üyesi Eslek, “Ne yazık ki toplumumuzda bağımlılık yaşı çok düştü. Eskiden boşanmış anne ve babaların çocukları, sosyal kültürel seviyesi düşük olan, eğitimi düşük olan kişilerin bağımlılığa yatkınlığı daha fazlaydı. Bunların hepsinin değiştiğini görüyoruz. Her eğitim düzeyinden bağımlı kişiler ile karşılaşıyoruz” ifadelerini kullandı.
Bağımlılığın kronik bir hastalık olduğundan bahseden Dr. Öğr. Üyesi Aslıhan Eslek, “Bağımlılık; kronik beyin hasarı yapan bir hastalık olarak tanımlanabilir. Aslında bir beyin hastalığı olarak tanımlanır. Burada hasardan ziyade, yapısal bir değişiklik söz konusu. Bağımlılık başladığında kişinin beyninde de farklı bir süreç başlıyor. Kısacası bağımlı olan bir kişinin beyni çok farklı çalışıyor. Bu yapısal değişim, olumsuz bir yapısal değişim. Bağımlı beyin, bağımlı olmayan beyne göre daha farklı çalışıyor. O kişinin damar yapısı daha farklı, pankreası daha farklı. Bağımlılığı olan kişi ve ailesi, yakın çevresi bu kişinin hasta olduğunu çok iyi algılaması gerekiyor. Nasıl ki bir diyabet hastası benim diyabetim var diyorsa, bağımlı olan kişi de benim bağımlılığım var diyebilmeli. Bağımlılık da bir kronik rahatsızlıktır” şeklinde konuştu.
Bir kişinin bağımlılığı bitse bile beynindeki yapısal değişimin devam ettiğini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Aslıhan Eslek, “Kişi; madde, kumar, alkol gibi bağımlılığını bıraksa bile beynindeki yapısal değişim bir süre devam ediyor. Bu değişimin ne kadar sürdüğüne dair farklı araştırmalar mevcut. Uzun yıllar, bu değişimin devam ettiğini söyleyebiliriz” şeklinde aktardı.
Bağımlı olan bir kişinin beynindeki değişimlerinden bahseden Dr. Öğr. Üyesi Aslıhan Eslek, “Beynimizin ön kısmı ve limbik sistem dediğimiz iki ayrı sistem var. Beynimizin ön kısmı diyeceğimiz o bölüm; muhakeme, planlama gibi işleri yürüttüğümüz kaba tabir ile beynimizin frenidir. Limbik sistem ise daha çok dürtülerimizle duygularımızın, bağlantılı olduğu alandır. Bağımlı olan kişide, bu iki sistemde bazı değişimler ortaya çıkıyor. Beynin ön tarafında olan değişimler; kişinin olayları muhakeme edememesine, ‘dur bakalım’ dememesine neden oluyor. Limbik sistemdeki değişiklikler ise kişinin daha yoğun dürtü hissetmesine sebep oluyor. Yani kişinin dürtüleri çok yoğun ancak fren bozuk gibi düşünelim. Alkol, madde, kumar gibi dürtüler olunca da kişi bu dürtüsü ile başa çıkamıyor” diye aktardı.
"KUMAR BAĞIMLILIĞINDA ARTIŞ VAR"
Son zamanlarda online kumar bağımlılığının da arttığını söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Aslıhan Eslek, özellikle pandemi döneminde birçok kişinin online kumar alışkanlığı edindiğini ifade etti. Dr. Öğr. Üyesi Aslıhan Eslek, “Online kumar bağımlılığında çok ciddi artış var. Yaklaşık 10 yıldır kumar alışkanlığının bir bağımlılığa dönüştüğünü gözlemliyoruz. Pandemi döneminde ise birçok kişinin kumarı online oynadığını ve online kumar alışkanlığı kazandığını görüyoruz. Ne yazık ki online kumar bağımlılığında ciddi bir artış var. Bunun en büyük nedenlerinden biri; erişiminin çok kolay olması. Özellikle kumara yatkın bir kişi için erişimi çok kolay. Eskiden bayiye gidiliyordu, şimdi bir tıkla her şeye erişebiliyorsunuz. Bayiye gitmek bile kişilerin kumardan vazgeçmesi için bir süreçti aslında. Şimdi hemen elinin altında erişilebiliyor olması bağımlılığın artmasına neden oluyor” ifadelerine yer verdi.
Dr. Öğr. Üyesi Aslıhan Eslek, “Bağımlılık sürecinde, kişinin yoksunluk durumu olacağı için bunun kontrol edilmesi için farmakolojik süreç çok önemli. Elbette ilaç tedavisinin yanında psikoterapide çok önemli. Grup terapisi; 1930’lu yıllardan itibaren bağımlı kişiler üzerinde etkinliği kanıtlanmış bir tedavi yöntemi. Aynı veya benzer bağımlılığa sahip bir grup kişinin aslında tedavi edilmesi için bir araya geldiği bir yöntem diyebiliriz. Benim yaşadığım süreci bir başkası da yaşıyor veya ben de yalnız değilmişim düşüncesi bu tedaviyi diğer tedavilerden ayrılan en büyük üstünlük” şeklinde konuştu.
Grup terapisinin tedavi sürecindeki bağımlı kişilerin kendini daha iyi hissetmesini sağladığını ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Aslıhan Eslek, şöyle devam etti:
“Grup terapisi bir ekip işi. Dolayısıyla ekip arkadaşlarım ve ben, bağımlı kişilerle kurduğumuz temaslar üzerinde aslında ona yalnız olmadığını gösteriyoruz. Bağımlı kişiye bu terapi esnasında kendiyle ilgili neyden bahsetmek istiyorsa ne kadar paylaşmak istiyorsa imkan veriyoruz. Bu bazen nesnelerle, bazen kağıt kalemle, bazense terapideki diğer arkadaşlarıyla oluyor.”
Dr. Öğr. Üyesi Aslıhan Eslek, terapinin online yapıldığını ve katılımın herkese açık olduğunu ekledi.
- Akciğer kanserinin en büyük sebebi sigara
- Dünyada en sık görülen üçüncü ölüm neden 'İnme'
- Bilinçsiz kullanılan kan sulandırıcılar ölüme götürebilir
- Takır takır öksürüğe neden oluyor! Bağışıklık sistemini düşürüyor, öldürmüyor ama süründürüyor
- Burun kuruluğu çekenlere doğal ilaç! Uzmanından şaşırtan öneri geldi: Birkaç damla kullanmak yeterli oluyor!